07 Mart 2021

Eğitimcilerin sanal eğitime uyumu

Beyaz yakalılar evden çalışmanın, öğrenciler ise yattıkları yerden ders dinlemenin konforuna çok kısa zamanda alıştılar. Artık dünya bu yeni yaşam biçimine göre şekillenecek. Tüpten çıkan diş macununu tekrar geri sokamazsınız

Koronavirüs ile birlikte yaşamlarımızda çok köklü değişikler yaşandı. Aslında bu değişiklikler önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde zaten büyük ölçüde gerçekleşecekti. Pandemi bu değişim sürecini hızlandırdı.

En köklü değişim iş ve eğitim hayatında yaşandı. Beyaz yakalılar evden çalışmanın, öğrenciler ise yattıkları yerden ders dinlemenin konforuna çok kısa zamanda alıştılar. Artık dünya bu yeni yaşam biçimine göre şekillenecek. Tüpten çıkan diş macununu tekrar geri sokamazsınız.

Eğitimdeki değişim öğrencilerin teknik imkanları ile doğru orantılı gelişecek; internet kullanımının ve tablet/laptop sahipliliğinin düşük olduğu bölgelerde bir süre daha klasik eğitim devam edebilir. Ancak sanal eğitim mutlaka kademeli olarak temel eğitim biçimi haline gelecektir.

Burada bir parantez açmak istiyorum; sanal eğitim kavramı ile uzaktan eğitim kavramları sıkça karıştırılıyor. Oysa bu iki kavram çok farklı kavramlardır. Sanal eğitim olmadan uzaktan eğitim yapmak mümkündür. Anadolu Üniversitesi, Açık Öğretim adı altında yıllardır uzaktan eğitim yapıyor. Hem de hiç sanallık olmadan.

Aynı şekilde, dijital çağın gereklerine göre tasarlanmış, değiştirilmiş eğitim binalarında da sanal eğitim yapabilirsiniz. Sanal eğitimin tanımı; eğitimde kullanılan tüm kitap, eğitim materyalleri ve laboratuvar gereçlerini dijital ortama taşıyarak eğitimi sürdürmektir. Sanal eğitimde tüm kitaplar, hatta kütüphaneler öğrencilerin tabletlerinde/bilgisayarlarında olacaktır. Kalem defter de kullanılmayacak. Coğrafya öğretmeni artık duvara dünya haritası asmayacak, fay hattının şeklini tahtaya çizmeyecek. Fen dersi hocaları tüm deneylerini, hiçbir laboratuvar araç ve gerecine ihtiyaç duymadan, sanal gerçeklik gözlükleri vasıtasıyla öğrencilerine anlatabilecekler. Hem de tüp patladı, çocuklara zarar verdi korkusu olmadan.

Z Kuşağı bu değişime çoktan hazır. Hatta bizleri bu değişim konusunda çok zorlayacaklar. Peki, benim de içinde bulunduğum, eğitimciler bu değişime ne kadar hazırlar? Ne kadar istekliler?

Öncelikle pek çok eğitimcinin, bugünlerin geçici olduğuna inandığını belirtmeliyim. Mevcut uzaktan eğitimin sakıncalarından yakınıyorlar. Öğrenciyle göz teması olmadan eğitimin olmayacağına inanmışlar. Üstelik uzaktan eğitim şartlarında öğrenciler ders esnasından kameralarını ve mikrofonlarını da açmıyorlar. Ekranın arkasında olup olmadıkları da meçhul. Anlatılanları anlayıp anlamadıklarını da kestirmiyorsunuz; çünkü yüzlerini görmüyorsunuz. Ekran arkasındaki çocuğa nasıl sınav yapayım?

Bu yakınmaların çoğuna ben de katılıyorum. Zira ben de Baby Boomer kuşağındanım. X kuşağından eğitimciler de böyle düşünüyor. Ama yanılıyoruz. Hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak. Sanal eğitim mutlaka başlayacak. Birkaç yıl belki sanal eğitim ile yüz yüze eğitim hibrit bir şekilde yürüyecek. Ama sanal eğitim, yüz yüze eğitimin yanında yer alacak ve eğitim sisteminin gittikçe ağırlığı artan bir ortağı olacaktır. İleride bu ortaklığa uzaktan eğitim sistemi de sessizce adapte olacak ve bir süre sonra liderliği ele geçirecektir.

Eğitimci arkadaşlar sanal eğitim sürecinde kendi profillerinin de değişeceğinin farkında değiller. Yeni eğitim düzeninde çok bilgili eğitimcilere değil, bilginin nerede olduğunu öğrencilerine gösteren ve daha da önemlisi, bu bilgi ile üretilebilecek projelere liderlik yapabilen eğitimcilere ihtiyaç duyulacaktır.

