24 Şubat 2023

Deprem 3: Şimdi ne olacak?

Binalar böyle de, pek bahsedilmeyen "araçlar" ne oldu acaba?

Deprem 11 ilimizi vurdu. Buralarda yaklaşık 14 milyon insanımız yaşıyor. 3 milyonda "araç-karayolu vasıtası" var. Araç kapsamına binek otomobili ve hafif ticari giriyor. Diğerleri, karayoluna bir plaka ile çıkan tüm araçlar. Motosiklet, traktör, kamyon, otobüs, TIR vs.

Ülkemizde araç tanımına girenler arasında (binek otomobil yüzde 53 + küçük ticari araç yüzde 16) oran yaklaşık yüzde 70 kabul edilir. Üşenmedim il il liste yaptım. Verdiğim sayılar "araç" sayısıdır. Yani binek otomobili için yüzde 53 alacaksınız. Örneğin Kilis'te yaklaşık 30 bin otomobil var. 150 bin Kilisli var. 5 kişiye 1 otomobil düşüyor ya da 1000 kişiye 200 otomobil. Hepsini katarsanız, 52 bin karayolu aracı var. 3 kişiye bir araç...

Bu sayıların Türkiye ortalaması ise yaklaşık 26 milyon araç, 85 milyon insan. Oran yaklaşık Kilis'teki gibi: yaklaşık 3.2 kişiye 1 araç; 1000 kişiye 320 araç. Otomobil ise 1000 kişiye 170 otomobil.

Parçası olduğumuz Avrupa'da bu sayılar neredeyse bizim 3 katımız. Binek otomobili ortalaması 600 civarı. En yüksek Liechtenstein 768 otomobil. California'da ise durum biraz abartılı; kişi başına 1.2 otomobil düşüyor!

Deprem olan yerleşim yerlerinde bulunan irili ufaklı 700 bin binanın en az 100 bininin yıkılmış ya da yıkılması gerektiği söyleniyor. Muhtemelen daha da artacaktır.

Binalar böyle de, pek bahsedilmeyen "araçlar" ne oldu acaba?

İslahiye'de bir enkaz altında kalan bir araç - AA

Sayın Sanayi Bakanı sahayı gezerken perişan oldu; TV'ye yorgunluktan uyur gibi görüntü verdi. Biraz gazdan biraz da battaniyeden bahsetti. Bunlar için ta buralara gelmeye değer miydi, ya da niye geldi? Pek anlamadım. Otomobilden hiç bahsetmedi. TOGG'un sözünün edilmediği yerde Sayın Bakan otomobil ile ilgilenmiyor herhalde.

Oysa 700 bin binanın ya önünde, ya altında, ya da yakınında 3 milyon da "karayolu taşıtı vardı". Bunların yaklaşık 2 milyon tanesi binek maksadı ile kullanılıyordu. yüzde 20'si hasar görmüş olsa 400 bin otomobil, hafif ticari eder. Yani insanların önemli bir bölümü iş için minibüs, otobüs peşinde koşacak. İlçelerde, köylerde durum daha da vahim. Oralarda toplu taşıma pek gelişmiş değil. "Araç" diye düşünürsek, temel olarak tarım ağırlıklı bir alan deprem alanı. Traktör ve kamyon epeyce vardır. Ben TV'de en az 3 tane ezilmiş traktör gördüm. Bunlar ne olacak?

Bu konuda işi hükümete bırakırsak netice alınırmış gibi görünmüyor. Bir konuyu hepimizin çok iyi anlaması gerekiyor. "Serbest pazar" ekonomisi denilen ve sermayeyi önceleyen hükümetler bireysel problemler ile uğraşmazlar. Seçim için "uğraşıyormuş, hallediyormuş "gibi yaparlar. Sosyal devlet olamazlar, kötü insan oldukları için değil; sistem müsait olmaz.

Onlar için soğanın vatandaş için pahalı mı ucuz mu olduğu önemli değil; fiyat sadece bir sayı.

Serbest pazar; ekonomik faaliyetlerin tam rekabet şartları içinde serbestçe yapılabildiği, ekonomik sorunların çözümünün devletin ekonomiye müdahalesiyle değil fiyat mekanizması aracılığı ile gerçekleştirildiği ekonomi. Üstelik çok kuvvetli sivil toplum örgütü ve Autoaudit (mesleki denetim) ister. Bakkal Ahmet Amca ile Migros'un serbestçe rekabet etmesi ne hoş oluyor değil mi?

Fırsat buldukça yazılarımda bahsediyorum. Ne zaman ki kişi başına milli gelirimiz 35 - 40 bin dolarlara çıkar; o zaman yaparsınız "serbest pazarı". Çünkü o seviyeye çıkınca Bakkal Amca kalmayacak; yani eski ekonomik dünyanın problemli meslekleri, adamları tarihe karışacak. San Francisco'da bakkal göreniniz var mı?

O güne gelene kadar ülkemizde "ATATÜRKÜN YOLUNU GÖSTERDİĞİ KARMA EKONOMİYİ" uygulamak zorundayız.

Yoksa, soğanın fiyatını arttıranı fena yaparım filan gibi "bilimsel" laflar ile insanları kısa bir süre aldatabilirsin.

