07 Nisan 2020
Koronavirüs'ün Çin’de yayılmaya başladığı tarihlerden itibaren Hubei’de bulunan bir İngiliz turistin YouTube’dan paylaştığı video artık olaylara farklı bir gözlükle bakmamız gerektiği gerçeğini hatırlattı: Endüstri 4.0 çağında salgın hastalıklarla mücadelede, büyük veri, yapay zeka ve ileri teknolojinin kullanılmadığı yöntemlerin başarılı olması mümkün gözükmüyor.
2002'de SARS (Şiddetli Akut Solunum Sendromu) salgını sırasında, bilim insanlarının virüsün genomunun kodunu çözmesi bir yıldan fazla sürmüştü.[1] Bu süre salgın hastalıkla mücadelede oldukça uzun bir süre idi. Bunun üzerine başta Amerikalı bilim insanları olmak üzere tüm dünyadaki bilim insanları değişik yöntemlerle süreyi kısaltmaya odaklandılar.
SARS’dan tam yedi yıl sonra, 2009 yılında H1N1 virüsü keşfedildi. Kuş gribi ve domuz gribine neden olan virüslerin unsurlarını birleştiren bu yeni cins virüs hızla yayıldı. Birkaç hafta içerisinde yeni bir pandemi yaratacak ölçüde yaygınlaştı. En kötüsü de, yeni virüse karşı hali hazırda bir aşı olmamasıydı.
Sağlık kuruluşlarının ilk hedefi, günümüzde de olduğu gibi, virüsün yayılmasını yavaşlatmaktı. Ancak bunun için de, salgının nerede yoğunlaştığını bilmeleri gerekiyordu. O yıllarda bu bilgiye ulaşmanın çok çeşitli yolları henüz yoktu. Amerika Birleşik Devletleri'nde, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (Centers for Disease Control and Prevention-CDC), doktorlardan yeni grip vakalarını kendilerine bildirmelerini istediler.
Doktorlardan bu bilginin toplanması ortalama 2 haftada gerçekleşiyordu. Bu gecikmeye doktorların vaktinin sınırlı olması kadar insanların hastalıklarının farkına geç varmaları, doktora başvurma sürelerinin uzun olması da neden oluyordu. Hızla yayılan bir hastalık söz konusu olduğunda, iki haftalık bir gecikme sonsuzluk kadar uzundu.
ABD ve diğer ülkelerin sağlık kuruluşları bu kâbus ile nasıl baş edeceklerini düşünürken, iyi haber Google’dan geldi; Google’ın mühendisleri, uzun süredir çalıştıkları bir projenin sonuçlarını Nature adlı akademik dergide yayımlamışlardı. Raporun yayın tarihi, H1N1 virüsünün tehlike arz eder duruma gelmesinden haftalar öncesiydi. [2]
Raporun amacı kış gribinin ulusal ve bölgesel düzeyde yayılmasını tahmin etme modellemesi idi. Google’ın veri mühendisleri insanların internet üzerinden arama yaptıkları kelimeleri analiz ederek bir sonuca varmaya çalışıyorlardı; her gün üç milyardan fazla arama sorgusu aldığından ve bunları kaydettiğinden, ellerinde çalışacakları çok miktarda veri vardı.
Öncelikle, Amerikalıların yazdığı en yaygın 50 milyon arama terimini aldı ve listeyi CDC'nin 2003 ile 2008 yılları arasında mevsimsel gribin yayılmasına ilişkin verisiyle karşılaştırdı.
Kullanıcıların yazdığı arama terimlerini test etmek için, tahminlerini CDC'den gelen 2007 ve 2008 arasındaki fiili grip vakalarıyla karşılaştıran toplam 450 milyon farklı matematiksel modeli kullandılar.
Bu zorlu sürecin sonunda, kullandıkları yazılımlar ve matematiksel modeller, ulus çapında resmi rakamlar arasında güçlü korelasyonu olan 45 terimden oluşan bir kombinasyon buldu. CDC gibi, gribin nerede yayıldığını söyleyebiliyorlardı, ama CDC'den farklı olarak, bunu olaydan bir ya da iki hafta sonra değil, gerçek zamana yakın bir şekilde söyleyebiliyorlardı.
