30 Ocak 2013

Biz suçu başka şeylerin üzerine atalım hep

Bu tür olayları gördükçe kızıyorum artık. Plastikler doğada 10 yıl, 100 yıl, 1000 yıl, 10000 vb. yılda çözülmediği için plastik kullanımını durdurmalıyız

Bu tür olayları gördükçe kızıyorum artık. Plastikler doğada 10 yıl, 100 yıl, 1000 yıl, 10000 vb. yılda çözülmediği için plastik kullanımını durdurmalıyız. Plastikler kötüdür, nükleer santraller kötüdür, kapitalizm kötüdür, aklınıza ne gelirse mutlaka kötüdür. İyi olanlar bizleriz, çevremiz bu kötülüklerle dolu.

Öncelikle şunu kabullenelim: Kötü olan; plastikler, nükleer santraller ya da kapitalizm değil, biziz. Biz suçu başkasına attıkça da bizim etrafımızdaki sorunlar artmaya devam edecek.

İsterseniz en kolayından başlayalım: Plastikler kötüdür; çünkü doğada çok uzun süre bozulmadan kalabiliyor. Ne kadar güzel bir laf plastikler doğayı kirletiyor. Peki o zaman neden esas can alıcı soruyu sormuyoruz? Plastiklerin doğada ne işi var? Çöpümüzü düzgünce geri dönüştürmeyip piknikten sonra ormanda bırakıyoruz, vapurdan denize atmakta sakınca görmüyoruz. Öyle ya, bizim attığımız tüm bu nesneleri öğütüp yok etmek doğanın bir problemi. Bizim burada bir suçumuz yok, suç doğanın öğütemediği plastiklerde. Doğa, plastikleri öğütebilse biz de canımızın istediği gibi tüm pisliğimizi doğaya saçıp her şeyin kendiliğinden temizlenmesini rahat rahat bekleyebilirdik. Ama ne yazık ki doğa bizim bazı artıklarımızı temizleyemiyor. O zaman kendimize hemen bir günah keçisi bulalım; plastikler kötüdür, diyelim. Plastik yerine cam kullanacak olsak doğada zaten bulunan bir madde olduğundan çevreyi kirletmezdi, diyelim.

Bu düşünce o derece içimize işlemiş ki en çevrecisinden en umursamazına, bu konu hakkında konuşan herkes kolayca suçu doğada çözünmeyen nesnelere atıp işin içinden sıyrılabiliyor; çünkü bu kolay yol! Ben size daha zor ama daha doğru bir yöntem anlatayım mı?

Konuya şu bilgiyle başlarsak en makul yaklaşımı da bulmamız kolaylaşır: Bugüne kadar insanlığın karşılaştığı en büyük felaket küresel iklim değişikliğidir. Bu felaketin temel sebebi de bizlerin çeşitli sebeplerle ve şekillerde atmosfere saldığımız karbondioksittir. Bu karbondioksit temelde kömür, petrol ve doğal gazın yanmasından oluşur. Yani, ne kadar az petrol kullanırsak iklim değişikliği problemi o derece azalır.

Plastikler petrolden yapılır. Pet şişe yapmak için kullanılan her varil petrol atmosfere salınmayan karbondioksit demektir. Atmosfere salınmayan karbondioksit en iyi dostumuzdur. Dolayısıyla pet şişe yapıp, tekrar tekrar kullanıp, kullanılmayacak hale geldiğinde de toprağa büyük bir çukur açıp bu şişeyi gömmek doğa açısından en faydalı çözümdür. O şişeyi bir defa kullanıp, kaldırıp arabanın camından dışarı atmak kötü olandır, o pet şişenin varlığı değil.

O pet şişe yerine cam şişe kullansak nasıl olur? derseniz, cam şişeyi üretmek için harcayacağınız enerji pet şişeyi üretmek için kullanacağınız enerjinin onlarca mislidir. Peki enerjiyi nasıl üretiyoruz? Enerji, doğal gaz santrallerinde doğal gaz yakıp atmosfere karbondioksit saçarak üretiliyor. İyi-kötü tercihlerimizi yaparken bunu göz önüne almadığımıza neredeyse eminim.

Evet, ben de ideal bir dünyada yaşamayı isterdim. İdeal dünyada enerji yenilenebilir kaynaklardan, yani temelde güneş ve rüzgardan üretilirdi. Bu enerji ile kumdan cam yapar, aynı şişeleri defalarca kullanır ve ancak kırıldığında yenisini alırdık. Herkes çeşmeden şişesine su doldurup gün boyu o suyu içerdi. Bunu gene de yapamaz mıyız? Yani, hepimiz birer su şişesi taşısak... Ama yapmıyoruz! Marketten aldığımız su şişeleri hayatımızı kolaylaştırıyor. Doğayı, enerjiyi, iklim değişikliğini düşünmektense kendi rahatımızı düşünüyoruz, sonra da bu suçluluğumuzu kısmen giderebilmek için suçu aslında hayat tarzımızın parçaları olan plastik şişe ve benzeri nesnelere atıyoruz. Suçun, kendi kafamızda yarattığımız canavarlarda değil kendimizde olduğunu kabullendiğimiz an iyileşme yolunda bir adım atmış olacağız; ancak insanlık olarak o noktadan çok uzağız.

 

Yazarın Diğer Yazıları

AB Parlamentosu seçimlerinin "Tarladan Çatala" uygulamasına etkileri

Yeşiller Partisi’nin seçimlerde yaşadığı kayıplar, "Tarladan Çatala" stratejisinin uygulanmasını zorlaştırabilir. Özellikle Fransa ve Almanya gibi büyük ekonomilerde Yeşiller’in oy kaybetmesi, bu ülkelerin sürdürülebilir tarım politikalarına daha az destek vermesi anlamına gelebilir

İklim krizi ve havayolu taşımacılığı

Türbülansın artması; yolcular için uçuşları daha sarsıntılı hale getirirken mürettebat için güvenlik riskleri oluşturur ve uçak bakımının zorlaşması nedeniyle havayolu şirketleri için operasyonel maliyetlerin artmasına yol açar

İklim değişikliğine uyum sağlamada sigorta sektörünün yaratacağı faydalar

Sigorta sektörü, toplumun iklim değişikliğinin getirdiği zorluklara uyum sağlamasına yardımcı olmada hayati bir rol oynamaktadır

"
"