Katar'ın başkenti Doha'da yapılmakta olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'nda salı günü ülkemiz günün fosili seçildi. Her ne kadar bir ödül almış gibi görünsek de bunun övünülecek bir ödül olmadığını baştan söylememiz gerekiyor.
Dünya ülkeleri 1992 yılında Birleşmiş Milletler öncülüğünde bir araya gelerek dünyanın atmosferini zararlı sera gazlarından korumak üzere bir karar aldı. Bu kararın devamı olarak da her senenin sonunda toplanarak bu konuda bir değerlendirme toplantısı yapmayı da kararlaştırdı. Her yıl değişik bir ülkede yapılan toplantıların on sekizincisi bu günlerde Katar'ın başkenti Doha'da yapılıyor. Bu noktada “bu toplantı neden atmosfere zarar veren gazları bolca salan, yaptıkları fazla umurunda olmayan ve önemli bir petrol üreticisi ülke olan Katar'da düzenleniyor?” diye sormayın, ne cevabını ne de mantığını anlamıyorum bu olgunun.
İklim Değişikliği Konferansı'na çoğu 194 ülkeden resmi devlet temsilcileri, bilim insanları ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere yaklaşık 20.000 kişi katılıyor. Bu konferansta katılımcılar yapılanları gözden geçiriyor ve neler yapılması gerektiği konusunda bir görüş oluşturmaya çalışıyorlar.
Bu ve daha önceki konferanslarda sivil toplum kuruluşları her gün iklim değişikliği konusunda hareketsiz kalarak ya da zararlı eylemlerde bulunarak atmosfere zarar veren bir ülkeyi günün fosili seçiyorlar. Ülkemiz geçen yılki “Günün Fosili” ödülünden sonra bu yıl da “Günün Fosili” ödülüne layık görüldü. Ödül alma sebebimiz şu şekilde açıklandı: Tıklayın...
“Küresel kömür yatırımlarında dünyada 4. olması; üstüne üstlük Enerji Bakanlığının 2012’yi kömür yılı ilan etmesi, bunun yanı sıra Kyoto Protokolü kapsamında mutlak sera gazı azaltım hedefi belirtmemesi ve Kyoto Protokolü ikinci yükümlülük döneminde de azaltım hedefi belirtmeyeceğini açıklaması sebebiyle Türkiye bu yıl müzakerelerin ikinci gününde Günün Fosili ödülünde birinciliği aldı.”
Bildiğiniz gibi atmosfere zarar veren sera gazlarının başında karbondioksit geliyor. Fosil yakıtları arasında ise kömür atmosfere en fazla zarar veren yakıt türü. Ülkemiz ise çalışan ve kurmakta olduğu 51 tane kömürle çalışan termik santralle dünyada Çin, Hindistan ve Rusya'nın ardından dünyada kömür santralleri yatırımında dördüncü sırada bulunuyor. Geçen sene aldığımız ödülün ardından yazdığım yazıda da belirttiğim gibi, 1992 yılında imzalanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne taraf olan ülkemiz sera gazı salımını 1990 seviyesinin altına düşürme yükümlülüğünün altına girmiştir. Ancak sera gazı salımını 1990 seviyesinin %115 üzerine çıkaran ülkemiz bu oranı daha da arttırmak için yeni termik santral yatırımlarına da girişmiştir.
1992 yılındaki Çerçeve Sözleşmesi'nin ardından 1997 yılında taraf devletler Kyoto Protokolü'nü kabul ederek sera gazı azaltma taahhütlerini yaptırıma bağlama yükümlülüğü altına girmişlerdir. Ülkemiz ise uzun süre Kyoto Protokolü'nü kabul etmemek için direnmiş, ancak Avrupa Birliği müzakere başlıklarının dayatması altında 2009 yılında bu anlaşmayı meclisten geçirerek yürürlüğe sokmuştur. Ama doğal olarak beklenen ülkemizin bu anlaşmayı sadece imzalamakla kalmayıp anlaşma şartlarına da uymasıdır. Ülkemiz ise beklentilerin aksine 2007-2012 azaltım dönemi için hiçbir azaltma taahüdüne girmemiş ve sadece bu konudaki fonlardan yararlanma amacını gütmüştür. Ancak çabasızlığımız bununla da kalmayarak bu ay içerisinde Kyoto Protokolü'nün bir sonraki döneminde de herhangi bir sera gazı azaltım taahüdünde bulunmayacağımız açıklanmıştır. Bu iki konu bize Günün Fosili Ödülü'nü getirmeye yeter de artar bile.
Ancak burada benim duruşumun yanlış anlaşılmasını istemem. Çevreci bir bilim insanı olarak gönlüm doğal olarak bizim hem bu anlaşmaları imzalayıp hem de şartlarını elimizden geldiğince yerine getirmek için gerçekten çabalamamızdan yana. Bu olmayacaksa en azından kabul edebileceğim şey bu anlaşmalara taraf olmayı reddedip dürüstçe “iklim değişikliği bizim umurumuzda değil” diyerek büyümeye odaklanmamız. Şu andaki durumda yapılan ise bir yandan “evet, evet iklim değişikliği tabi ki bizim umurumuzda ve bu konuda elimizden geleni yapıyoruz” demek. Diğer yandan da değil elimizden geleni yapmak, tam ters tarafa dönerek iklim değişikliğine en kötü katkıyı yapan ülkeler sıralamasına başa güreşmek. Bu durum sürdürülebilir bir yaşam için çabalayan insanların elini kolunu bağlıyor. Lütfen bu oyuna gelmeyelim.