Böylece, 2009'da N1H1 krizi patladığında, Google'ın sistemi, doğal olarak raporlamaları geciken resmi hükümet istatistiklerinden daha faydalı ve güncel bir gösterge olduğunu kanıtladı ve kamu sağlığı görevlileri Google’ın bu değerli bilgisi ile mücadeleyi nerelerde başlatıp, nerelerde yoğunlaştıracağına çok hızlı bir şekilde karar verebildi. [3]
Trump’ın virüsten bahsederken sürekli, "Çin Virüsü" nitelemesini desteklemek ister gibi ülkemizde de bütün TV'ler, gazeteler, radyolar, internet haberleri, "Çin'den başlayarak kısa bir süre içerisinde tüm dünyada birçok insanı etkileyen Corona (Korona) Virüs (Covid-19)" diye habere konuya giriş yapıyorlar.
Bu giriş, bilinçli ya da bilinçsiz olarak, salgından dolayı Çin’i sorumlu gösterme konusunda bir algı oluşmasına neden oluyor. Bu da ister istemez Çin’in bu salgına karşı mücadelesinde elde ettiği başarıyı gölgeliyor. Daha da kötüsü, bu başarıdan öğrenme ve yararlanma sürecini tıkıyor.
Gelelim Çinlilerin bu konudaki başarısına. Çin salgının başlamasından yaklaşık 2 ay sonra salgını kontrol altına alıp, geriletme sürecine soktu. Çin’de yaşanan vaka sayısı ve ölümlerin nüfusa oranını diğer ülkeler ile karşılaştırdığımızda Çin’i elde ettiği başarı kendiliğinden ortaya çıkar.
Alttaki tablo 02.04.2020 tarihinde oluşturulmuştur. Bu tabloda yer alan ülkelerde virüs salgını ve salgınla mücadele aynı anda başlamadığından, verileri birbiriyle karşılaştırmak yüzde 100 doğru sonuçlar vermez. Ancak yine de mukayese açısından önemli çıkarsamalar yapmamıza yardım eder.
Çin hükümetinin olaya hızlı müdahale etmesinin ve ilgili tüm kuruluşları bilgilendirip, uyumlu bir şekilde çalıştırmasının hastalığın önlenmesinde çok büyük etkisi olmuştur.
Öncelikle, halkı bu salgın ve sonuçları konusunda çok iyi bilgilendirmenin önemini dikkate almışlar. İnsanların iş kaygısı ile evlerinden dışarı çıkacağını ve hastalıklarını saklayacaklarını bildiklerinden, vatandaşlarına her türlü ekonomik desteği sağlamışlar. Böylece insanların güven altında olduklarını hissetmelerini sağlamışlar.
Stanford Üniversitesinden Chih-Hung Jason Wang, "İnsanları dürüst olmaya teşvik ettiler" diyor. "Yüksek risk grubundaysanız, hükümet sizin tedavinize yardımcı olacaktır. Eğer hastalığınızı saklar ve sonra hastaneye gelirseniz, tedavi olabilmek için hastanede boş yere dolaşmanız gerekir. "[4] Halka karşı şeffaf olmak, tüm verileri zamanında, eksiksiz paylaşmak da halkın işbirliği arzusunu artırmış.
Çin hükümeti aldığı bu önlemlerin yanı sıra, teknolojiyi, büyük veriyi ve yapay zekâyı doğru ve etkin kullanması sayesinde salgını durdurmuş ve geriletmiştir.
Aldığı önemli kararların bazıları şunlardır:
Herkesin gerçek kimlik bilgilerini kullanmaları, hasta kişilerin ve bulaşma ihtimali olan kişilerin tespit edilmesinde son derece önemlidir. Hükümet, tüm vatandaşlara yeni bir kimlik kartı dağıtarak, bu kimlik kartı olmadan mobil sim satın almayı, sosyal medya hesaplarını kullanmayı, trene, uçağa, toplu taşıma araçlarına binmeyi ve hatta yiyecek satın almayı engellemiştir. [5]
Çin hükümeti bu önlemlerin yanı sıra, günlük milyonlarca insanı takip eden renk kodlu bir sağlık derecelendirme sistemi geliştirmek için teknoloji devleri Alibaba ve Tencent işbirliği geliştirdi. Seyahat ve tıbbi geçmişlerine dayanarak insanlara üç renk - yeşil, sarı veya kırmızı- verdiler. Yeşil renk virüs açısında güvende olanları, sarı karantina dönemi bitmemiş olanları, kırmızı ise virüs taşıyanları tanımlıyor.
