1990’lı yılların sonunda Latin Amerika’nın en zengin ülkeleri arasında sayılan Venezuela bir çöküş halinde. Latin Amerika haberlerini takip ediyorsanız, son bir kaç yıldır Venezuela'dan gelen hiçbir olumlu habere rastlayamazsınız. Son haftalarda, bu ülkeden komşu Kolombiya’ya kaçan binlerce insanı iki ülke arasındaki sınırda, maalesef, uzun kuyruklar oluşturmuş halde ve perişan manzaralar eşliğinde izliyoruz. Sayıları bir milyona yaklaşan Venezuela vatandaşıyla baş etmenin güçlükleri karşısında, Kolombiya makamları uluslararası yardım çağrısı yapmak zorunda kaldı.
Venezuela sınırındaki Kolombiya şehri Cucuta’da , Kızılhaç, Katolik Kilisesi, Birleşmiş Milletler , Avrupa Birliği ve Norveç’e ait çadırlarda Venezuela'yı terk etmek zorunda kalan göçmenlere gıda, ilaç ve acil yardım sağlanıyor.
Venezuela, hesap bilmeyen, kötü yönetilen , birçok petrol zengini ülke gibi, petrolün varilinin 120 dolar ettiği dönemde kasasına koyduğu dövizleri cömertçe harcadı. Başlattığı alt yapı ve konut projelerinin çoğunu tamamlayamadı. Sosyal programlara harcanan paralar tükendi. Bu arada enflasyon oranı her sene katlanarak yükseldi, gıda maddeleri sıkıntısı baş gösterdi, marketler boşaldı, ilaç bulunamaz oldu.
Sorunlar sadece açlık, kıtlık ve sağlık alanıyla sınırlı kalmadı, asayiş ve huzur ortadan kalktı, kamu düzeni sarsıldı. Gasp, adam kaçırma, şiddetle sonuçlanan protesto eylemleri, güvenlik güçlerinin göstericilere karşı orantısız tepkileri, her gün karşılaşılan rutin olaylara dönüştü. Hapishaneler ve polis karakolları tıka basa dolu durumda. Fiilen hapishaneye dönüşen bir polis karakolunda geçen hafta çıkan yangında onlarca insan hayatını kaybetti.
Giderek yaşanmaz hale gelen Venezuela’dan insanlar kaçıyor. Başta Kolombiya ve Brezilya olmak üzere, tüm Latin Amerika ülkelerinde Venezuela’yı terk ederek yeni bir hayata başlamaya gayret eden insanların sayısı her geçen gün artıyor.
Kaderin cilvesi, 10 sene kadar önce Kolombiya-Venezuela sınır bölgesinde bulunan şehirlerde, Kolombiyalılar Venezuela'ya geçerek alış-veriş yapar, yerleşir, çalışır ve Kolombiya’daki ailesine para gönderirken, bugün durum tamamen tersine dönmüştür. Nitekim Kolombiya Devlet Başkanı Santos, komşuya yardım sırasının bu defa kendilerine geldiğini, Venezuela'nın önceki yıllarda sergilediği dostluğu unutmadıklarını kaydetmiş, ancak bugün içine düşülen durumun Caracas yönetiminin yanlış politikalarından kaynaklandığına dikkat çekmeyi ihmal etmemiştir.
Venezuela, unutulmayan lideri Hugo Chavez’in 1999 yılında iktidara gelmesiyle birlikte, yüksek petrol fiyatlarının da katkısıyla , fakirliği aşağı seviyelere çekti, sosyal harcamaları arttırdı, halka sübvansiyonlu fiyatlarla gıda maddeleri dağıttı, Küba’dan getirttiği doktorlar kanalıyla ücretsiz sağlık hizmetleri ve ilaç tedarik etti. Hugo Chavez, sosyal politikalarını dış ilişkilere de uyguladı: Küba ile işbirliği halinde, ABD karşıtı görüşlerle, ALBA adı altında bölgesel bir işbirliği teşkilatı kurdu. ALBA ülkelerine “Petro Caribe” programı çerçevesinde düşük faizle çok uzun vadeli petrol tedarik etti. Kübalı öğretmenler aracılığıyla birçok Latin Amerika ülkesinde okuma-yazma programları düzenledi, kalkınma projeleri finanse edildi; ALBA ortak televizyonu aracılığıyla (Telesur) ABD’nin Latin Amerika’ya yönelik politikalarını eleştirirken, ülkesinin tanıtımını yapıldı. Bu başarılı icraatların sonucunda ülkesine (ve kendisine) büyük itibar kazandırdı.
