31 Ağustos 2015

Çocuklar ölüyor bayım

Bu savaşın ölmekle, öldürmekle bitmeyeceğini bir türlü anlamadığımız için… Çocuklar ölüyor…

Biz burada pazar kahvaltımızı yaparken,

Akşam ne yapacağımızı tasarlarken,

Twitter'da kime sataşayım diye bakarken,

İnstagram'da deniz ve dolunay fotoğrafları paylaşıp bol bol like beklerken

Pazartesi sendromuna hazırlık yaparken,

Çocuklar ölüyor bayım, hem de her gün.

En büyüğü 25 yaşında çocuklar ölüyor.

Birine “şehit”, ötekine “leş” dediğimiz için

Bu savaşın ölmekle, öldürmekle bitmeyeceğini bir türlü anlamadığımız için…

Çocuklar ölüyor…

Ve anneler için evladı öldükten sonra hiçbir şey ‘sağ’ olamıyor.

Biz burada “ama”lı “fakat”lı cümleler kurarken,

Biz burada kah sosyal medyadan kah dost sohbetlerinde Kürtlere akıl verirken onların evi kurşunlanıyor.

Kürtler mezarlığa gidiyor, hem de her gün… Her Allahın günü…

Kürt yada Türk, Laz fark etmez… Her dilde ağıtlar göğe yükseliyor...

Tek bir fotoğrafta bize “Neden” diye bakan çocuklar ölüyor.

“Neden hala ölmemize izin veriyorsunuz?”

Kimin başlattığının, kimin ne yaptığının önemi yok artık.

Çocuklar ölüyor…

Bir anneye evladının cansız bedenini verdikten sonra hiç bir şeyle avutamazsınız.

Bir çocuğu yaşıtı bir çocuğu katlettikten sonra güzel bir geleceği olduğuna inandıramazsınız.

Bir babayı büyük umutlarla büyüttüğü oğlunun cenazesinde saf tutmak zorunda bıraktığınızda onun yüreğine düşen ateşi söndüremezsiniz.

Biz burada çocuklarımızın hangi okula gideceğinin hesabını yaparken, yeni yeni formalar alırken, orada çocuklara kefen giydiriliyor

Biz burada erken yatmıyor diye sızlanırken, uyuduğunda parmaklarımızın ucuna basarken orada onlar bomba sesiyle büyüyor…

Biz burada ateşi çıksa yüreğimiz kalkarken, orada çocukların yüreği duruyor…

Çocuklar ölüyor…

Bir çocuk öldüğünde bir çocuk ölmüştür.

Dilini, dinini, yaşadığı yeri ve orada ne işi olduğunu sorgulamak zalimliktir.

Çocuklar ölüyor…

İncecik bedenleri bir bir düşüyor.

Kah kurşun, kah bomba, kah mayın…

Merakla bakan gözlerine önce kocaman bir korku yerleşiyor.

“Neden” diye soruyorlar ölürken.

“Neden hala ölmemize izin veriyorsunuz?”

“Neden hala susuyorsunuz?”

O çocukların gözleri gerçekten açık gidiyor…

O çocukların ölümüne böyle suskun kalıyoruz ya,

O çocukların ölümüne böyle bakakalıyoruz ya,

İki cihanda yatacak yerimiz yok!

Yazarın Diğer Yazıları

Tekli koltuk

Hanımlar, beyler! O koltuklardan kalkıp aramıza katılın. Katılın ki neler söylediğimizi, neler yaşadığımızı, ne istediğimizi, neyi savunduğumuzu ve ne yapabileceğimizi görüp duyun. Tartışın, konuşun, birlikte karar verin yani çoğalın. Çünkü birlik olmak tek olmaktan büyüktür. Ne kadar rahat olursa olsun, tekli koltuk kanepeden hep küçüktür

Makul isyandan makus tarih çıkar

Ülkenin batısında bir yerlerde bir yıkım, yangın adaletsizlik olduğunda avazı kadar çıkan sesimiz doğusunda yaşandığında içimize kaçıyorsa hak ve adalet meselesi ile ilgili derin çelişkimiz var demektir...

Sokak güzeldir

Kayboluyoruz… Küçük hesaplarımızla didişirken o büyük bir denizin ortasında kayboluyoruz. Ve bunun için bir fırtına olması da gerekmiyor. Çünkü hayat insanı fırtınadan daha şiddetli savuran bir şey

"
"