08 Aralık 2023

Yerli ve milli cumhurbaşkanı (1)

TOGG'a milli otomobil demek, ciddi bir bilgisizliktir

1966 yılının 19 Aralık günü ilk Anadol, Otosan fabrikasından çıktı. 1967 yılının Mart'ında satılmaya başlandı. Daha doğrusu "satılmaya gayret edilmeye" başlandı. Çünkü "devlet bürokrasisi" ancak 1967 Şubat'ında "tip onayını" verebilmişti. Böylece 29 Şubat 1967'de satış başladı. Öte yandan Türk alıcısı "Camyünü" otomobile pek akıl erdirememiş, Devrim Otomobilleri dramını hatırlatan geleneksel dedikodu makinesi çalışmış ve müthiş sonuçlar alınmıştı. Anadol'u inekler ve eşekler yiyordu! Alıcılara ceviz ağacının altında park etmemeleri tavsiye ediliyordu. Çünkü ceviz tavanı kırarak içeri düşüyordu!

Ben çiçeği burnunda bir mühendis olarak Otosan'a "Anadol ile uzun bir test sürüşü yapayım. Satışlarınızı destekler, üstelik size de teknik bilgi olur" dedim. Orada akıllı insanlar vardı. Peki dediler.

Bugün TOGG ile Anadol'u kıyaslayınca; tamamen "aynı üretim metodu" ile hayat bulduğunu görüyoruz. Yani tamamen yurt dışında, yabancı teknoloji ve kişilerce tasarlanmış ve prototipler üretilmiş iki otomobil. Üretim hakları satın alınmış ancak daha önce perakende satışa yönelik imalatı (montajı) olmadığı için, ülkemizde montajında epeyce sıkıntı çekilmiş otomobillerdir.

FW 5 (Anadol A 1'in üretim ismi; bir nevi "Göbek adı. Yani iki boyutlu, kağıt kalem tasarımı başlarken konan "proje adı" ilk dosyanın üzerinde yazan FW5) İngiliz OGLE Otomobil tasarım firması desinatörü Tom Karen tarafından tasarlandı ve RELIANT otomobil fabrikasında prototipi yapıldı. RELİANT FW 5'i önce Yeni Zelandalı iş insanı Alan Gibbs'e satacaktı. Gibbs, FW 5'i ANZIEL NOVA adı ile satmayı planlıyordu. Hatta ilk prototip Yeni Zelanda'ya getirildi. Ancak çeşitli sebeplerden üretim gerçekleşemedi. Bugün hangisi daha önce oldu. Yani Rahmetli Bernar Nahum mu önce davrandı, Gibbs mi kararsız kaldı? İlk kim istedi bilemiyorum. Çok bilindiğini de sanmıyorum. FW 5 İngiltere'den üstelik karayolundan ülkemize geldi ve montaj safhasında Anadol oldu.

K 350'ye (TOGG'un göbek adı!) gelince... O da ünlü İtalyan tasarım firması Pininfarina'da desinatör Lorenzo Oujeili tarafından tasarlandı. Tüm elektrik ve yürür mekanizması Honk-Kong lu EV üreticisi HYBRİD KİNETİC GROUP tarafından tasarlandı. Prototipi Pininfarina'da yapıldı. Bu şirket aynı RELIANT gibi küçük serili (yılda birkaç bin adet, Cabriole-üstü açık, tenteli) otomobil de üretiyordu.

İlk defa 2018 Nisan'ında Pekin otomobil fuarında görücüye çıktı. Onunla da önceleri Vietnamlı VINFAST şirketi ilgilendi. Hatta aynı yıl eylülde yapılan Paris Oto Show'da VİNFAST markası ile görücüye çıktı.

Ancak Türk hükümeti Sanayi Bakanı Fikri Işık tarafından sahnelenen yerli ve milli SAAB komedisi sonrası, bu defa TOBB'a daha ciddi bir çalışma yaptırıldı ve Başkan Hisarcıklıoğlu daha "sağlam" bir proje ile  K 350'yi aldı getirdi.

Yerli ve milli otomobil konulu kronolojik gelişmeler şöyle.

Bu konuda kendimden başlamam gerekiyor; çünkü hâlâ yerli otomobil rüyamı terk etmiş değilim.

1961 yaz sonu

Ankara Koleji'nden sınıf arkadaşım Atilla Bozoğlu, babası Yüksek Mühendis Emin Bozoğlu'nu ziyarete giderken ben de beraber gittim. Emin Amca başkanlığında, Eskişehir TCDD atölyelerinde çalışan bir grup mühendis yerli devrim otomobilini tasarlıyor ve prototipini yapıyorlardı. İnanılmaz idi. Ben de bu işte olmalıyım, dedim. Deyiş o deyiş.

1961-2011

Arası olanlar buraya sığmaz, bir kitap yazmaktayım. İnşallah biter.