Küba liderleriyle çok yakın dostluk ilişkileri kuran, Küba’ya çok sık gidip gelen ve kanser hastalığına yakalandıktan sonra Küba’da tedavi görmeyi tercih eden Hugo Chavez’i, maalesef, Kübalı doktorlar da kurtaramadı, asker kökenli politikacı 2013 yılı Mart ayında hayata gözlerini yumdu. Kurduğu siyasi parti PSUV ‘un (Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi) başına geçen Dışişleri Bakanı Maduro, aynı yıl yapılan başkanlık seçimlerini kıl payıyla kazandı.
Venezuela, Maduro’nun başkanlığı döneminde hep geriye gitti. Ülkenin GSMH rakamları sürekli düştü, 2018 yılında ülke ekonomisinin büyüklüğünün 2013 yılı seviyesinin neredeyse yarısına eşit hale geleceği tahmin ediliyor. Düşen petrol fiyatları, bütçe gelirlerinin ve döviz rezervlerinin erimesine, ekonominin çökmesine, sosyal gerilimlerin artmasına, muhalefet ile iktidar arasındaki ilişkilerin bozulmasına ve aşırı zıtlaşmasına yol açtı. Kenara itilen özel sektör ve yabancı yatırımcı ise ekonomik çöküşü seyretmek dışında bir şey yapamadı.
2015 yılında yapılan parlamento seçimlerini tek çatı altında toplanan muhalefet (MUD) kazandı. Devlet Başkanı Maduro yeni Parlamentonun yasama görevini elinden almak, buna karşılık, Parlamento ise yürütmeyi paralize etmek üzere ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Maduro muhalefeti sindirmek üzere baskı yöntemlerine başvurdu. Muhalefet liderlerinden Henrique Capriles siyaset yapmaktan men edildi, diğer muhalif lider Leopoldo Lopez hapse atıldı, batılı ülkelerin baskısıyla geçen yaz siyasi faaliyette bulunmama koşuluyla affedildi.
Parlamento başkanı yardımcısı Şili Büyükelçiliğine sığınmak zorunda kaldı. Cumhuriyet Başsavcısı Brezilya’da düzenlenen bir bölge toplantısına katılmak üzere Caracas’dan ayrıldı ve ülkesine geri dönmedi.
Venezuela yönetimi, halen Hugo Chavez’in hatırasına saygı gösteren ve sosyalist dayanışma çerçevesinde kendisine destek veren sayılı ülkeler dışında, bir kaç yıldır yaşanan derin insani kriz ve muhalefete yönelik baskılar nedeniyle, tüm batılı ülkelerin hedefi haline geldi.
ABD, AB, İsviçre, Venezuela'ya yaptırım uyguluyorlar, insan hakları ihlallerine ve güçler ayrımı ilkesinin ihlaline son verilmesini istiyorlar. Başkan Maduro, eleştirileri, ABD ile Latin Amerika’daki müttefiklerinin yalanları ve muhalefetin çıkardığı yaygara olarak nitelendiriyor, ülkesinde insani dram yaşandığını reddediyor.
Önümüzdeki Mayıs ayında Venezuela’da seçimler yapılacak, tabir yerindeyse dananın kuyruğu kopacak. Başkanlık , parlamento ve mahalli seçimler bir arada gerçekleştirilecek. Mevcut koşullarda birleşik muhalefetin(MUD) seçimleri kazanması, sürekli sıkıntı çeken halkın hükümeti cezalandırması beklenir. Ancak böyle bir sonucun garantisi yok.
Son defa yapılan eyalet valisi seçimlerinde toplam 23 adet validen on sekizi Maduro yanlılarından seçildi. Venezuela'da seçim yasası, muhalefet tek çatı altında toplanmadığı takdirde, iktidar partisi lehine işliyor. Farklı siyasi görüşlere sahip MUD liderleri (neoliberal, merkez, Chavez karşıtı sosyalistler vs…) asgari müştereklerde mutabakat sağlayamıyor, ortak bir yol haritası belirleyemiyor, ülke batarken başkanlık yarışında kimin muhalefet lideri olacağı konusunu tartışmayı sürdürüyor. İki tecrübeli ve karizmatik liderinden yoksun durumdaki muhalefetin bugünkü durumu hiç ümit verici değil, bu defa da iyi organize olamamış görünüyorlar.
Samimi arzumuz, tüm Latin Amerika’nın halen takdirle andığı Simon Bolivar gibi büyük bir lider çıkaran Venezuela’nın sıkıntılarına artık bir son vermesidir. Petrol zengini ama talihsiz bu ülkenin yaşadığı derin insani drama, Venezuela seçmeni, oy sandıklarında son verebilecek mi?
Huzurlu, mutlu, müreffeh ve demokrat bir Venezuela tüm Latin Amerika’ya ciddi katkı yapacağına yürekten inanıyoruz. Seçimlerin hayırlara vesile olmasını temenni ediyoruz.