03 Haziran 2014

Enerji verimliliği

yeni bir ürün alırken daha enerji verimli modelleri seçmek, hem uzun vadede kesemize faydalı, hem de hemen doğayı korumaya başlamış oluyoruz

Bu yaz ülkemizin gündemindeki önemli konulardan ikisi, beklenen kuraklık ve bunun yanı sıra barajlardaki suyun azalması olacak. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız, bu azalmayla birlikte enerji üretimi için yazın daha fazla doğal gaz kullanmamız gerekeceğini açıkladı. Ancak gerçekten bu kadar çok enerjiye ihtiyacımız var mı? İstersek bu enerjiden tasarruf edebilir miyiz?

Aslında ülke olarak bakıldığında enerji verimliliğimiz OECD ülkelerinden aşağı kalmıyor. 1 milyon dolarlık ekonomik çıktı yaratabilmek için kullandığımız enerji 167 kg petrol karşılığı (kpk). Aynı ekonomik çıktı için Almanya'da kullanılan enerji 164 kpk, İtalya'da 123 kpk, Yunanistan'da ise 138 kpk. Kendimizi bize göre daha soğuk bir iklime sahip olduğundan Almanya yerine bize daha yakın koşullara sahip İtalya ve Yunanistan'la karşılaştıracak olursak enerji verimliliğimizi yaklaşık %20 arttırmamız gerektiğini görebiliriz.

Temel mantık çerçevesinde enerji verimliliğini %20 arttırmak aynı üretim miktarı için gerekli olan enerji miktarını da %20 azaltmak anlamına gelir. Dolayısıyla daha verimli sistemler kullanarak enerjimizden önemli miktarda tasarruf edebiliriz.

Verimli sistemler konusunda günlük hayatımızdan basit bir örnek verebiliriz: Ülkemizde yaklaşık 20 milyon buzdolabı var. Bu buzdolaplarının önemli bir kısımı uzun süredir kullanılan ve enerji verimliliği fazla olmayan cihazlar. Bu buzdolaplarının kullanım ömrü genelde on yıldan fazla olduğu için hiçbirimiz evdeki buzdolabını atıp daha enerji verimli ve yeni bir buzdolabı almayı düşünmüyoruz. Bunu düşünmemekte haklı olabiliriz ama şöyle bir hesabı da akılda tutmakta fayda var:

- A+++ sınıfı bir buzdolabı senede 150kWh enerji harcıyor.

- Evdeki en iyi ihtimalle C sınıfı eski buzdolabı senede 750kWh enerji harcıyor.

- 500 litre iç hacime sahip A+++ sınıfı bir buzdolabı yaklaşık 3500 TL.

- Evdeki C sınıfı buzdolabını atıp yerine A+++ sınıfı bir buzdolabı alacak olsanız, bu 3500 TL'yi elektrik faturalarınızdaki kazançla ödemeniz yaklaşık 17 sene sürüyor.

Dolayısıyla bu durumda evdekini atıp yenisini almak cebinize fazla fayda sağlamıyor. İşte bu sebepten dolayı ülkemizin enerji verimliliği de hızla artamıyor. Yukarıdaki hesaba dayanarak da “eskisini bozulmadan atın ve yerine yenisini alın” çok makul bir çözüm olarak görülmüyor.

Ancak, eğer bir sebepten yeni bir buzdolabı alacaksanız, o zaman şu hesabı unutmamakta fayda var:

- A+ sınıfı bir buzdolabı senede 300kWh enerji harcıyor.

- A+++ yerine A+ sınıfı bir buzdolabı alırsanız bir senede ödediğiniz elektrik faturasındaki fark (A+ sınıfı – A+++ sınıfı) = 52 TL

- A+ yerine A+++ sınıfı buzdolabı alırken harcayacağınız fazla para (A+++ sınıfı – A+ sınıfı) = 210 TL

Yani A+ sınıfı bir buzdolabı ile kıyaslandığında A+++ sınıfı 4 senede kendisini amorti ediyor. İşte bu çoğumuzun kabul edebileceği bir hesap.

Ama bu probleme bir başka açıdan da bakmakta ciddi fayda var:

- Yatağan Termik Santralinin elektrik üretim kapasitesi senede 2869 MWh.

- Ülkemizdeki az verimli 20 milyon A+ sınıfı buzdolabı yerine A+++ sınıfı çok verimli buzdolabı kullanacak olsak senede 3000 Mwh enerji tasarruf ediyoruz.

- Soma gibi linyit kömürü madenleri Yatağan gibi termik santralleri beslemek için çalışıyor. Daha fazla söze gerek yok.

Doğa açısından bakacak olursak:

- Yatağan Termik Santrali atmosfere senede 3.3 milyon ton CO2 salıyor.

- Yetişkin bir ağaç havadan senede 10 kg CO2 emer.

Ülkemizde sadece A+++ sınıfı yerine A+ sınıfı buzdolabı kullandığımızda çevreye verdiğimiz zararı gidermemiz için 330 milyon ağaç dikmemiz gerekir.

Yani, yeni bir ürün alırken daha enerji verimli modelleri seçmek, hem uzun vadede kesemize faydalı, hem de hemen doğayı korumaya başlamış oluyoruz. Bu konuda daha fazla bilgi sahibi olmak isterseniz enerjiveiklim.org sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları

AB Parlamentosu seçimlerinin "Tarladan Çatala" uygulamasına etkileri

Yeşiller Partisi’nin seçimlerde yaşadığı kayıplar, "Tarladan Çatala" stratejisinin uygulanmasını zorlaştırabilir. Özellikle Fransa ve Almanya gibi büyük ekonomilerde Yeşiller’in oy kaybetmesi, bu ülkelerin sürdürülebilir tarım politikalarına daha az destek vermesi anlamına gelebilir

İklim krizi ve havayolu taşımacılığı

Türbülansın artması; yolcular için uçuşları daha sarsıntılı hale getirirken mürettebat için güvenlik riskleri oluşturur ve uçak bakımının zorlaşması nedeniyle havayolu şirketleri için operasyonel maliyetlerin artmasına yol açar

İklim değişikliğine uyum sağlamada sigorta sektörünün yaratacağı faydalar

Sigorta sektörü, toplumun iklim değişikliğinin getirdiği zorluklara uyum sağlamasına yardımcı olmada hayati bir rol oynamaktadır

"
"