28 Şubat 2018

Batı Afrika'da güvenlik alanında dev adım: 5 Sahel ülkesinin ortak ordusu artık operasyonel

Bölgenin barış ve istikrar içinde kalkınması için terörün kökünün kazınması mutlak zorunluluktur

Geçen yıl ekim ayında Mali’de bir ay kaldım. Bamako’ya yedi yıl aradan sonra ikinci gidişimdi. Nijer nehrinin ortasından geçerek hayat verdiği başkent 6 yıl önce ülkenin kuzeyinde başlayan ayaklanmanın ve başkent de gerçekleştirilen askeri darbenin yıkıcı sonuçlarından tamamen arınabilmiş değil.Ülkenin kuzeyindeki güvenlik sorunları halen devam ediyor. Tüm olumsuzluklara rağmen 2018 yılı içinde seçimlerin yapılacak olması, ülkenin yaralarını kısmen sardığını gösteriyor.

Nijer nehri sadece Mali’ye hayat taşımıyor, Batı Afrika’nın bu en uzun nehriyle aynı adı taşıyan Nijer’e de can veriyor. Bu bölgede ülkelerin sınırları fazla mana taşımıyor. Bir ülkenin sorunları sınırları aşarak diğerinin meselesine dönüşebiliyor. Örneğin, silahlı çete,  birinci ülkeden hareketle, ikinci ülkede saldırı gerçekleştirip, üçüncü ülkede gizlenebiliyor. Bu açıdan bakıldığında , Mali’nin ayağa kalkması, tüm komşulara olumlu yansıyacak ve ciddi katkılar yapacaktır.

Sahel ülkelerinin (Moritanya, Mali, Burkina Faso, Nijer ve Çad) güvenlik sorunları 1990 lı kadar uzanıyor. Sahel şeridinin ıssız, denetimsiz bölgelerinde kaçakçılık faaliyetleri çok eskilere gider. 1990 başlarında Cezayir güvenlik güçlerine mağlup olan cihatçı gruplar ülkelerini terketmek zorunda kalarak Sahel bölgesine sığındılar.(GSPC, FİS vs.) Sahel şeridinin zor coğrafi koşullarının yarattığı güvenlik boşluğu ve denetim güçlükleri sayesinde varlıklarını ve faaliyetlerini sürdürdüler. Bölgenin eski topluluklarından iştiraklarla (tuaregler, bambaralar vs.) militan sayısını arttırdılar. 2006 yılında Al Qaida’ ya biat ederek AQMİ adı altında temayüz ettiler. Birçok kez batılı ülke vatandaşlarını kaçırarak büyük fidye gelirleri elde ettiler, adlarını batı medyalarında duyurdular.

2011 yılında batının askeri müdahelesiyle Kaddafi rejiminin çökmesini müteakip Libya’dan Sahel bölgesine çok sayıda militan ve büyük miktarlarda silah geçişi olmuştur. Libya’nın kaosa düşmesi neticesinde AQMİ daha da güçlenmiş, Sahel ülkelerine verdiği rahatsızlıklar daha da artmıştır.

2012 başlarında Mali’nin kuzeyinde başlayan ayaklanmalar, ardından ilkbahar aylarında gerçekleşen askeri darbe, ülkenin siyasi istikrarını ortadan kaldırırken, ordu ve güvenlik güçlerinin mücadele kapasitesine büyük darbe indirmiştir. Ortaya çıkan boşluktan yararlanan Tuareg ve cihatçı grupların başkent Bamako’ya ilerleyişleri, 2013 başında Fransa’nın askeri müdahelesiyle durdurulabilmiştir. Neticede, başta Fransa ve ECOWAS (Batı Afrika ülkeleri ekonomik topluluğu) ülkeleri olmak üzere uluslararası toplumun desteğiyle Bamako’da askeri yönetim iktidardan uzaklaştırılmış, iktidar sivillere iade edilmiş, kuzeydeki isyancı grupların barış görüşmeleri için masaya oturmaları sağlanmıştır.

İsyancı güçler ile Mali hükümeti arasında başlayan barış müzakereleri bölgenin ağabeyi ve ağır topu kabul edilen Cezayir’in sağduyulu katkılarıyla sonuca  ulaşmış, isyancı-cihatçı  gruplar ile “Barış ve Uzlaşı”  anlaşması 2015 yılında imzalanmıştır. Cezayir, Sahel bölgesinde AQMİ ye karşı mücadele de her zaman prensipler istikametinde davranmış, terörist gruplara fidye verilmesini şiddetle eleştirmiştir.

Söz konusu barış anlaşmasına rağmen, cihatçı silahlı grupların saldırıları kısmen devam etmektedir. Barış anlaşmasının uygulanmasında sorunlar mevcuttur. Cihatçı güçlerin insan kaynaklarını kurutmak üzere uygulanan DDR (disarmement, demobilisation, reintegration) projelerinde gecikmeler yaşanmaktadır.

Mali’de halen ülkenin kendi silahlı kuvvetleri ve polisine ilaveten, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından yönergesi her yıl yenilenen 13 bin asker ve 2 bin polis den oluşan MİNUSMA gücü ve 4 bin civarında fransız askerinden oluşan BARKHANE  adlı müdahale kapasitesi yüksek fransız birliği mevcuttur.

Fransa,  Batı Afrika’da, özellikle eski sömürgelerinde, son 10 yılda çeşitli askeri müdaheleler gerçekleştirmiş,  meşru hükümetlere karşı ayaklanmaları bastırmış, demokrasilerin güçlenmesini desteklemiş, terör örgütlerine nokta saldırıları düzenlemiştir.