Yazdıklarımın züğürt tesellisi olduğunun farkındayım. Atatürk zamanında ülkenin en bilgili ve becerikli adamları devlete sahip çıktılar da bugünlere geldik.

Bugünkü politikacılardan hiçbiri "gerekli" bilgiye sahip olmadan "siyaset ediyorlar". İktidarı da muhalefeti de...

Böylece ülke de ileri gitmiyor. (İleri derken muasır medeniyet ile kıyaslamadan bahsediyorum. Kendi içinde ilerleme değil!)

Bir de üstüne üstlük "tek adam" gibi bir 18. yüzyıl rejimi getirdik.

Değil Sayın AKP Genel Başkanı Erdoğan; Krypton'dan Superman gelse, bu yetersiz bilgi ile başarılı olamaz. Yetersiz derken, alçaltma gayesi gütmüyorum. 85 milyonluk "gelişmekte olan" bir ülkenin tek başına problemlerinin çözülmesi "yolunun" saptanabilmesinden bahsediyorum.

Bu yazıyı 6'lı Masa'nın "serbest pazarcı" partilerinin de özellikle Sayın Meral Hanım'ın da okumasını umuyorum.

Ekonomi politikalarını gözden geçirmeleri yerinde olur. Sayın Kılıçdaroğlu'nun ekonomik olarak ne planladığını bir anlasam kritik edeceğim de; daha pek ses seda yok.

Gelelim söylemek istediğime... Sadece kritik ederek olmaz. Şimdi ne olacak, derken çözümü de anlatmalıyız.

Sanayi Bakanı bu tip işler ile pek ilgili değil; ancak şimdi yazacağım tavsiyeyi uygularsa millet için iyi olur.

Bölgedeki otomobillerin yüzde 20'si hasar görmüş olsa 400 bin tamir edilecek otomobil/hafif ticari eder demiştik. Bu hem sosyal hem ekonomik olarak kolay başaçıkılacak bir problem değil. Bu insanların bugünkü şartlar ile bu arabaları tamir ettirmeleri de mümkün değil.

Tavsiyem şudur: (Belki biri akıl eder de bu yazıyı Sayın Varank'a gösterir.):

Bölgede önce çok ciddi bir envanter çalışması yapın. Benim yuvarladığım sayıları, pert/ağır hasar/ hafif hasar diye ayırın. Netleştirin. Elinizde kesin veriler olsun. Belki de bu araçların kader planlarında ezilmemek vardı? Boşuna vakit geçirmeyin!

Adı geçen, araç monte eden markaları bir araya toplayın. Hangi araçtan kaç tane lazım olduğunu beraberce saptayın.

Otosan, Tofaş, Hyundai, Oyak Renault, Karsan, Toyota Mercedes, Ford vs. beraberce, lüks (pahalı) seçeneklerden (navigasyon, pahallı koltuk, farklı boya, vs.) arındırılmış Tourneo, Courier, Doblo, Clio, Egea, i10, i20, kamyon, otobüs, traktör vs. fiyatları alın. Ve bu araçların en basit versiyonlarını hiçbir vergisiz depremzedelere uzun vadeli ödeme planları ile satın aldırın.

Bölgedeki araç yaşı ortalaması kesinlikle 15 yaşın üzerindedir. Yani bu otomobiller ezilmeseydi zaten çoğunun ekonomik ömrü bitecekti. Ben son yıllarda gördüğüm en çok Renault 12 ve Murat 131'i buralarda gördüm. Bu kasko fiyatları ile bunların sigortaları olduğunu hiç sanmıyorum.

Böylelikle hem araç parkınızı yenilemiş hem de Türk otomotiv sanayisine bir piyasa açmış olacaksınız.

Plakası yeni araçlar için kullanılan araçlar geri dönmemek üzere çıkmacılarda yedek parça olacaklar.

Söylediğim usul ve şartlar ile üretilmiş bir B segmenti otomobil 200 bin TL'nin epey altında alınabilir.

Daha detaylı bilgi isterse Sayın Varank'a veya 6'lı Masa iktidara gelince kimi sanayi ile görevlendireceklerse ona memnuniyet ile anlatırım. Sakın "Ben anladım!" demeyin. Şeytan detayda gizlidir…  

Yazarın Diğer Yazıları

Eğitim, eğitilmesi gerekenler…

Hakikaten Atatürk Türkiye’sinin sonunda değiştireceklerini sanıyorlar... Böyle bir gücü kendilerinde vehmediyorlar... Aptallık bile değil bu…

Türkiye Eğitim Derneği Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu'na mektup

Dünyanın hiçbir organizasyonu aynı şahıs tarafından 22 yıl yönetilmez. Her türlü yönetim bilimi ve etik uygulamasına karşıdır. Aile şirketlerinde bile yeni nesil yönetime gelir. Sen niye 22 yıldır oradasın?

Kükreyen fare Selçuk Pehlivanoğlu

Benim ve benim gibi birinci nesil Atatürkçü olan Türklerin, Yusuf Tekin'i anlaması ve muhatap alması olası değil... Ancak, bizi kolejli Selçuk ilgilendiriyor. Onu yeni tıraş olmuş, Fransız kravatları ile sarayda eğitim politikası geliştirirken görmek istemiyoruz

"
"