Her vatandaşın sağlık durumu, sahip olduğu rengi taşıyan bir karekod ile cep telefonuna yollanıyor. Yeşil karekoda sahip olmayan kişiler sokağa çıkamıyor. Herhangi bir binanın girişinde güvenlik görevlileri bir yandan ateş ölçerken diğer yandan da telefonlardaki karekodları kontrol ediyorlar. Yeşil karekodu olmayan herkes güvenlik güçleri vasıtasıyla göz altına alınıp yasal işleme tabi tutuluyorlar.[6]
Çin hükümetinin yaptığı ilk işlerden biri, salgın başlar başlamaz maske ve tıbbi malzeme üretimi ve satışını kontrol altına alıp, fırsatçıların karaborsa yaratmasını engellemek olmuştur.
Maske, eldiven, koruyucu gözlük gibi malzemeler tüm tıbbi birimlere ve halka, devlet tarafından dağıtılmıştır. Ayrıca bu malzemenin kullanımı konusunda da halka eğitim verilmiştir. Bu sayede insanlar sokağa daha güvenli çıkmış ve virüsün yayılmasını engellemeye çalışmışlardır.
Bir hastalık salgını sırasında tıbbi malzemeleri gitmesi gereken sağlık kurumlarına ulaştırmanın en güvenli ve en hızlı yollarından biri drone teslimatıdır. Terra Drone, insansız hava araçlarını Xinchang County hastalık kontrol merkezi ile Halk Hastaneleri arasında, minimum riskle, tıbbi örnekler ve karantina malzemesi taşımak için kullanıyor. Dronlar ayrıca kamusal alanlarda devriye gezmek, karantina kurallarının ihlalini izlemek ve termal görüntüleme için de kullanılmaktadır[1].
Ciddi şekilde etkilenen bazı bölgelerde, dronlar hem tıbbi ekipmanı hem de hasta örneklerini taşıyarak kullanıldı. Bu araçlar bir yandan zamandan tasarruf sağlarken bir yandan da teslimat hızını artırıp, numunelerin kontamine olma riskini önlediler. Kırsal alanda dezenfektan püskürten tarımsal insansız hava araçları da kullanıldı.
İlaç ve gıda maddelerinin sağlık kuruluşlarına ulaştırılmasında, insansız çalışan otonom araçlar çok önemli bir rol üstlendi. Baidu’nun otonom araç platformu olan Apollo, Pekin’deki pandemi hastanelerine malzeme ve yiyecek dağıtmak için, yeni bir araç geliştirdi. Baidu Apollo firması bu hizmeti karşılığında da hiçbir ücret talep etmedi.
Otonom araçlarla sokak temizleme hizmeti veren Idriverplus şirketi de salgın esnasında aktif görev alarak, şirketin otonom araçlarını hastanelerin temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi için kullanıyor.
Çin hükümeti zaten yaygın olan sokak kamera sayısını hızla artırıp, tüm eyaletin en küçük köy ve sokaklarına dahi yerleştirdi. Nüfusun yoğun olduğu yerlerde apartmanların ve işyerlerinin girişlerine de kameralar koydurdu. Öncelikle sokağa çıkan herkesten apartmanların girişine konulan kameralara yüzlerini tanıtmaları istedi. Böylece kimin ne zaman sokağa çıktığı tespit edildi.
Bu görüntüler, sokaklardaki kameralar ve trafik kameralarından gelen verilerle birleştirilerek bir merkezde toplandı. Toplanan bu görüntü ve veriler makine öğrenimi aracılığıyla analiz edilerek kaydedildi.
Önceleri insanların alınlarına dayanarak ölçüm yapan termometreler geliştirilerek kızıl ötesi kamera sistemlerine entegre edildiler. Böylece hastalığın en belirleyici semptomu olan yüksek ateşli kişiler daha hızlı tespit edilmeye başlandı. Bu termal kameralar tüm yapıların girişlerine ve insanların toplu gezdiği yerlere yerleştirildi.
