Son haftalarda her ne kadar asfalt eritecek sıcaklıklar görmeye başlamış olsak da aslında serin sayılabilecek bir yaz geçiriyoruz. Ama serinden kastım sıcakların bizi bunaltmadığı bir yaz değil, sadece mevsim normallerinin çok üzerinde olmayan sıcaklıkta bir haziran ayı yaşadık. Amerikan Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi (NOAA) her ayın sonunda geçirilen ayın dünyadaki iklim durumunu yayınlar. Bu rapor da bizim haziran ayını fazla sıcak geçirmediğimizin bir göstergesi olarak kullanılabilir. Bu rapora göre Haziran 2011 küresel sıcaklıkların ölçüldüğü yüz yıldan uzun süredir yaşadığımız en sıcak yedince haziran ayı oldu. Ayrıca Şubat 1985'den beri her ay o ayın uzun süreli ortalamalarından daha sıcaktı. Yani dünyanın ortalama sıcaklığı son 316 aydır ortalama sıcaklıkların üzerinde seyrediyor.
Biz yazın başını kısmen rahat geçirmiş olabiliriz ancak özellikle Sibirya ve ABD'nin güney eyaletleri ortalamadan çok sıcak günler geçirdiler. Özellikle 5 Temmuz'da Arizona Eyaleti'ndeki Phoenix kentinde yaşanan kum fırtınası neredeyse bir korku filminden çıkmış gibiydi (http://www.youtube.com/watch?v=dSsbEGrBjso). Afrikanın geneli ise uzun süredir kuraklıkla boğuşuyor. Özellikle Afrika'nın doğusundaki Cibuti, Kenya, Somali ve Etiyopya'da son 60 senenin en büyük kuraklığı yaşanıyor. Bu bölgede 10 milyon kişi sadece dış ülkelerden gönderilen yiyecek yardımıyla hayatta kalabiliyor. Bu kuraklık iki senedir azalan muson yağmurlarından kaynaklanıyor. Muson yağmurlarının azalmasının da en önemli sebebi la Nina dediğimiz Pasifik Okyanusu'nun doğu kıyısındaki suların sıcaklığında zaman zaman görülen düşüş. Bu düşüş dünyanın pekçok yerinde ciddi iklim değişikliklerine sebep oluyor. Mesela bizim ülkemiz de daha serin günler geçiriyor la Nina'dan dolayı. La Nina geçen sene Temmuz ayında başladı ve bu sene Mayıs ayının ortasına kadar sürdü. Genelde la Nina etkisi ülkemizde birkaç ay sonra hissedildiği için Mayıs ayı ortasında biten la Nina'dan sonra sıcaklıkların Temmuz ayı ortasından itibaren mevsim normallerinin çok üzerine çıkmasını bekleyebiliriz. Bu artışın daha başında ülkemizin güneyinde asfaltlar eridi, geçtiğimiz haftasonu İstanbul 35 dereceyi gördü. Bu artış devam edeceği için bu yaz hepimizin iklim konusunda çok dikkatli olması gerekiyor.
Hepimiz büyürken annelerimizden sıcak hava ile ilgili önemli bilgiler aldık ve bu bilgileri kendi deneyimlerimizle harmanladık. Mesela annemiz “öğlen sıcağında sokakta top oynama başına güneş geçer” dediği zaman, aslında başımıza güneş geçmesinin ya da sıcağın bize bir şey yapmasının fazla ihtimal dahilinde olmadığını bilirdik. Çok önemli ise sıcakta oynar değilse gölgelikleri tercih ederdik, bu normal yaşam tarzı idi. Ama o normal yaşam tarzındaki sıcaklıklar artık birkaç derece arttı. Yeni normalde artık annemizin sözünü dinleyip güneşe çıkmamak gerekiyor. Öğlen sıcağında havuzun ya da denizin kenarında yatma devri yavaş yavaş kapanıyor artık. Yeni dünyada 11:00-15:00 arasını klimalı ortamlarda geçirmek gerekiyor, yoksa alternatif bir hastane ziyareti olmaya başlayabilir ciddi biçimde. Unutmayın, bundan on sene önce güneşin altında uzun süre kalabiliyordunuz, şimdi hem sıcaklık arttı, hem de siz on sene önceki kadar genç değilsiniz, kalbinize acıyın.