05 Nisan 2020

"Evlendikten sonra dışarıyı unutmuştum, yolları, sokakları"

Uluslararası Af Örgütü Basın Sorumlusu Fatma Yörür'ün söyleşisi...

Gülmay Gümüşhan*
Yaşam Kadın Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi (YAKA-KOOP) Aktivisti

Bir kadından yüzlerce kadına uzanan, umutsuzluktan kocaman umutlara dönüşen, dayanışmayla büyüyen, kadınlarla güçlenen uzak sandığımız ama en içimizden bir hikâye yer alacak bugün Kendine ait Bir Köşe'de.

Erken yaşlarda evlenen, evlendikten sonra yaşadığı şehrin sokaklarını, yollarını unutan bir ve birkaç kadından doğan bir kooperatifin, yüzlerce kadını sokaklara, yaşama katan mücadelesinden, Van'dan bu hikâye.

Hikâye diyorum ama Türkiye gerçeği… Ve kadınların o gerçeği ters yüz edişi.

Yaşam Kadın Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi (YAKA-KOOP), 2002 yılında 25 kadının bir araya gelerek kurduğu ama temelleri 1998'de kadınların ev ev gezerek ve yine kadınlar için kurduğu eşsiz bir kooperatif. 25 kadın ortakla kurulan bu örgüt aynı zamanda Van'ın ilk kadın örgütü. Kadınların öz gücüyle, onların çabalarıyla doğan YAKA-KOOP 1998'den beri yerelden kadınlara önemli bir güç veriyor.

"Çocuk Evlilikleriyle Mücadele Projesi" gibi projelerle YAKA-KOOP, Van'da kadın çalışmalarıyla tüm dünyadaki kadınlara güçlü bir mesaj gönderiyor. Bu çalışmaları Kendine Ait Bir Köşe için aktivist Gülmay Gümüşhan anlattı.

90'lı yılların sonunda bir avuç kadının bireysel hayatlarındaki gidişata kafa tutarak bir araya geldiği, kadın günlerinde yapılan toplantılarla, ev ziyaretleriyle başlayan, zamanla büyük kentlerin çalışma hayatlarında bile oluşturulamayan eşsiz bir dayanışma ve örgütlenme ağı ortaya çıkardı. YAKA-KOOP kadınlar için çeşitli başlıklarda çalışıyor:

  • Kadına karşı şiddetle mücadele,
  • Dava takip,
  • Çocuk hakları,
  • Kadın istihdamı,
  • Kız çocuklarının okullaşması,
  • Mesleki eğitim vb.

Bu çalışmalar tamamen sivil alandan, kadınların öz gücüyle yükseltilip, 2014'te Van'da kadın ve çocuk gelin intiharlarının artmasıyla devletin dahi birlikte çalışmalar yürüttüğü bir merkez haline geldi.

Gülmay Gümüşhan YAKA-KOOP'un kurucularından. 20 yaşında evlendi, bölgedeki aşiretlerden birine gelin giden Gülmay için kalabalık bir evde, dışarı çıkmadan yaşam böylece başladı. Öyle ki, uzun zaman sonra ilk kez dışarı çıktığında yaşadığı şehrin sokaklarını hatırlamıyordu.

O unuttuğu sokaklar onu yeniden yaşama çağırdığında yanına diğer kadınlar da vardı. Bu amaçla beş yıl bir arada bu ağı büyüttüler. 2002 yılına geldiğinde 25 kadınla kooperatifi kurdular.

"Adı dernek mi olsun kooperatif mi bilemedik. O dönem insanlar ‘dernek'lerden bile korkuyordu. Siyasi bir şey yapmaktan çekiniyordu. Bizim amacımız da siyaset değildi. Tek amacımız kadınları güçlendirmek kadınlarla güçlenmekti."

Bu yıllar içinde yüzlerce kadına temas edildi. Onlardan Gülmay'ın ilk aklına gelen Sevilay oldu. 14 yaşında evlendirilen, korka çekine, kocasına ve ailesine yalvar yakar kooperatifin açtığı kuaförlük kursuna gelen, kimseyle konuşamadan kursu izleyip evine kaçan Sevilay, bu eğitim ve her gün Gülmay'dan aldığı "Korkma başaracaksın" cümlesiyle hayata asılan kadındı.