Çin’in teknoloji devi olan Baidu firması, dakikada 200'den fazla kişinin fotoğrafını tarayan ve çeken kızılötesi ve yüz tanıma teknolojisi kullanan bir sistem geliştirdi. Bu sistem havaalanlarındaki mevcut termal tarayıcılardan çok daha hızlıdır. Baidu, bu sistemi önce Pekin'deki Qinghe İstasyonu'na kurdu. Sistem vücut ısısı 37.3 (99 F) veya daha yüksek olan kişileri tespit ederek, derhal ileri tetkikler yapmaya yönlendiriyor.[8]
Çin hükümetinin kullandığı verinin bir diğer kaynağı da WeChat isimli mobil uygulama. Çin’de çok yaygın olarak kullanılan bu mobil uygulama sosyal medya uygulamasının yanı sıra insanların bankamatik kartını da bünyesine alan bir uygulama. Elbette çok pratik bir uygulama ama bireylerin verilerini takip ettiği için eleştiriliyor. Yani hükümet nerede olduğunuzu, ne satın aldığınızı ve arkadaşlarınıza ne söylediğinizi biliyor.
Çin hükümeti, tüm sağlık ve güvenlik personelinin bu verilere ulaşımını sağlamış. Hastaneye başvuran herkesin son 14 gün içerisinde nerelere gittiğini, nerelerden alışveriş yaptığını, kimlerle temas ettiğini anında ortaya çıkartıyor. Ayrıca hazırlanan algoritmalarla da gittiğiniz yerlerde temas etmiş olabileceğiniz kişilerin listesini de çıkartıyor.
Benzer bir uygulamayı, Çin’in Telekom şirketi China Mobil de devreye soktu. Yetkili sağlık ve güvenlik kuruluşlarının kendileri ile paylaştıkları virüs taşıyıcısı kişilerin seyahat geçmişlerini GPS kayıtlarından yararlanarak tespit ettiler. Bu bilgiler, bir hastanın seyahat geçmişini, hangi saatte, hangi istasyondan hangi trene bindiği, hangi koltukta oturduğu, aynı anda yakınında oturan kişilerin kimlik bilgileri gibi detayları içerebilir.
Salgının ilk günlerinden itibaren, China Telekom firması ve Wechat firması, virüs kullanıcısı olan kişilerle temas etme ihtimali bulunan tüm abonelerini mesaj yollayarak haberdar ettiler.
Böylece risk taşıyan insanlar derhal sağlık kuruluşlarına başvurarak test yaptırdılar ve pozitif olanlar karantinaya alındılar. Ayrıca bu kişilerin alış veriş ettiği dükkânlarda da karantina uygulandı.
Hastanelerde yemek hazırlamaktan, restoranlarda garson olarak çalışmaya, dezenfektanları püskürtmekten masaları temizlemeye, maske ve el dezenfektanları dağıtmaya kadar robotlar her yerde kullanılmaya başladılar. Birçok hastanede robotlar tanı koyuyor ve termal görüntüleme yapıyor. Shenzhen merkezli Multicopter adlı şirket, tıbbi örnekleri taşımak için robotları kullanıyor.
Reuters raporuna göre, Little Peanut adlı küçük bir robot, Singapur'dan Çin'e gelip virüs nedeniyle bir otelde karantinaya alınan yolculara, yiyecek sevkiyatı yapıyor.[9]
Çin Hükümeti salgının başladığı andan itibaren teknoloji, yapay zekâ ve büyük veri şirketleri ile işbirliği yaptı.
Yapay Zekâ kullanarak bulaşıcı hastalık risklerini takip etmek, BlueDot'un Kanada'da başlattığı bir hizmettir. Yapay Zekâ, haber raporlarını, sosyal medya platformlarını ve hükümet belgelerini analiz ederek bir salgını tespit etmeyi öğrenebilir. Çin hükümeti de bu sistem sayesinde salgının gelişimini düzenli olarak takip ederek, tedbir alma sürecinde kullandı.
Aslında, BlueDot’un Yapay Zekâsı, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri veya Dünya Sağlık Örgütü'nün kamu uyarılarını yayınlamasından birkaç gün önce tehdidi uyardı.
Nikkei’nin Asian Review (h / t TechSpot) raporuna göre, dünyaca ünlü alışveriş sitesi Alibaba’nın yapay zekâ departmanı, Bilgisayarlı Tomografi çeken makineler için geliştirdikleri sistemle virüsü yüzde 96 doğruluk oranında 20 saniye içinde tespit edebiliyorlar. Bir insanın virüs tespitini toplam 15 dakika içinde gerçekleştiriyorlar.[10]
Sosyalizm döneminde kurulup, geliştirilen sağlık sisteminin halen kapitalizme devredilmemiş olması Çin’in virüs ile mücadelede en büyük şansı idi. Kâr amacı gütmeyen bu sağlık kuruluşları teşhis ve tedavi esnasında tüm imkânlarını sonuna kadar kullanmaktan imtina etmediler.
