Daha önce kadının bakışından, gülüşünden, tek başına tatile çıkmasından, kahkahasından rahatsız olan Bülent Arınç altın vuruşunu bir milletvekiline “kadın olarak sus” diyerek yaptı. “Altın vuruş” diyorum çünkü kendisinin kadın düşmanlığı konusunda sicili hayli kabarık, eril dil konusunda da eline kolay kolay kimse su dökemez.
Bülent Arınç’ın kadın düşmanı nefret söylemlerini elbette ilk kez duyuyor değiliz. Daha önce “kadın dediğin kahkaha atmayacak” demekte bir beis görmeyen ve gelen onca tepkiye “direğe çıkanlar” diyebilen bir insan için bir kadına “sus” demekte hiçbir sakınca yok. Kısaca Arınç aynı Arınç bu kez nefretini Meclis’e taşıdı. Özür dileyeceğini de hiç sanmam. Bir kadın olarak artık özür dilemesini falan da istemiyorum. Çünkü özür dilemesi onun hayatı böyle yaşadığı, böyle düşündüğü, böyle siyaset yaptığı gerçeğini ortadan kaldırmayacak. Asıl soru ve sorun Arınç’ın parlamentoda bir kadına sus demesine ses çıkarmayan gerçekten susan AKP’li kadın vekillerdir. Bülent Arınç "Bir kadın olarak sus" diyerek bir kadın vekile hakaret etti ve ne yazık ki ve yine AKP'li kadın vekiller buna sustu. Bunu kendilerine, kızlarına, onları seçen kadınlara nasıl açıklayacaklar merak ediyorum.
AKP, Meclis'e kendi idealize ettiği ‘kadın’ modelini taşımış olabilir ama halkı temsil etmek üzere Meclis’e giden kadın ya da erkekler oraya susmak için değil konuşmak için giderler. Başbakan Yardımcısı da olsanız, Başbakan da olsanız orası sizin dilediğiniz gibi söz söyleyip, dilediğinizi konuşturup, susturabileceğiniz bir bostan değil.
Kadınların susmasına susturulmasına bir kadına kolayca, rahatça “sus” diyebilmeye gelince, kadınlar sus dediğinde susmayı, otur dediğinde oturmayı bırakalı bir hayli zaman oldu. Ve bunun için ölümüne evet ölümüne mücadele ediyorlar.
Bülent Arınç, kadınların sesini duymak istemiyorsa kendini eve kapatabilir, inzivaya çekilebilir, milletvekilliğinden istifa edebilir, Meclis’ten ve hatta ülkeden ayrılabilir. Ama biz kadınlar olarak susmayacağız!
Öyle hemen hemen her gün şiddet gördüğümüz, öldürüldüğümüz, tecavüz edildiğimiz için falan değil…
Hemen hemen bütün mahkemelerde yargı erkekleri koruduğu için falan değil…
Aynı işi yaptığımız erkek arkadaşlarımızdan daha düşük maaşlara çalıştırıldığımız, gebe kaldığımızda işten çıkarılmaya çalıştığımız hatta çıkarıldığımız için falan değil…
Öyle üç çocuk yapma talimatı verip evlere hapsetmeye çalıştığınız için falan değil…
Öyle kendi saltanatınız uğruna savaşa göndermeye çalıştığınız çocukları biz doğurduğumuz için falan da değil…
Bunların hepsi biziz…
Bunların hepsi bizim hayatımız… Ama eksik…
Susmayacağız; çünkü bu dünyanın yarısı biziz ve yarısı bizim.
Susmayacağız; çünkü bu ülkenin yarısı biziz.
Bu kadar basit, bu kadar sade ve bu kadar da doğru bir nedenden ötürü susmuyoruz ve susmayacağız…
Bu yeryüzünde bizimle aynı haklara sahip canlılar olarak yaşamayı öğreneceksiniz!
Ne eksik ne fazla… Bu dünyada bizimle aynı haklara sahip canlılarsınız erkek olmanız sizi bizden daha akıllı, daha çalışkan, daha zeki, daha becerikli yapmaz. Ama ‘erkek’ olmanızla bu kadar övünmeniz sizi başka dertlerin sahibi yapar. Gidin her ne ise bir an önce onları çözün.
Ama biz susmayacağız…
Artık siyaset arenasında ‘vitrin’ süsü olmayacağız…
Artık çiçekli, böcekli kanaviçeler yapıp pencere kenarında kısmetimizi beklemeyeceğiz…
Artık mutfaktan mis kokular gelsin diye saçımızı süpürge etmeyeceğiz…
Artık yatak odalarına, salonlara, mutfağa hapsolmayacağız…
Artık yaşadığımız şiddeti, haksızlığı bütün kirlerinizle birlikte halıların altına süpürmeyeceğiz…
Artık masumiyet, annelik gibi kutsallık teranelerinizle kendimizi avutmayacağız…
Kadın olarak, hayatın her alanında konuşmaya, mücadele etmeye, hak aramaya ve hesap sormaya devam edeceğiz.
Kadın olarak susmayacağız.
Vardık, Varız, Var olacağız…
@leylaalp