10 Temmuz 2016

Annem beni unutacak…

Annemin bir gün bana “sen kimsin” diye sormasından ölesiye korkuyorum.

Ablam Cumartesi eylemine gitti. Cumartesi insanları 589. kez kayıplarını soruyor. “Annemi kaldıramadım” dedi giderken. “Hangi ilaçlarını verecektim” dedim. “Hepsini kâğıda yazdım” dedi. Kalkmak istemedi annem. “İlaçlarını içmen lazım” dedim kalktı. Ablam çayı demlemiş. Annemin kahvaltısını hazırladım. Yavaş yavaş geldi. Annem zor yürüyor. Sandalyeye zor oturdu. Yemekten önce içeceği ilaçlarını verdim. Eline tutamadı, ağzına koydum bende. İçti. Masaya bakındı. Yemek istedi. Pekmez çıkardım ona pekmez iyidir…  “Pekmez ye” dedim. Pekmezden yemeye başladı.  “Ablan nerede?” diye sordu. “Arkadaşına gitti” dedim.  “Tamam” dedi.

Ablam 589. Kez kayıplarını soran insanlarla eylemde.

 

Hurşit Külter nerede?

 

27 Mayıs’tan beri Hurşit Külter’den haber yok. Annesi tam 44 gündür oğlunu soruyor. 44 gündür devlet bir vatandaşının nerede olduğunu bilmiyor ve ilgilenmiyor. Hurşit Külter'in akıbetini sormak için verilen 43 dilekçeden sadece birine cevap veren İçişleri Bakanlığı, "…konusu itibariyle kurumumuz görev alanına girmediği anlaşıldığından" diyerek dilekçeyi iade etti.

***

Annem kahvaltısını yapıp tekrar yattı. Halsiz görünüyordu. Biraz yatsın dedim. Gazetelere baktım, haberleri izlemedim. Annem kalktı. Ona ablamın hazırladığı üzüm suyundan verdim. Terlemiş. Üstünü değiştirdik. Muz verdim yedi. Su içirdim. Su içmesi lazım su içmeyi unutuyor.

Televizyonu açtım. Kanal D dedi. Kanal D’ de bir şey yok ama sürekli Kanal D’yi izlemek istiyor. Bunu mu izleyeceksin dedim. Baktı bir şey demedi. “Tamam burası kalsın sonra” değiştiririz dedim. İzlemeye başladı. Aklından neler geçiyor kim bilir.

Annem gene sordu “Ablan nerede?”

Ablam Cumartesi insanları ile eylemde. Akşam geri gelecek.

 

Peki Hurşit Külter nerede?

 

Hurşit’in annesiyle bir fotoğrafı var. Ana oğul yanak yanağa. Annesi nasıl güzel gülüyor. Yanında oğlu var. Mutlu, huzurlu… Benim annemle böyle bir fotoğrafım var mı diye düşünüyorum. Galiba yok.

Hurşit’in annesi ilk kez bir bayramı oğlu olmadan geçirdi. İlk kez bir bayramı oğlundan haber alamadan geçirdi. Biz annemin elini öptük bayramda. Sarıldı. “İnşallah bir dahaki bayramı da birlikte görürüz” dedi. Yalandan gülümsedik…

Annem hasta… Annem Alzheimer… Daha başlangıç aşamasında olduğu için ufak tefek şeyleri unutuyor.  Ama biliyoruz ilerleyecek. Annem bizi unutacak.

Unutacak… Öyle bir zamanlar deli gibi sevdiğiniz birinin sizi unutması gibi değil.  En yakın arkadaşınızın başka bir yere taşınıp başka bir hayat kurması, unutması gibi değil. “Unutmaz” dediğiniz herkes sizi unutur… Ve bu size o ilk günkü kadar koymaz… Bir ince sızı kalır… Kabuk bağlayan bir yara… “Hey gidi günler” der geçersiniz. Çünkü anneniz vardır. Hani kimse sizi sevmese bile sizi seven. Hani herkes sizden umudu kesmişken, bekleyen… Anneniz sizden vazgeçmez. Sizi sevmekten, beklemekten… Acının en büyüğü ya da hayatın intikamı annenizin sizi unutmasıdır. Acı da budur ayrılık da…

 

Hurşit Külter 44 gündür yok! 44 gündür annesi onu arıyor…

 

Bir gerçekle baş etmenin yolu onu kabullenmek sanıyorsunuz değil mi? Çok büyük yanılıyorsunuz.   Başka annelerin de çocuklarını unutmuş olması beni rahatlatmıyor. Annemin bir gün benim yüzüme bir yabancıya bakar gibi bakacağını düşündüğümde boğazım düğüm düğüm oluyor. Annemin bir gün bana “sen kimsin” diye sormasından ölesiye korkuyorum.