Geçmişte Çin ekonomisinin kalbini ucuz işgücü oluşturmaktaydı. Kendi dinamikleri ve kendilerine has gelişme rotası ile Çin kısa sürede dünyanın teknoloji üslerinden biri haline geldi. Endüstri 4.0’a en hızlı uyum sağlayan, üretimde yüksek teknoloji ve yapay zekayı üst düzeyde kullanan Çinliler bu kaynaklarını virüsle mücadeleye aktardılar.
ABD ve Avrupalı ülkeler ise virüsün gelişim hızını geç fark ettiler. Fark ettikleri andan itibaren ise aldıkları tedbirler yetersiz kaldı. Özellikle ABD’de sağlık sisteminin bir toplumsal sorun olduğu herkesin malumu; çoğunluğu kapitalist birer işletme olan hastaneler için virüsle mücadele etmenin karlılık açısından hiçbir cazibesi yoktu.
Bunun yanı sıra Çin’in büyük veri ve teknoloji kullanımını, kişisel verilerin ihlali olarak değerlendirdiler. Hatta Çin’i bir Veri Diktatörlüğü olarak tanımladılar. [11]
Çin’in insan yaşamını kurtarmak için özel verileri kullanmış olması bir tercih sorunudur; Çin insan yaşam haklarını koruma ilkesini, kişisel verilerin gizliliği ilkesine tercih etti. Batılı ülkelerin, insanların email hesaplarından tutun da sosyal medya mesajlarına kadar tüm dijital ayak izlerini yıllardır gizli bir şekilde kullandıkları çeşitli belgelerle ortaya konuldu. Hatta ABD seçimlerinin Facebook tarafından manipüle edildiği bile belgelendi.
Batılı ülkeler, Çin’in kullandığı büyük veriyi, vatandaşlarının tepkisinden korktukları için, virüsle mücadele de kullanamadılar. Oysa bu verileri geçici olarak kullanıp, krizin bitiminde tekrar kişisel veriler yasalarla güvence altına alınabilirdi.
Bir diğer faktör ise Batı kapitalizmi dinamizmini kaybetmiş durumda. Almanya dışında Endüstri 4.0’a adapte olabilecek ülke sayısı çok az. Endüstri 4.0’ın merkezi çoktan Uzak Doğu Asya’ya kaymış durumda. Dolayısıyla Batılı ülkelerin, Çin’in kullandığı drone’ları, termal kameraları, haberleşme sistemlerini, teşhis ve tedavi sistemlerini salgın hastalıklarda ve doğal afetlerde, birbirleriyle uyumlu olarak devreye sokabilecek bilgi birikimine sahip olmadıkları ortaya çıkmış oldu.
Batılı devletler, virüsle mücadelede ihtiyaç duyulan maske gibi en temel sağlık gereçlerini bile karşılamakta zorlandılar. Sosyal devlet olma ilkesini hatırlayan Batılı devletlerin, bu tür ihtiyaç maddelerinin karaborsaya düşmesini engellemek için aldıkları önlemler, kapitalist işletmelerin bu malzemeleri üretme iştahını kaçırdı. Oysa Çin, daha ilk günlerden askerlerini bile bu sağlık malzemelerinin üretimine tahsis etmişti.
Çin, büyük veriyi, yapay zekâyı, teknolojiyi ve endüstri 4.0’ın diğer elementlerini, Koronavirüs'le mücadelesinde etkili bir şekilde kullanarak çok önemli bir sınav verdi. Bu sınav sonucunda dünyanın yeni patronunun Çin olacağı ortaya çıktı. Batılı ülkelerin bu salgın hastalıkla mücadelede kullandıkları teknikler ve yöntemler değil endüstri 4.0, endüstri 2.0’ı bile zor yakalar düzeydeydi.
Not: Ülkemizin bu salgınla mücadelesini ise bu makalede konu etmemeye çalıştım. Bir yandan sokağa çıkmayın derken bir yandan da çalışanlara maaş garantisi vermeyip, sokağa mahkûm eden zihniyetle, insanları her sokak başında termal kameralarla tarayıp, yüz tanıma sistemleri ile virüs taşıyıcılarını tespit eden, bu kişilerin son 14 günlük seyahat güzergâhını ve bu güzergâhta yakınlarından geçmiş kimseleri bulup, onlara ulaşan vs. sistemleri mukayese etmek abesle iştigal olurdu.
