01 Eylül 2012

Sera gazları salımı hesaplaması konusunda nasıl kandırılıyoruz?

Bir kaç sene önce hem Almanya\'da büyük bilgisayar üreticilerinden birinde çalışıp hem de bireysel olarak sera gazı salımlarını ...

Bir kaç sene önce hem Almanya'da büyük bilgisayar üreticilerinden birinde çalışıp hem de bireysel olarak sera gazı salımlarını azaltmaya yönelik çalışmalar yapan bir arkadaşla Türkiye'de sohbet ederken şaka yollu “Peki ama Türkiye'ye gidip gelirken uçakla uçmandan dolayı saldığın karbondioksitten dolayı suçluluk duymuyor musun?” dediğimde bana “o benim değil ki, şirketin salımı” dedi. Bu mantığa göre benim Alman arkadaşım ayrı bir varlık, çalıştığı şirket ise daha başka bir varlık olarak hesaba katılıyor. Ama burada ciddi bir soru veya sorun çıkıyor karşımıza: Şirketler neden sera gazı salarlar atmosfere? Durduk yerde sadece iş olsun diye değil. Şirketler mal veya hizmet, ne üretirlerse üretsinler, bu üretimi yapabilmek için atmosfere sera gazı salarlar. Biz de bu şirketlerin ürettikleri mal veya hizmetleri satın aldığımıza göre aslında şirketler bu sera gazı salımlarını bizim için yapmış olurlar.

Aldığımız her üründe ve her hizmette bunların bize üretilmesi ve ulaştırılması için atmosfere sera gazı salındığını hesabımızın içerisine katmadan adaletli bir sera gazı salım hesaplaması yapamayız. Şu anda dünyanın geri kalanına karşı Avrupa Birliği ve Amerika atmosfere sera gazı salımı açısından aslında gayet çevreci bir görüntü sergiliyorlar. 1990-2009 aralığında ülkemizin sera gazı salımı %97,9 artmışken ABD sadece %7,2 artış gösteriyor, AB ortalaması ise %26,3 azalmış. Bu resme bakınca “bak  adamlar çevreye ne denli önem veriyorlar ve bu konuda bir şeyler yapmaya çalışıyorlar” denilebilir. Ama işin aslı öyle değil.

Gelişmiş ülkeler üretimde kendilerine ek kar sağlamayacak olan tüm üretim alanlarını son yirmi sene içerisinde az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere kaydırdılar. Mesela Avrupa Birliği artık neredeyse çimento üretmiyor. Çimento üretim usulleri gereği çok fazla enerji gerektiren, çevreyi fazla pisleten ama bunların karşısında fazla da kar getirmeyen bir madde olduğu için AB çimento üretimini bırakıp bu sektörü bizim gibi ülkelere devretmiş durumda. Bunun sera gazlarına yansıması da onların salımlarının düşüp bizimkilerin yükselmesi halinde görülüyor. Mesela İngiltere'de bir ev yapmak isterseniz, evin çimentosu, demiri, tuğlaları, kapı pencereleri ve yer karoları yurt dışından geldiği için karbondioksit salmadığınızı düşünerek içiniz rahat edebilir. Evde karbondioksit salarak ürettiğiniz temel sistem daha yüksek kar marjına sahip olduğu ve az sera gazı saldığı için İngiltere'de üretilmesinde sakınca olmayan elektronik güvenlik sistemleri olacaktır. 

Bu nedenlerden dolayı, gerek bireyler, gerekse de devletler sera gazı salımlarını hesaplarken adil olmak istiyorlarsa hesabı ürettikleri mal değil tükettikleri mal üzerinden yapmak zorundadırlar. Ancak çoğu kuruluş ve devlet bir kandırmaca içerisinde bilinçli olarak kişileri yanıltma yolunu seçiyor. Mesela İngilizlerin karbon hesaplama araçlarını incelerseniz (http://carboncalculator.direct.gov.uk/index.html) göreceksiniz ki bu hesaplama çok basit üç konuya dayanıyor. Eviniz nasıl ısınıyor, evinizdeki elektrikli aletler ne kadar elektrik yakıyor ve ne kadar seyahat ediyorsunuz? Bunun da batı kültürü açısından anlamı şu: Evinize izolasyon yaptırırsanız, daha az enerji tüketen yeni ev aletleri alırsanız ve tatile tren ya da otobüsle giderseniz dünyayı korumak için gerekli şeyleri yapmış olursunuz.

Bu bildiğiniz en adisinden kandırmacadır. Her sebze yemek yerine et yemeyi, hem de kırmızı et yemeyi tercih ettiğinizde dünyayı korumanın tersine bir adım atmış oluyorsunuz. İhtiyacınız olmamasına rağmen “ama bir alana ikinci bedava” denildiğinde ikinciyi de almayı seçiyorsanız bu da bir tercihtir. “Ama kırmızı bluzumu çok sık giymesem de bu ayakkabı onunla güzel durur” bir tercihtir. Bu tercihlerimiz bizi tüketim toplumu haline sokuyor, daha fazla tükettikçe doğayı daha fazla kirletiyoruz, ama sera gazı hesabı yapanlar tüm bunları yok sayarak sizleri sadece televizyonu bekleme modu yerine düğmesinden kapatmanın doğaya yeterli derecede yardımcı olacağına ikna etmiş durumdalar. Size bir sır vereyim mi? Eğer senede bir defa tatile uçakla gidiyorsanız ömrünüzün geri kalanında televizyonunuzu düğmesinden kapatmanız saldığınız karbondioksitin bedelini ödemeye yetmez.

 

Yazarın Diğer Yazıları

AB Parlamentosu seçimlerinin "Tarladan Çatala" uygulamasına etkileri

Yeşiller Partisi’nin seçimlerde yaşadığı kayıplar, "Tarladan Çatala" stratejisinin uygulanmasını zorlaştırabilir. Özellikle Fransa ve Almanya gibi büyük ekonomilerde Yeşiller’in oy kaybetmesi, bu ülkelerin sürdürülebilir tarım politikalarına daha az destek vermesi anlamına gelebilir

İklim krizi ve havayolu taşımacılığı

Türbülansın artması; yolcular için uçuşları daha sarsıntılı hale getirirken mürettebat için güvenlik riskleri oluşturur ve uçak bakımının zorlaşması nedeniyle havayolu şirketleri için operasyonel maliyetlerin artmasına yol açar

İklim değişikliğine uyum sağlamada sigorta sektörünün yaratacağı faydalar

Sigorta sektörü, toplumun iklim değişikliğinin getirdiği zorluklara uyum sağlamasına yardımcı olmada hayati bir rol oynamaktadır

"
"