14 Eylül 2015

Barış niye gelmiyor?

Aynı memleketin ve her biri ana kuzusu olan çocukların birine 'şehit' ötekine 'leş' diyorsanız barış gelmez

Tam 30 yıl oldu dile kolay. 30 yıl… 30 yıldır bu ülkede savaş sürüyor. Ülkenin yaşadığı en uzun savaş resmi tarih kitaplarında yazmıyor ama çocuklar hayattan okuyor. 30 yıldır savaş sürüyor ve çocuklar resmi tarih kitaplarını okuma yaşına gelmeden öl-dü-rü-lüyor.

On binlerce insan öldü. Binlerce köy yakılıp boşaltıldı. Ülkenin dört bir yanından cenazeler kalktı. Ama bitmedi… Olağanüstü haller, kayıplar, sokağa çıkma yasakları… Ülke tarihi tekerrürden, tekerrür acıdan, kıyımdan ibaret oldu. Ateş düştüğü yeri yaktı. Yanan yer kül oldu. “Vatan bölünmesin” diye evlatları bölündü. Düşman edildi. Ama Barış gelmedi…

30 yılda onlarca ülkede savaşlar, iç savaşlar çıktı.  Yüzlerce gerilim, kriz yaşandı. İnsanlar öldü, insanların ölümüne dur dendi. Başlayan savaşlar bitti, çıkan gerilimler sonlandırıldı. Yaralar sarıldı, yarım kalan hayatlar yeniden onarıldı. Ama bizim ülkemize barış gelmedi…

Dokuz kez tek taraflı ateşkes ilan edildi. Yüzlerce barış eylemi yapıldı. Milyonlarca imza toplandı, binlerce açıklama ve çağrı yapıldı. Ama barış gelmedi…

Çünkü barış sadece çağırmakla gelen bir şey değildir.

Barış savaşan iki tarafın da karşılıklı müzakere ederek bazen gerilip, bazen kavga ederek ama en sonunda asgari müştereklerde buluşup uyuşarak sağlayacakları bir şeydir. Ve çok değerlidir. Çünkü hiçbir vatan, hiçbir bayrak bir ülkenin çocuklarından daha değerli değildir. Evlatları birbirinden nefret eden birbirini öldüren bir ülkede vatan zaten “sağ” falan değildir. Herkes elini taşın altına koyar ve birbirinin elini ezip koparmaya çalışmaz.

Dünyanın her yerinde savaştığında, kavga ettiğinle barışırsın. Savaştığına “terörist” deyip onunla “aynı masaya oturmam, onu muhatap almam” dediğinde barış girecek kapıyı kapatırsın.  Yani ki Ahmet’le kavga edip Ali ile barışamazsın. Süleyman’ın arabulucu olmasını isteyip Ali ile konuştu diye Süleyman’ın evini yakarsan Süleyman’ı da kendine düşman edersin. Ve doğal olarak komşuların sana en masumundan “geçimsiz” der.

Savaşan taraflardan sadece birisine “silahları göm, bırak, beton dök” deyip ötekinin terörüne “görevini yapıyor” dersen barışı değil teslimiyeti öneriyorsundur. Sana tokat atan insana  “bu taraftan da vur” demezsin.

Devlet terörünün doğusu- batısı, Kürdü- Türkü olmaz. Gezi’de şiddet uyguluyor diye “simit sat” çağrısı yaptığın polis Cizre’de çocuk öldürdüğünde “ama onlar da” diyorsan ortada büyük bir sorun var demektir.

Barış böyle gelmez…

Biri 35 günlük 21 kişinin öldürüldüğü bir kentte neler yaşandığı senin umurunda değilse barış gelmez.

80 vekili olan bir partinin bürolarını yakıp yıkıyor, bakanının bir şehre girmesine izin vermiyorsan barış gelmez.

Üç kuruş için yollara düşen evinden barkından ayır mevsimlik işçiyi linç edersen barış gelmez.

Kürt sandığın insanların dükkanlarını yakıp yıktığında barış gelmez.

Devlet, Abdullah Öcalan ile görüşmeye başladığında kiminle müzakere ettiğini, Öcalan’ın kim olduğunu biliyordu. Şimdi “niye gazozunuza ilaç katılmış gibi davranıyor?” diye sormak ilkokul çağındaki çocuk sorusudur. Koca koca insanlar bu soruyu sormaktan imtina ediyorsa barış falan gelmez.

Üniforma giydirip sloganlarla gönderdiğiniz gençlerin ailesin kapısının önüne tabutlar gittiğinde üzüldüğünüz kadar öldürülen tüm gençler için üzülmüyorsanız barış gelmez.

Aynı yaştaki aynı memleketin ve her biri ana kuzusu olan çocukların birine “şehit” ötekine “leş” diyorsanız barış gelmez.

Gençler ölüyor ve “Vatan” bölünüyor haberiniz olsun.

Ölen çocukların kimliklerine baktıkça

Kimin öldürdüğünü sordukça

Devletin öldürdüğünü yok sayıp inkar ettikçe, “ama”lı, “fakat”lı ve dahası “iyi olmuş”lu “oh olsun” lu cümleler kurdukça parça parça bölünüyor.

Kürtler bizden damar damar ayrılıyor.  Fersah fersah uzağa gidiyor.

Ve çocuklar resmi tarih kitaplarını okumayı öğrenemeden ö-l-dürülüyor…

Yazarın Diğer Yazıları

Tekli koltuk

Hanımlar, beyler! O koltuklardan kalkıp aramıza katılın. Katılın ki neler söylediğimizi, neler yaşadığımızı, ne istediğimizi, neyi savunduğumuzu ve ne yapabileceğimizi görüp duyun. Tartışın, konuşun, birlikte karar verin yani çoğalın. Çünkü birlik olmak tek olmaktan büyüktür. Ne kadar rahat olursa olsun, tekli koltuk kanepeden hep küçüktür

Makul isyandan makus tarih çıkar

Ülkenin batısında bir yerlerde bir yıkım, yangın adaletsizlik olduğunda avazı kadar çıkan sesimiz doğusunda yaşandığında içimize kaçıyorsa hak ve adalet meselesi ile ilgili derin çelişkimiz var demektir...

Sokak güzeldir

Kayboluyoruz… Küçük hesaplarımızla didişirken o büyük bir denizin ortasında kayboluyoruz. Ve bunun için bir fırtına olması da gerekmiyor. Çünkü hayat insanı fırtınadan daha şiddetli savuran bir şey

"
"