2011 sonbahar

Kadim dostum Sayın Kürşad Tüzmen ile Sayın Başbakan Erdoğan'ı ziyaret ettik ve kendisine bir elektrikli Türk yerli otomobil nasıl yapılabilir diye birkaç yüz sayfalık bir rapor sundum.

Sayın Başbakan; "Ben raporu Sanayi Bakanı Nihat Ergün'e gereği için yolluyorum. Kendisi ile görüşün, bilmem gereken bir şey olursa haberim olsun" dedi.

2012 ilkbahar

Sanayi Bakanı Ergün ile görüşmeler... Bakan'ın yerli otomobil toplantıları yapması...

2013 ilkbahar

Tübitak KAMAG projeleri çerçevesinde, Bakanlığın projeyi yüzde yüz finanse edeceğini ilan ederek, yerli elektrikli otomobil, batarya, tasarım ve üretimi konulu ihaleye çıkıldı. 36 Türk konsorsiyumu başvuruda bulundu. (Bizim 30 paydaşlı EVRİM Konsorsiyum dahil.) Bizimki elemeleri geçerek "final görüşme" yapılacak safhada kabul gördü.

25 Aralık 2013

Görüşmeler sürerken Bakan değişti. Fikri Işık Sanayi Bakanı oldu. Söylenmeyen sebepler ile ihaleyi iptal etti. Yüzlerce Türk otomotivcisinin 16 ay süren çalışmaları, harcadıkları paralar çöp oldu.

16 Oca 2014

Fikri Işık'ın Bakan olmasından 20 gün sonra Başbakan Erdoğan TÜSİAD genel kurulu konuşmasında "bu ülke montajdan bıktı, sahici yüzde yüz yerli otomobil yapın " dedi.

2014 - 2015 arası

Bakan göstermelik birtakım toplantılar yaptı. Boş ve yalan demeçler ile vakit geçirdi.

2015 Ekim

Bakan Işık, bando mızıka "işte size yerli otomobil!" diye General Motors'un 5 yıl evvel çöpe attığı SAAB 9.3 modelini 47 milyon Euro'ya satın aldı. Üstüne de (tanınmasın diye!) kamuflaj boyaları attırdı. Bahsi geçen Amerikan şirketine ait OPEL VE SAAB markasının pazarlama işi ile uğraşan CEO olarak, "Sayın Bakan yanlış yapıyorsunuz" diye üç kez yazılı ve sözlü ikaz ettim. Neden olduğunu da hem teknik hem global ticaret olarak anlatmaya gayret ettim. Benimle görüşmeyi kesti.

2015 - 2016

Bu süre içinde yazdıklarımın hepsi doğru çıktı. SAAB 9.3 önce TÜBİTAK MAM'da teşhir edildi. Sonra da ASELSAN'ın bodrumlarında çürümeye terk edildi. Geçenlerde Fikri Bey'e "Senin yerli oto ne oldu?" diye sormuşlar "Sonra anlatacağım" demiş.

24 Mayıs 2016

Fikri Işık bakanlıktan alındı. Dr. Faruk Özlü Bakan oldu.

24 Mayıs 2017

Cumhurbaşkanı Erdoğan 73. TOBB Genel Kurulu'nda: "Bir teklifim var. Bu milletin evladı olarak buna hasretim. Gelin, şu yüzde yüz yerli üretim olan otomobilimizi TOBB camiası içerisinden çıkartalım. TOBB yüzde yüzde yüz yerli otomobili Made In Turkey olarak çıkarsın. Biz bu konuda yanınızdayız."

TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu cevap verdi: "Siz bizim yanımızda oldukça biz yaparız!"

Erdoğan Devam etti: "Kendi otomobilimizi üretelim. Ne yapıyor; montaj montaj, montaj. Montajcılık bu millete yakışmıyor. Bu millet bunu üretecek beyne de ürüne de sahip. Bunu yapabilir miyiz, yapabiliriz. Niye yapmıyoruz? Artık sözü aldık. 80 milyon da şahit. İnşallah TOBB çatısı altında bunu başaracağız. Biz de üzerimize düşeni yapacağız."

2 Kasım 2017

Cumhurbaşkanı TOGG şirketleri ortakları "Babayiğitleri" tanıttı.

25 Haziran 2018

TOGG şirketinin resmen kuruluşu

2018 sonu

TOGG şirketi CEO'su Gürcan Karakaş oldu. Personel alımı devam etti. Şirket yerine yerleşti.

27 Aralık 2019

Müthiş bir lansman ile K 350 (herhalde Brindisi'den feribot ile) İstanbul'a getirildi ve dünyaya tanıtıldı. Artık adı TOGG olmuştu.

Böylece TOGG şirketi bir dünya rekoru kırarak 1 yılda hiçbir teknoloji sahibi olmadan elektrikli bir suv tasarladı, planladı, ve yürüyen bir prototip yaptı.