Bundan sonra artık klasik sınav sistemi de son bulacak. Öğrencilerin bilgiyi nasıl verimli kullandığını ölçmenin yolu çoktan seçmeli sorular ile yapılan testler değildir. Öğrencileri araştırma yapmaya ve araştırma sonuçlarını kullanarak analiz yapmaya yöneltmeliyiz. Bu elbette meşakkatli bir iş; her bir öğrencinin yapacağı analizleri, yorumları, projeleri incelemek hem zaman alıcı hem de yorucu bir iş. Ama öğrencinin gelişimi açısından çok faydalı bir yöntem.

Eğitim teknolojilerini kullanma konusunda çok sıkıntı yaşanacağını zannetmiyorum. Uzaktan eğitim sürecinde eğitimcilerin büyük çoğunluğu teknolojiyi gayet verimli kullandılar. Dolayısıyla sanal eğitime geçişte de zorlanacaklarını zannetmiyorum. Devlet şayet sanal eğitimin gereklilikleri olan teknolojik alt yapıyı sunabilirse eğitimcilerimiz bunları kolaylıkla kullanabilirler. Çağdaş dijital eğitim standartlarını oluşturabilmemiz için, devletin tüm okullara yüksek hızlı interneti (AB kalkınma raporunda 2 GB/sec olarak hedefleniyor), bilgisayar, sanal gerçeklik teknolojilerini, 3D ve 4D gibi yeni nesil yazıcıları ve diğer teknolojik donanımı sağlaması zorunluluktur.

Eğitimcilerin bu uyum ve geçiş sürecinde önce mevcut alışkanlıklarından kurtulmaları gerekmektedir. Muhatap olacakları Z kuşağını tanımaya, anlamaya çalışmak iyi bir başlangıç noktası olabilir. Zira elimizdeki hamur bu kuşak. Bu kuşağın karakteristik özellikleri; teknolojiyi çok iyi kullanmaları, aynı anda birden fazla işle meşgul olabilmeleri ve her şeyi kendilerine uygun zamanlarda yapmayı sevmeleridir.

Bu kuşaktaki çocukların/gençlerin en belirgin öğrenme yöntemi, YouTube, benzeri platformlardaki videoları seyretmektir. Bu yöntem sayesinde pek çok şeyi çok hızlı öğreniyorlar. Belki bizler de derslerimizi kayıt edip, öğrencilerin kullanımına sunmalıyız. Bazı eğitimci arkadaşların, ‘yok artık, zahmet edip derse gelsinler’ dediğini duyar gibi oluyorum. Öğrencilerin derse devamını kendimize gösterilen saygı olarak düşünmeyelim, amacımız öğretmek ise onlara öğrenmeleri için her türlü kolaylığı sağlamalıyız. Bırakın ders videolarınızı istedikleri zaman seyretsinler.

Unutmayalım ki artık sınıflardaki rolümüz hükmedici değil yol gösterici olmak zorunda.

Yazarın Diğer Yazıları

Pullarla Olimpiyat Oyunları'nın kısa tarihi: 1920 Antwerp Olimpiyat Oyunları

1920 Olimpiyat Oyunları, 20 Nisan - 12 Eylül 1920 tarihleri arasında Belçika'nın Antwerp şehrinde yapıldı. Bu oyunlar, I. Dünya Savaşı'ndan sonra düzenlenen ilk Olimpiyat Oyunlarıydı

Pullarla Olimpiyat Oyunları'nın kısa tarihi: 1912 Stokholm Olimpiyat Oyunları

Osmanlı Devleti'ni temsilen ilk kez 1906 Atina Ara Olimpiyatları'na İzmir'den ve Selanik'ten üç futbol takımı katılmıştı. Bu organizasyon, IOC tarafından Olimpiyat Oyunları olarak kabul edilmediği için, Osmanlı Devleti'nin katıldığı ilk Olimpiyat oyunları 1912 Stokholm oyunlarıdır

Pullarla Olimpiyat Oyunları'nın kısa tarihi: 1908 Londra Olimpiyatları

Açılış töreninde, sporcular ülkelerinin bayrakları ile Kral ve Kraliçe'nin önünden geçerek bayraklarını öne doğru eğmeleri gerekiyordu. ABD sporcuları bu kurala uymayarak Kral'ın önünden bayrakları dik olarak geçtiler. Finli sporcular ise Rusya bayrağı altında yürümeyi reddederek bağımsız yürüdüler

"
"