Yukarıdaki güvenlik güçlerine ilaveten, bölgenin sınır aşan güvenlik sıkıntıları dikkate alınarak,  5 Sahel ülkesi (Moritanya, Mali, Nijer, Burkina Faso, Çad) 2017 Temmuz ayında Bamako’da ortak askeri güç kurulmasına dair anlaşmayı imzalamışlardır.  2015 yılı kasımından itibaren Sahel ülkeleri arasında tartışılan ve geliştirilen ortak askeri güç projesini Fransa başından itibaren hararetle desteklemiştir. G5 Sahel ortak askeri gücü Afrika Birliği tarafından onaylanmış, BM Güvenlik Konseyi tarafından da tanınmıştır. 5000 kişilik ortak ordu ilk operasyonunu Mali-Nijer-Burkina Faso sınırlarının birleştiği üçgen bölgede 2017 Ekim ayı sonunda gerçekleştirmiş,  2018 ocak ayında 2. Harekatınından da başarıyla çıkmıştır. Her 2 operasyonda  da Fransız Barkhane gücü lojistik ve askeri destek sağlamıştır.

Sahel ülkeleri, ortak ordunun getireceği mali yükün sıkıntılarını aşmak ve  uzun vadeli görev yapmasını sağlamak üzere, Birleşmiş Milletler şemsiyesi ve finansmanı talep etmişler, ancak batılı devletleri ikna edememişlerdir. Donör devletler G5 Sahel ordusuna ikili taahhütler çerçevesinde  katkıda bulunmayı tercih etmişlerdir. Nitekim geçtiğimiz hafta AB önderliğinde Brüksel’de yapılan konferans da G5 Sahel ortak ordusu için 480 milyon euro katkı taahhüt edilmiştir. Beklenenin üzerinde gerçekleşen bu miktar Sahel Ülkeleri liderlerinin ordunun sürekliliğine dair finansal endişelerini gidermiş gözükmektedir.

Avrupa Birliği'nin Afrika politikalarında lider rolü üstlenen Fransa, Fransızca konuşan Afrika ülkelerinde ve  Mali’de en ağırlıklı ülke konumunu muhafaza etmektedir. ABD ortalıkta gözükmezken, Çin ekonomik ilişkiler ve özellikle yatırımlarda açık ara öne geçmiştir.

Mali’de Türkiye’nin yeri giderek güçlenmekte, Türk yatırımları artmaktadır.Ülkenin güvenlik  koşullarının düzelmesi Türk yatırımlarını  muhakkak daha yukarı çekecektir. Başkent Bamako da mart ayı içinde düzenlenecek fuara Türkiye onur konuğu olarak katılacaktır. Mali hükümeti ülkedeki 5 FG okulunu kapatarak Maarif Vakfı'na devretmiş Türkiye’ye olan dostluğunu kanıtlamıştır.

Mali’nin ve diğer Sahel ülkelerinin, başta terör olmak üzere, güvenlik sorunlarını ortak ordu ve uluslararası toplumun güçlü desteğiyle aşmaları yönündeki ümitler güçlenmiştir.  Bölgenin barış ve istikrar içinde kalkınması için terörün kökünün kazınması mutlak zorunluluktur.


Hasan Servet Öktem kimdir?

Galatasaray Lisesi ve 1976 yılı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu.

1984 yıllında Tahran'da Başkatip olarak görev yaparken Ermeni silahlı örgüt ASALA tarafından silahlı saldırı sonucunda yaralandı.

2003-2008 yılları arasında Belgrad Büyükelçiliği görevini sürdürdü. 2008-2009 yılları arasında Çok Taraflı Balkan İşleri Koordinatörlüğü, 2009-2011 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler Genel Müdürlüğü ve 2011-2012 yılları arasında da Bakanlık müşavirliği görevini üstlendi. 2012-2016 yıllarında Havana Büyükelçisi olmuştur.

Fransızca, İngilizce ve konuşma düzeyinde İspanyolca biliyor.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Sudan'da devam eden ordular savaşında Rusya taraf değiştirdi, BAE dünyaya meydan okuyor

Sudan'da 25 milyon insanın önümüzdeki dönemde açlıktan ölmelerini önlemenin yegâne yolu, RSF güçlerine sağlanan desteğin kesilmesiyle mümkün hale gelebilecek ateşkesin ilanından geçmektedir. Sudan’ı dost kabul eden ülkeler (Ankara dahil), petrol zengini BAE yönetimine, bir arada, çekinmeden ve yüksek sesle, General Hemedti ile ilişkiyi kesmesini duyurmalıdır/buyurmalıdır

İsrail futbol ve basketbol takımlarına niye yasak getirilmiyor?

Yakın gelecekte, İsrailli sporseverlerin artık yurt dışına takımlarını desteklemek üzere seyahat etmeleri giderek sıkıntılı hale gelecek, belki de mazide kalacak. İsrail'in bölgedeki saldırgan politikası devam ettiği sürece, İsrail vatandaşları ABD dışında bir yerlere seyahat edemez durumda kalacaklar

ABD, İsrail, Moldova ve Arjantin, hepsi Küba'ya karşı

Son ABD seçimlerini bir yandan T.C. vatandaşı bir yandan Küba dostu kimliğiyle izledim, aklı başında insanlar grubu içinde yer alıp Kamala Harris’in kazanmasını arzu ettim. Maalesef yine Trump kazandı, mazlum Küba halkının çilesi yine devam edecek

"
"