Kooperatif çalıştığı her mahallede ve köyde önce kadınların taleplerini alıyor, orada kurulacak merkezleri, yapılacak işleri bu talepler belirliyor. Sevilay'ın köyü de bu görüşmelerde mesleki eğitimler istiyor. Sevilay bu eğitimleri tamamladıktan sonra kuaför olarak varlığını sürdüren merkezde çalışmaya devam ediyor. Bu sürede liseyi bitiriyor ve kendine açılan bu kapıdan kendi ayakları üzerinde duran bir kadın olarak çıkıyor. Yıllar sonra Gülmay'ın karşısına çıktığı anı anlatırken Gülmay gözyaşlarını tutamıyor. Sevilay'sa "Abla ben başardım" diyor. Gözyaşlarını silen Gülmay "İki Sevilay arasında dağlar kadar fark vardı. Tanıyamadım" diyor.

Böyle yüzlerce hikâye yüzlerce gerçek Van'da bir kadın kooperatifinde yaşanıyor.

Van şehir merkezi ile çevre illerinde, erken yaşta evliliklerin önlenmesine yönelik farkındalıkların arttırılması, genel kadın sağlığı, kadının insan hakları, iletişim, örgütlenme, el becerilerinin geliştirilmesi, kooperatifçilik gibi konularda çeşitli eğitimler ve bilgilendirme çalışmaları yapılıyor. Ev eksenli çalışan kadınların ürünlerini pazarlamalarında yardımcı olunuyor, Türkiye genelinde platform kurmalarına destek veriliyor.

"Van'da kadınlar evde kilim yapıyorlardı üç kuruşa, bunu biz ortaya çıkardık. Kilimler büyükşehirlerde fahiş fiyatlara satılıyor ve aracılar inanılmaz paralar kazanıyorlardı. O kadınlar dışarıyı bilmiyorlardı ki, dışarı dediğim diğer şehirler değil, evden dışarı çıkabileni şanslı sanıyorduk. Eskiden köylerde çeşmeler varmış. Kadınlar en azından çeşmeden su doldururken buluşurmuş. Evlere musluklar gelince o bile kesilmiş. Ben ilk çalışmalara başladığımda ailenin tüm erkeleri karışıyordu. "Kadınlarla güne gidiyorum" diye çıkıyordum evden. Başka şekilde çıkamazsın."

"İlk görüşmelerde her üç kadından ikisinin şiddet gördüğünü saptadık. Akraba evlilikleri, sakat çocuklar, 35 günlük bebeğin taciz edildiğini öğrendik mesela. Dava takibi böylece başladı. Ağır cezalar aldırdık."

Taziye evleri, Kur'an kursları gibi hayatın her noktasına ziyaretler yapıldı. Muhtarlar, imamlar işin içine çekildi. Onlar bütün mahalleleri görüyor tanıyorlardı. Özellikle muhtarlara destekleri oranında zaman zaman plaket veren, yemek veren kadınlar yereldeki nabzı hiçbir zaman elden bırakmadan, kimseyle zıtlaşmamaya çalışarak ilerledi.

"En çok zorlandığımız şeylerden biri siyaset oldu. Bizim çalışmalarımızı kimi siyasi taraflara çekmeye çalıştı, kimi "onlarla niye görüşüyorsunuz, bunlarla niye görüşüyorsunuz", dedi. Biz hiç tarafa eğilmedik hep bağımsız olduk."


"Bu kurum göç etmek zorunda kalan kadınlara sahip çıkarak başlamıştı yola zamanla iç göçün travmalarına elimizden geldiğince destek olduk. Önemli işler yaptık. Sonra bir de dış göç aldı Türkiye bu kez kadınlar da dahil herkes mültecilere önyargıyla bakıyordu. Ama bununla da mücadele ettik, ediyoruz. Şimdi kamu kurum ve kuruluşları bile bizle çalışıyor, hep böyle oldu, çalıştığımız alanlara zamanla kamudan da ilgi arttı ve her zaman bizimle temasta oldular. Çünkü önemli işler yaptık."

