09 Temmuz 2015

Ali hâlâ 19...

Biz 'Ali' diyemiyoruz… Onlar vurmaya devam ediyor…

“nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata

öldüğünden haberi yok fotoğraflarının”*

Bir fotoğrafta kalır anılar…

Bazen tek bir fotoğrafta…

Gülümseyerek bakan bir yüzü tüm ömrünce hatırlarsın…

Büyümez, ihtiyarlamaz…

Hatırası eskimez… Yerine yenilerini koyarsın…

Biriktirirsin…  Baktıkça hatırlarsın, baktıkça tanırsın, baktıkça seversin, baktıkça bağlanırsın, kederlenirsin, ağlarsın, kahredersin, öfkelenirsin, bilenirsin. O fotoğraftan aldıklarını, öğrendiklerini nereye koyacağını bilemezsin. Kalbine koyarsın, yüreğinde saklarsın…

Ali’yi fotoğraflarından tanıdık biz…

Ali’yi fotoğraflarından sevdik, kardeş, evlat belledik…

Ali onlarca fotoğrafıyla kalbimize yerleşti… Aklımıza çakıldı…

İki yıl oldu…

Ali birçok fotoğraftır…

Poyraza karşı denizi ardına alan tatil serinliğidir… Yosun kokusudur… Akdeniz esintisidir…

Ağaca tırmanmış haşarı çocukluktur…

Bir duvara yaslanmış mahzun bakıştır…

Kırmızı havlu kafasında kocaman gülümseyen arkadaştır…

Bir gelinciği öyle naif tutar birinde, ötekinde denizi ardına alır, diğerinde çimeni yastık yapar, başkasında üstünde çubuklu forma…

Ali haşarı, naif, delikanlı, taraftar, oğul, kardeş, arkadaştır…

Ama illa ki masum bakıştır…

Tarihe, hafızaya, hatırata çakılı kalmıştır…

Ali hayattır… Yüzü, gözü, bakışı, duruşu umuttur… Her birinde o çocuk gözler ciğerinizi deler geçer…

Deler geçer…

Ali hep gülümser…

Su gibi bakar Ali… Baktığı yerden kalbinize, aklınıza akar… Unutamazsınız… Hatırası eskimez, acısı eksilmez…

Her an bir şaka yapacakmış gibi bakan bir çocuğun, 19 yaşında bir çocuğun fotoğrafına bakıyoruz tam iki yıldır… 19 yaşında bir çocuğu fotoğraflarıyla tanıdık, sevdik…

Bir gelinciği öyle narin tutacak kadar naif, böyle su gibi bakacak kadar temiz bir çocuğu vura vura, döve döve öldürdüler… Annesine “keşke kurşunlasalardı” dedirtiler, mahkeme kapılarında süründürdüler, gazladılar… Babasını resmine sarılıp kanırta kanırta ağlattılar… Kardeşlerine, arkadaşlarına hasret bıraktılar… Katillerini yargılamak bir yana ödüllendirdiler…

Ali hâlâ 19 yaşında…

Hâlâ 19 yaşında büyümeden, ihtiyarlamadan bakıyor bize… Gülümseyerek… Öldüğünden haberi yok fotoğraflarının…

Hayır öfkelenmiyoruz…  Öfkelenmekle kalmıyoruz… Boğuluyoruz…

Evlere sığamıyoruz, gök kafes oluyor… Duramıyoruz...

Boğuluyoruz.. Evet boğuluyoruz…

Çünkü Ali hâlâ 19…

Ali…

Hâlâ 19…

Biz “Ali” diyemiyoruz… Onlar vurmaya devam ediyor…

Ali… Ah…

Ah Ali…

Çok erkendi…

Ali diye yazar, acı diye okuruz…

Boğazımız düğüm olur…

Ali…

Hâlâ19…

Adını andığımızda sesimizdeki titreme, gözlerimizin kenarlarına biriken yaş, öfke aynı yerde duruyor…

Biriktiriyoruz… Hiç tanımadığımız 19 yaşında bir çocuktan kalanları biriktiriyoruz… Biriktireceğiz…

Ali hâlâ 19…

*Şiir: Murathan Mungan

*Çizim: Sema Kocameşe

@leylaalp

Yazarın Diğer Yazıları

Tekli koltuk

Hanımlar, beyler! O koltuklardan kalkıp aramıza katılın. Katılın ki neler söylediğimizi, neler yaşadığımızı, ne istediğimizi, neyi savunduğumuzu ve ne yapabileceğimizi görüp duyun. Tartışın, konuşun, birlikte karar verin yani çoğalın. Çünkü birlik olmak tek olmaktan büyüktür. Ne kadar rahat olursa olsun, tekli koltuk kanepeden hep küçüktür

Makul isyandan makus tarih çıkar

Ülkenin batısında bir yerlerde bir yıkım, yangın adaletsizlik olduğunda avazı kadar çıkan sesimiz doğusunda yaşandığında içimize kaçıyorsa hak ve adalet meselesi ile ilgili derin çelişkimiz var demektir...

Sokak güzeldir

Kayboluyoruz… Küçük hesaplarımızla didişirken o büyük bir denizin ortasında kayboluyoruz. Ve bunun için bir fırtına olması da gerekmiyor. Çünkü hayat insanı fırtınadan daha şiddetli savuran bir şey

"
"