“Anne lütfen ölme!”
Bir evlat annesine pek çok şey diyebilir. Ama “anne lütfen ölme” dememelidir… Biz 23 Ağustos günü bu sözleri duyduk bir çocuktan…
38 yaşında bir kadın kızının gözü önünde “ölmek istemiyorum” diye bağırarak öldürüldü.
Bıçaklandı… Kızının gözleri önünde. “Ölmek istemiyorum” diye bağırırken. Kızı ona sarılmaya çalışırken.
“Anne lütfen ölme” derken…
Öldürüldü…
Eski kocası öldürdü Emine’yi…
Bıçağı kocası çekti…
O adam yani Fedai Baran defalarca bıçakladı Emine’yi.
Cinayeti hepimiz gördük…
Peki bıçağı çeken tek bir kişi miydi?
Elbette hayır!
Sevgili Mert Fırat “Caniliği meşrulaştırınların, ceza indirimi verenlerin kulaklarından sesin eksilmesin” yazmış… Umarım öyle olur…
Emine Bulut eski kocası ona bıçak çektiği için ölmedi. Bu caniliği meşrulaştıranlar yüzünden öldü. Şiddet gören kadınlara “kocandır affet “ diyen komşular, polis yüzünden öldü. Kadın cinayetleri işledikten sonra çıkarıldıkları mahkemelerde takım elbise giyip kravat takan canilere ceza indirimi veren hakimler, savcılar sayesinde öldürüldü.
Katil bu gücü devletten alıyordu. Katil bu gücü uygulanmayan yasalardan alıyordu.
Emine ne ilk ne de son olacak. Erkekler Temmuz ayında en az 24 kadını öldürdü. Bianet raporuna en az 10 kadına tecavüz eden erkekler, 81 kadına şiddet uyguladı, 59 kadını da seks işçiliğine zorladı. En az 19 çocuğa cinsel istismarda bulundu ve 34 kadını da taciz etti. Niye oldu bunlar?
“Üstünde ne vardı” diyen kardeşler yüzünden oldu mesela. “O saatte orada ne işi vardı” diye soran tanıdıklar yüzünden oldu. Kadının hangi saatte dışarıda olacağını, ne işte çalışacağını, ne zaman güleceğini, kiminle tatil yapacağını belirlemeye çalışan siyasetçiler yüzünden oldu. Kadına şiddeti, cinayeti makul gören hakimler, savcılar yüzünden oldu.
Katil olmak kolaydır. Tecavüzcü olmak da yeter ki arkanda güç olsun. Emine Bulut’u öldüren adamın arkası sağlam. Arkasında uygulanmayan yasalar var, işletilmeyen sistem var. İşini yapmayan polisler var. Görmezden gelen komşular var… Binlerce dava örneği var. Mesela katil “Erkekliğime küfretti” diyebilir ceza indirimi isteyebilir. “Beni aldattı” der indirim ister.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Emine Bulut'un evladının gözü önünde öldürülmesine ilişkin "Siyaset kurumunun, hükümet müdahil olabileceği konuda derhal Aile Bakanlığımız harekete geçmiştir. Bakanlığımız konuya her aşamada müdahil olacaktır. Katliamı gerçekleştiren şahsın en yüksek cezayı alması hepimizin temennisidir” demiş. Çelik’in değindiği başka bir konu daha var. Emine Bulut saldırıya uğrarken birilerinin görüntü çekmiş olması. Çelik; “ Emine Bulut'un hayatını bu şekilde kaybetmesi kadar bunu bu şekilde hayatını kaybederken ona yardım etmek yerine birilerinin görüntü alma telaşına düşmesi, seyirci olması, bunu ele almamız gerekiyor. Orada insan hayatını kaybederken birileri yardım etmek yerine görüntü almak gibi bir duruma nasıl düşebiliyorlar, topyekûn değerlendirilmesi gereken bir konu” diyor.
Bir insan ölümle burun burunayken ona yardım etmek yerine, görüntüsünü çekmek her türlü tartışılabilir bir konu. Hem vicdanen hem de etik olarak. Pek çok nedeni olabilir. Ama burada sorulacak başka bir soru daha var. Eğer bu görüntüler çekilmeseydi Emine Bulut bir anda tüm ülkenin gündemine düşebilecek miydi? Siyasetçisinden, sanatçısına muhalefetinden iktidarına herkes bu konuda kelam edecek ve mesaj verme yarışına girecek miydi? Yani Emine’nin çığlıkları Ömer Çelik’in kulaklarına varabilecek miydi?
Ölüyoruz sayın sözcü… Hem de her ay… Hem de 20-30… Ve sayı değiliz biz… İnsanız… Bizi öldürüyorlar. Erkekler devletten aldığı gücü arkasına alıp bizi öldürüyor. Darılmaca, gücenmece yok; bıçağı katilin eline siz veriyorsunuz… O kalabalığın seyretmesine “aman neme lazım” demesine sizin yarattığınız korku ortamı neden oluyor. Evet bir yandan çürüme diyebiliriz… Ama çürüten kim gerçekten “topyekûn değerlendirilmesi gereken bir konu”
Emine gitti…. Evladı anne ölme dedi… Ama Emine öldü… Başka Emine ölmesin istiyorsanız, birileri Emineler öldürülürken görüntü çekmesin istiyorsanız erkeklerin eline verdiğiniz o bıçakları geri alın…. Artık ölmek istemiyoruz!