"Toplumsal cinsiyet farkındalık eğitimi, şiddete karşı eğitimler, mesleki eğitimler verdik. Eğitime katılımda imkanı olmayan kadınlara eşleştirme usulüyle burslar bulduk. Sağlığa erişim danışmanlıkları pek çok şey. Biz bunlara başladıktan sonra kamunun bakışı da değişti. Bizden önce köylere mahallelere siyasi seçim odaklı ziyaretler dışında hiçbir zaman gidilmemiş. Dini bilgi dışında hiçbir şey verilmemiş. Ama o köylere gittiğimizde en dertli kesimlerden biri de imamlardı. İmamları ve muhtarları kazandık önce. Kadınlar peşimizden geldi. Çok fazla kadına dokunduk. Birlikte çok güçlendik."

"18 yıllık evliliğimde boşanmadan önce kadınlarla bir araya geldik. Aslında bizleri bir araya getiren kadınların ortak sorunlarıydı. 5 yıl boyunca her hafta bu kadınlarla örgütlenme çalışmaları yaptık. Aynı zamanda kadın ve insan hakları grup çalışmalarına katıldık.

Buluşmalarda hepimiz hayatımızda şiddet olduğunu fark ettik ve o dönem 10 günlük kadın ve insan hakları eğitimi aldık. Ardından eğitimci olarak grup çalışmaları yapmaya teşvik edildim. Fakat kendi hayatımdaki şiddet sürerken açacağım grup çalışmalarında kadınlara şiddeti, kadın haklarını anlatmam bana anlamsız geldi. 2010 yılında tüm baskılara karşın boşandım. Dava 7 ay sürdü.

Benim için her açıdan zor olan bu süreçten sonra Yaka-Koop'ta kuruluşundan bugüne kadar aktivist olarak çalışmalar yürüttüm. Bunun dışında Van'da birçok sivil toplum kuruluşuna üyeliğim var. Türkiye'nin yedi bölgesinden yedi kişiden oluşan ev eksenli çözüm ortakları grubu üyesiyim. Van'da yaşanan intihar, tecavüz, kadın cinayetleri ile ilgili davaları yakından takip ederek, kurum olarak davalara müdahil oluyoruz. Van ve çevresinden gelen şiddet mağduru kadınlara danışmanlık yapıyorum. Köy çalışmalarında eğitimlerini maddi yokluktan dolayı yarım bırakan ve evlendirilme riski olan kız çocuklarına, duyarlı iş kadınlarından burs olanağı sağlamaya çalışıyoruz. Bu bir domino taşı gibi her dokunulan kadın başka bir kadına dokunuyor ve yanlış akan bir zincir böyle bozuluyor."


*Kendine Ait Bir Köşe, Uluslararası Af Örgütü ve T24 işbirliğiyle hayata geçirilen, kadın ve LBT+ hakları mücadelesinde yer alan hak savunucusu ve aktivistlerin kendi deneyim ve gözlemlerini aktarmasını önceleyen bir yazı dizisidir. Bu yazıdaki tespit, görüş, tavsiye ve yorumlar tamamen yazarın kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Uluslararası Af Örgütü'nün yazılarla ilgili hiçbir yasal ve idari sorumluluğu bulunmamaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Kendine ait bir cehennem…

Her zaman olduğu gibi yaşadıklarımıza toplumsal cinsiyet perspektifinden baktığımızda ise eşitsizlik daha da derinleşiyor. Küresel bir salgının bedelini yine en çok kadınlar ödüyor...

Sınır, hiçbir yer ve hak ihlallerinde ortaklaşan insanlar

Hayatları hiçe sayılan insanların uğradıkları şiddetin ortaya çıkarılması ve benzer durumların önüne geçebilmek için mücadele etmemiz gerek!

Yeni ve güçlü bir enstrüman: İstanbul Sözleşmesi

Bugün geçmişin bize yüklediği sorumluluk ve geleceğin aydınlık beklentisi ortamın karanlığına karşı direnmede gücümüz