Annem şimdi ablamı soruyor. Ablam 589. kez evlatlarını soran insanlarla birlikte Galatasaray’da. 589 haftadır çocuklarının akıbetini soran annelerle birlikte. Annem Hurşit’i soruyor.  Bir gerçeği bilmek onu kabul etmeyi gerektirmez. O anneler çocuklarının artık yaşamıyor olduklarını bilmiyor mu sanıyorsunuz? Hurşit’in annesi oğlunun başına neler gelmiş olabileceğini tahmin etmiyor olabilir mi?  Hurşit’in annesi oğlunu istiyor. Sağ ya da ölü!

Hurşit’in annesi oğlundan vazgeçmiyor. Bize bu acıyı yaşatanların birazcık vicdanı varsa, yüreklerinde birazcık sevgi varsa oğlumu bana getirirler” diyor. “Ölü ya da sağ ama versinler oğlumu. Gece gündüz aynı şeyi düşünüyorum acaba Hurşit nerede ne yapıyor? Neler yaptılar oğluma, hangi acıları yaşattılar ona? diye düşünüyorum” diyor.

***

Öğle yemeğini biraz geç verdim. Gene istemedi. “Gene ilaçların” dedim. Sonra şeftali yedi. Ben küçükken çok severdim şeftaliyi ama üzerime dökerdim hep. Almak istemezdi annem. Ağlardım alırdı… Bu kez annem üstüne döktü. Üzüldü. Sildik ıslak mendille. “Çok güzel kokuyor” dedi… Ablamın geç kaldığını söyledi. Akşam gelecek dedim. “Oldu o zaman” dedi.

Ablam akşam gelecek.

Hurşit’in annesi oğlunu soruyor. Ona “akşam gelecek” diyen, diyebilen yok. Hurşit Külter kayıp. Devlet vatandaşının nerede ve nasıl olduğu ile ilgilenmiyor. Hurşit yok. Annesi ağlıyor. Ablam eylemde Hurşit’i soruyor. Annem evde ablamı…

Ablam akşam eve gelecek. Annem bütün gün ablamı sorduğunu unutacak. Evlendiğini, çocuklarını. Çocuklarının kokusunu. Çocukluğunu unutacak. Yaşlandığını unutacak. Babamı, kardeşlerini… Annem bizi unutacak…

Hurşit 44 gündür evine gidemedi…

Ablam akşama gelecek.

Hurşit Külter 44 gündür kayıp…

Annem bizi unutmasın Hurşit Külter bulunsun…

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Tekli koltuk

Hanımlar, beyler! O koltuklardan kalkıp aramıza katılın. Katılın ki neler söylediğimizi, neler yaşadığımızı, ne istediğimizi, neyi savunduğumuzu ve ne yapabileceğimizi görüp duyun. Tartışın, konuşun, birlikte karar verin yani çoğalın. Çünkü birlik olmak tek olmaktan büyüktür. Ne kadar rahat olursa olsun, tekli koltuk kanepeden hep küçüktür

Makul isyandan makus tarih çıkar

Ülkenin batısında bir yerlerde bir yıkım, yangın adaletsizlik olduğunda avazı kadar çıkan sesimiz doğusunda yaşandığında içimize kaçıyorsa hak ve adalet meselesi ile ilgili derin çelişkimiz var demektir...

Sokak güzeldir

Kayboluyoruz… Küçük hesaplarımızla didişirken o büyük bir denizin ortasında kayboluyoruz. Ve bunun için bir fırtına olması da gerekmiyor. Çünkü hayat insanı fırtınadan daha şiddetli savuran bir şey

"
"