Size iki otomobilin hikâyesini anlattım. İkisi de tıpatıp aynı. Hayata başka ülkede başladı, bizde monte edildi. İlkini devlet batırdı.

İkincisi hakkında düşüncelerim son derece müspet. Benim gibi bir kimsenin "Ülkeye bir otomobil fabrikası daha gelmesini istememesi" olası değil. Ancak bu yerli ve milli sözüne çok sinirleniyorum.

Öncelikle; milli cumhurbaşkanı olur. Zaten öyle demek olduğu için pek kullanılmaz. Yani cumhurbaşkanı tektir ve milleti temsil eder.

Mesela milli maç olur, milli marş olur, milli voleybol takımı olur. Bunlar milleti temsil eder. İzmir marşı tektir, ama milli değildir. Temsil kabiliyeti bulunmaz.

"Milli" vasıflı otomobil olmaz.

Ancak, ben, Aytaç Kot, Demir Bükey, Kayıhan Kantarcı ve teknik ekibimiz ile 1977 Londra Sydney Maratonu'na girmiştik. Bakanlar Kurulu ve TTOK izni ile milli takımlar klasmanı başvurusu yaptık. Kullandığımız otomobil Bursalı Renault 12 idi. İşte bu otomobil için milli sıfatı kullanılabilir. Çünkü organizasyon kuralları çerçevesinde milli takımın kullanacağı otomobil için bir kısıtlama yoktu. Yani bir BMW 2002 ile girseydik Türk milli takımının otomobili BMW olacaktı.

Milli kız voleybol takımı antrenörü İtalyan koç, milli koçumuzdur mesela.

TOGG bu vasıf ya da durumlarından hiçbirine sahip değil. Yani buna milli otomobil demek ciddi bir bilgisizliktir.

Yerli otomobil hiç değildir. Ne teknik olarak, ne de ülke cumhurbaşkanının ortaya koyduğu vasıflara veya OICA (International Organization of Motor Vehicle Manufacturers) local car tariflerine uymaktadır.

Ticari hakları satın alınmış, ülkemizde monte edilmekte olan bir araçtır.

Öte yandan, şekli çok güzel, Pininfarina'nın kendine has çizgileri ve konforunu taşımakta. En az 100 bin km her yol ve iklim şartında test edildikten sonra yapılanlardan param olursa ben de alırım.

Şimdi gelelim realist olarak sormaya. Bunu yüzlerine soramıyorum. Çünkü bugüne kadar Sayın Cumhurbaşkanı'na kaç randevu başvurusunda bulunduğumu hatırlamıyorum. Oysa kendisi "Bilmem gereken bir şey olursa haberim olsun!" demişti. Benim başvuru ve yazılarımı ona vermiyorlar herhalde.

Bu 57 yıl sonunda ikinci yerli milli aracın yine, üstelik şaşırtıcı devlet destekleri ile, hatta nerede ise devlet tarafından tamamen aynı usul ile monte edilmeye başlanması, benim gibi bu sektöre bir ömür vermiş meslektaşlarımı da kahrediyor.

Devletimizin ve sektörün bugüne kadar TOGG sayesinde elde ettiği yenilik ne vardır? Olmayan hangi teknoloji sektöre açık olarak geçirilmiştir? Yoksa, Türk sanayicisi artık "Ne uğraşacağız AR-GE ile filan; alalım Çin'den burada monte edelim, oldu sana yerli ve milli" mi desin istiyoruz?

Sevgili okurlar, yazı fazla uzadı. İkiye ayırdım. İkinci ve son bölüm haftaya… Sevgiler

Yazarın Diğer Yazıları

T.C.’nin beka sorunu - 2

Beka, TDK’ya göre kısaca “kalıcılık”  yani konmuş olan kuralların devamı, değiştirilmemesi ya da  kaldırılmaması demek. Bundan sonra, tamamen “mantık olarak” bekanın değişip değişmediğini, partilere veya kişilere atıfta bulunmadan ve hiç kritik etmeden “beka sorunun” nereden geldiğine bir analiz yapalım

T.C.’nin beka sorunu

Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti, zaten insanlarda var olan ve yukarıda sayılan bir çok filozof ve düşüncenin ışığı üstüne çağdaş Batı’nın hürriyet ve demokrasi anlayışlarını da katarak, dünyanın ilk laik, kadin eşit, demokrat devletini kurmuştur

Gündem, CHP, global kurumlar

AKP’nin iktidardan gitmesi, tuhaf anayasamızın tekrar Kopenhag kriterlerine uygun hale getirilmesi, ayrıca sivil toplum örgütlerinin tekrar tarif edilmesi ve devlet yönetiminden tamamen kurtarılması gibi olmaz ise olmaz bazı yönetim detayların uygulanmaya koyması ile ülkemiz tekrar Atatürk Türkiye’si normlarına dönmüş olacak ve AB ye katılacaktır

"
"