Biyoakustik teknolojisindeki son gelişmelere kadar yabancı dil öğrenimi son derece önemliydi. Özellikle İngilizce tüm ulusların neredeyse ikinci ya da üçüncü dili olmuştu. Elbette herkesin İngilizceyi anadili gibi konuştuğunu iddia etmiyorum. Ama herkes şu ya da bu düzeyde İngilizce konuşur hale gelmişti.
İş arama ilanlarında İngilizce bilmek maddesi neredeyse standart hale gelmişken, son yıllarda bu maddeye ikinci ve üçüncü dil bilmenin tercih nedeni olduğu maddesi de eklendi.
Günümüzde uygulama çeviri teknolojisi hızla gelişip, mükemmelleşmekte. Google Çeviri benzeri uygulamalar ilk zamanlardaki yetersiz çeviri aşamasını çoktan geçtiler. Sürekli öğrenme halinde olan bu uygulamalar kendilerini her geçen gün geliştiriyorlar.
Önce metinleri çevirmekle başlayan çeviri uygulamaları artık sesli çeviri aşamasına geldiler. Bu uygulamaların yüklü olduğu cihazlarınızın mikrofonlarına, çevrilmesini istediğiniz cümlenizi kaydettiğinizde uygulama cümlenizi istediğiniz dile çevirebiliyor. Yani birbirinin dilini hiç bilmeyen iki insan ellerindeki telefonlar sayesinde iletişim kurabilir hale geldiler. Artık bu sistemlerin çevrimdışı versiyonları da kullanıma sunuldu.
Teknolojide bir inovasyon yapıldığında, bu yeniliği takip eden daha gelişmişleri çorap söküğü gibi gelirler. Makine çevirisinin de bir adım ilerisi olan Biyoakustik mühendisliği yepyeni atılımlar içinde; küçük bir kulaklık, konuşulan yabancı dile eşzamanlı olarak kendi ana dilinizde söyleneni size fısıldamaya başladı bile. Gecikme zamanının, sesin hızı olması planlanıyor. Biyoakustik teknolojisi ile üretilmiş kulaklıklar ile yapılan çevirilerde kulağınıza gelen ses bir bilgisayar sesi olmayacak, karşınızdakinin sesi olacaktır.
"Biyoakustik mühendisliğinde frekans, dalga boyu, ses şiddeti ve sesin diğer özelliklerini ölçen gelişmelerle beraber kulaklığınıza bağlı buluttaki yazılım karşınızda konuşan kişinin sesini sizin ana dilinizi konuşacak şekilde tekrar yaratacak!"[1]
Düşünsenize birbirinin dilini bilmeyen 10 değişik ulustan kişiler bir araya gelecek ve birlikte sohbet edebilecekler. Bu büyük gelişme için yıllarca beklemek zorunda değiliz, uygulamanın beta versiyonları piyasaya çıktı bile. Bu demektir ki, çok yakın zamanda iletişimdeki dil engelini hep birlikte aşacağız.
Teknolojideki bu gelişmelere bakarak artık çocuklarımıza yabancı dil eğitimini hangi düzeye kadar vermemiz gerektiğini tartışmanın zamanı geldi sanırım. Şahsi fikrim, yabancı dil eğitiminin çok temel düzeyde olmasının yeterli olacağı yönündedir. Okullarımızda İngilizceye ayrılan ders saatlerinin bir kısmını teknoloji ve yazılım ile derslere ayırmanın daha faydalı olacağına inanmaktayım. Elbette müfredatta bulunan birçok çağdışı derse ayrılan saatlerin de teknoloji ve yazılıma ayrılması gerektiğini de belirtmeden geçmeyeyim.
[1] ROSS Alec, Geleceğin Endüstrileri, Orion Kitabevi, Ankara 2017, s 161