Amerikan Başkanı Barack Obama geçen hafta Georgetown Üniversitesi'nde yaptığı konuşmayla yeni iklim politikasının ana hatlarını açıkladı. Öncelikle, “Amerikalılar bir şey yapıyorlarsa bunun altında bir hinlik vardır, neden şimdi?” diyenler için basit bir açıklamanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Bildiğiniz gibi, Amerikan başkanları en fazla iki dönem için seçilirler; ikinci dönemi biten başkan, Rusya'da olduğu gibi, tekrar ısıtılıp başbakan olarak servis edilemeyeceği için kamusal alandan çekilerek kendisini devletin ve dünyanın iyiliğine adar. Obama da ikinci dönemi içinde olduğu için artık tekrar seçilme stresi olmadığından üzerindeki politik baskı azaldı, bu sebeple de çevresindeki politikacılar açısından fazla popüler olmayan bazı adımları atmaya başlamakta bir sakınca görmüyor. Bu sebepten de Amerikalıların yeni iklim politikası üretmelerinin aslında tam da zamanıdır.
Politikacılarımız genelde iklim değişikliği konusunda bir adım atmak istemediklerinde suçu Amerikalıların ve diğer batılı ülkelerin de bir şey yapmamasına atarlar genelde. 1990-2010 yılları arasında (Uluslararası, kabul edilen verilerin toplandığı en son aralık) Türkiye sera gazı salımını %114.9 arttırırken sera gazı azaltımı konusundaki uluslar arası anlaşmaları imzalamayı kabul etmeyen ABD için bu artış %10.4'tür. İngiltere'nin aynı dönemdeki azaltım miktarı %22.6, Almanya'nın ise %24.8'dir. Yani, hiçbir ülke bizim gibi doğayı hiçe sayan bir tarzda çevreyi kirleterek “kalkınmayı” tercih etmiyor.
Başkan Obama'nın açıkladığı plana gelecek olursak, öncelikle önemli olan, sorunun görülerek bir planın ortaya konmuş olmasıdır. Her ne kadar ABD dünyayı en çok kirleten ve dünyanın kaynaklarını en fazla kullanan ülkelerin başında gelse de, dürüstçe, iklim değişikliğinin önemli bir problem olduğunu ortaya koyması ve çözüm için -yeterli olmasa da- önerilerde bulunması çok önemli bir gelişmedir. Benzer bir gelişme ülkemizde yaşanacak olsa, mesela Sayın Başbakan çıkıp “iklim değişikliği önemli bir problemdir, bizim bunu durdurmak için elimizden gelen her şeyi yapmamız gereklidir; ancak gelişmekte olan bir ülke olarak elimizden fazla bir şey gelmiyor, gene de şunları yapmayı taahhüt ediyoruz” dese, bu konuda ciddi bir ilerleme sağlamış oluruz. Önemli olan ne kadar büyük şeylerin taahhüt edildiği değil, problemin görülüp ufak da olsa harekete geçme sözünün verilmiş olmasıdır. Amerika'nın da bugün yaptığı budur.
Konuşmanın ve ertesinde yayınlanan raporun temelinde; şu ana kadar yapılanlar, bu yapılanların ne kadar güzel olduğu, ancak bunların yeterli olmadığı, sözü edilen gelişmeler sağlandığında her şeyin ne kadar güzel olacağı yatmaktadır. Ben konuşmayı dinlerken konuşanın Barack Obama olduğunu bilmesem kesinlikle Al Gore konuşuyor derdim, söylemler o derece benzerlik taşıyordu.
Konuşmanın ana başlıklarına baktığımızda Başkan Obama’nın dedikleri kısaca şöyle;
· Atmosferdeki artan karbondioksit miktarı dünyayı felakete sürüklemektedir, bunu durdurmak için hepimiz çalışmalıyız.
· Ne kadar çalışsak da etkilerini görmekte olduğumuz iklim değişikliği artan bir dizi felakete sebep olacaktır. ABD'yi bu felaketlerin etkilerine karşı korumak ve eyaletlerin kendi önlemlerini alabilmeleri için bilgi akışını sağlamak öncelikli hedefimizdir.
· İklim değişikliği bireysel ya da ülkesel çabalarla değil küresel çabalarla engellenebileceği için ABD bu küresel çabaya önderlik etmelidir.
Başkan Obama'nın ortaya koyduğu önlemler paketinin küresel iklim değişikliği karşısında yapılması gerekenlerin yanında çok zayıf kaldığını, gene de doğru yolda atılmış bir adım olduğu için desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Geçtiğimiz otuz yıl içerisinde “iklim değişikliği yoktur, bunlar bizi zayıf düşürmek istiyorlar” diyen resmi bir Amerikan politikasından “iklim değişikliği vardır, hem engellemek hem de etkilerini azaltmak için elimizden geleni yapmalıyız” diyen bir politikaya geçilmiş olması bile dünya ulusları için umut vericidir.