1968 yılında kalkınmanın sürdürülebilirliği çerçevesinde görüşler üretmek üzere bir araya gelen bilim insanları, devlet ve iş adamları Roma Kulübü'nü oluşturdular. Roma Kulübü dünyada daha çok, 1972 yılında yayınlanan “Büyümenin Sınırları – The Limits to Growth” raporu ile tanındı. Donella Meadows, Dennis Meadows, William Behrens ve Jorgen Randers tarafından yazılan bu rapor kalkınmanın beş ana unsurunu; dünya nüfusu, endüstrileşme, çevre kirliliği, besin üretimi ve kaynakların tükenmesini inceleyerek sürdürülebilir kalkınma için çözüm yolları öneriyordu.
Bu rapor sürdürülebilir kalkınma alanında yayınlandığı günden bu yana temel başvuru kitabı olma özelliğini sürdürmüş, hatta yazarları tarafından raporun 20. ve 30. yıl dönümlerinde dünyanın geldiği durumu da değerlendiren ek raporlar çıkartılmıştı.
Bu raporun yazarlarından, halen de bilimsel araştırmalarına devam eden Jorgen Randers, 150. Yıl Kutlamaları kapsamında Boğaziçi Üniversitesi'ne konuk oldu. Konuşmasının büyük kısmında çoğu ekonomistin kalkınma için çizdiği pembe gelecek görüntüsünden uzak da olsa, gene de küresel kalkınmanın içinde bulunduğumuz yüzyılın ortasına kadar ciddi sorunlarla karşılaşmadan süreceğini anlatan Randers, sürdürülebilir kalkınmanın başarılabilmesi için önemli koşullar olduğunu da söyledi. Bu koşulları şöyle sıralayabiliriz:
1. Nüfus artışının azaltılması gerekiyor: Bu bağlamda öncelikle gelişmiş ülkelerden başlayarak ailelerde tek çocuk uygulamasına geçmek gerekiyor. Sürdürülebilir kalkınma istiyorsak dünya nüfusu bu hızla artmaya devam edemez. Ancak; gerek gelişmiş gerekse de gelişmekte olan ülkelerde kadınlar problemin farkına vardıkları için fazla çocuk yapmaktan kaçınıyorlar. Norveç'te devlet, yirmi yıldır kadınlara daha fazla çocuk yapmaları için teşvik vermesine rağmen doğurganlık oranını arttırmayı başaramadı.
2. CO2 salımlarını yasaklamak gerekiyor: Özellikle gelişmiş ülkelerden başlayarak en geç 2024 yılına kadar kömür, petrol ve doğal gaz kullanımının yasaklanması iklim değişikliğinin yaşanabilir bir seviyede tutulabilmesi için tek şanstır.
3. Dünyanın fakir kesimindeki fakirliği azaltmak gerekiyor: Bu bölgelerdeki insanların temel ihtiyacı enerjidir. Bu bölgelere iklim dostu enerji sistemlerini satmamız değil, serbestçe vermemiz gerekiyor ki o bölgeler de kendisini geliştirebilsin. Enerji kaynaklarına sahip olmadan fakir ülkelerin fakirlikten kurtulmaları mümkün değildir.
4. Dünyanın zengin kesimindeki ülkelerin ekolojik ayak izlerini azaltmak gerekiyor: Bu sebepten zengin ülkeler daha da zengin olma çabalarına ara verip üretkenliği azaltacak olsa da çalışanlara daha fazla tatil imkanı vermeliler. Bu, zengin ülkelerin ekolojik ayak izlerini azaltmalarının en temel ve kolay yoludur.
5. Devletlerin kısa görüşlü politikalarından vazgeçmeleri gerekiyor: Dünyanın karşı karşıya olduğu problemlerin giderilebilmesi için uluslararası çözümlere ihtiyaç vardır. Bu çözümlerin pek çoğu bir seçim döneminden diğer seçim dönemine politikalar geliştiren devletler tarafından hayata geçirilemez. Bu sebeple, dünyada devlet-üstü politika üretecek karar organlarına ihtiyaç vardır.
6. Sürdürülebilir kalkınmanın ana amacı olarak gelir artışını görmeyi bırakmak gerekiyor: İnsan hayatının amacı daha zengin olmak değil, daha iyi olmaktır. Bu sebeple odak noktamızı zenginlikten mutluluğa kaydırmak zorundayız. Sürdürülebilir kalkınmanın hedefi de daha zengin değil kendini daha iyi hisseden insanların yaşayacağı bir gelecek yaratmaktır.
Bu maddeleri sıraladıktan sonra Randers kendisinin de bunların gerçekleşeceğine inanmadığını, ancak takip edilmesi gereken yol haritasının da bu olması gerektiğini eklemek zorunda olduğunu söyledi.
Konuşmasının ardından, Randers, orijinal raporun yazarlarının bugün sürdürülebilir kalkınma konusunda neler düşündüğü sorulunca; kendisinin aslında daha iyimser olduğunu; ancak, diğer yazar Dennis Meadows'un insanlığın felaketle sonuçlanacağından emin olduğu için raporun revizyonunda artık çalışmak istemediğini de anlattı.
Randers'ın konuşmasından akılda kalan son önemli nokta da; Çin hükümetinin politikalarına güveni ve bu politikalarla Çin'in yakın gelecekte diğer ülkelere oranla çok daha “kalkınmış” bir seviyeye geleceğini belirtmesi oldu.
Öngörülerde Türkiye ile ilgili olarak, diğer OECD üyesi ülkelerle birlikte, yakın gelecekte ekonomik büyümenin sonuna gelerek, kısa bir durağanlık döneminden sonra küçülmeye gideceği belirtiliyor.