[1] CHATURYEDİ Aditya. (16 Mart 2020). How China is using technology to fight coronavirus. Geospatial World, https://www.geospatialworld.net/blogs/how-china-is-using-technology-to-fight-coronavirus/ adresinden elde edildi
[2] MAYER-SCHÖNBERGER Viktor, CUKIER Kenneth, Büyük Veri Yaşama, Çalışma ve Düşünme Şeklimizi Dönüştürecek Bir Devrim, Paloma Yayınevi, İstanbul, Mayıs 2013. s.9
[3] MAYER-SCHÖNBERGER Viktor, CUKIER Kenneth, a.g.e., s.10-11
[4] WALTZ Emily. (12 Mart 2020) Big Data Helps Taiwan Fight Coronavirus, Ieee Specttrum https://spectrum.ieee.org/the-human-os/biomedical/devices/big-data-helps-taiwan-fight-coronavirus adresinden elde edildi
[5] YUAN Shawn. (1 Mart 2020) How China is using AI and big data to fight the coronavirus. Aljazeera. https://www.aljazeera.com/news/2020/03/china-ai-big-data-combat-coronavirus-outbreak-200301063901951.html adresinden elde edildi
[6] CHATURYEDİ Aditya. (16 Mart 2020). How China is using technology to fight coronavirus. Geospatial World, https://www.geospatialworld.net/blogs/how-china-is-using-technology-to-fight-coronavirus/ adresinden elde edildi
[7] MARR Bernard. (13 Mart 2020) Coronavirus: How Artificial Intelligence, Data Science And Technology Is Used To Fight The Pandemic. Forbes. https://www.forbes.com/sites/bernardmarr/2020/03/13/coronavirus-how-artificial-intelligence-data-science-and-technology-is-used-to-fight-the-pandemic/#15d068f95f5f adresinden elde edildi
[8] BAHAT Zahoor. (16 Mart 2020) How China is Using Big Data and Artificial Intelligence to Fight Coronaviru Pross https://www.internetsearchinc.com/how-china-is-using-big-data-and-artificial-intelligence-to-fight-coronavirus/ adresinden elde edildi
[9] CHATURYEDİ Aditya. (16 Mart 2020). How China is using technology to fight coronavirus. Geospatial World, https://www.geospatialworld.net/blogs/how-china-is-using-technology-to-fight-coronavirus/ adresinden elde edildi
[10] GREENE Tristan. (2 Mart 2020) Alibaba’s new AI system can detect coronavirus in seconds with 96% accuracy. The Next Web https://thenextweb.com/neural/2020/03/02/alibabas-new-ai-system-can-detect-coronavirus-in-seconds-with-96-accuracy/ adresinden elde edildi
[11] MURDOCK Jason. (6 Mart 2020) CORONAVIRUS-RAVAGED CHINA IS USING 'BIG DATA' TO QUARANTINE ITS CITIZENS—COULD THE U.S. SEE SOMETHING SIMILAR? Newswek. https://www.newsweek.com/china-technology-covid-19-coronavirus-apps-alipay-health-code-u-s-outbreak-spread-1490941 adresinden elde edildi
1920 Olimpiyat Oyunları, 20 Nisan - 12 Eylül 1920 tarihleri arasında Belçika'nın Antwerp şehrinde yapıldı. Bu oyunlar, I. Dünya Savaşı'ndan sonra düzenlenen ilk Olimpiyat Oyunlarıydı
Osmanlı Devleti'ni temsilen ilk kez 1906 Atina Ara Olimpiyatları'na İzmir'den ve Selanik'ten üç futbol takımı katılmıştı. Bu organizasyon, IOC tarafından Olimpiyat Oyunları olarak kabul edilmediği için, Osmanlı Devleti'nin katıldığı ilk Olimpiyat oyunları 1912 Stokholm oyunlarıdır
Açılış töreninde, sporcular ülkelerinin bayrakları ile Kral ve Kraliçe'nin önünden geçerek bayraklarını öne doğru eğmeleri gerekiyordu. ABD sporcuları bu kurala uymayarak Kral'ın önünden bayrakları dik olarak geçtiler. Finli sporcular ise Rusya bayrağı altında yürümeyi reddederek bağımsız yürüdüler
© Tüm hakları saklıdır.