01 Haziran 2023

Aleksandar Vuçiç'in Sırbistan'ı; 15 yıl önce Belgrad'dan ayrılırken

15 yıl aradan sonra keyifli bir hafta geçirdiğim Sırbistan ziyaretinden çıkardığım temel sonuç şudur: Son 11 yıl içinde kıyasıya bir siyasi mücadele içinde tüm rakiplerini geride bırakarak iyi siyasetçi olduğunu kanıtlayan, ekonomik alanda gözle görülür ciddi başarılar kazanan 1970 doğumlu Vuçiç'in önünde, henüz el atılmamış fevkalade önemli bir görev duruyor

Aleksandar Vuçiç

Kosova'nın 2008 yılı şubat ayında bağımsızlığını ilan etmesi üzerine Sırbistan Dışişleri Bakanlığı bu ülkeyi tanıyan devletlerin Belgrad'daki Büyükelçilerinin üst düzey Sırp yetkililerle temaslarını sınırladı. Belgrad'daki görevim 2008 Mart ayı sonunda tamamlandı. Ankara'ya geri dönerken veda ziyaretlerimi yapamadan ayrılmak zorunda kaldım. Sadece Boşnak Bakan Rasim Layiç'e veda edebildim. 5 yıl 3 ay süren çetin görevden sonra, kırgın ve üzgün bir halet-i ruhiye içinde, "gast arbeiter-gurbetçi" T.C. vatandaşına benzer biçimde, valizlerimi yüklediğim şahsi arabamla, Belgrad'dan Kapıkule'ye doğru yapayalnız yola çıktım. Bu görkemsiz ayrılışı hak etmedim, pek de sindiremedim. 

15 yıl sonra "dobro doşli" Belgrad 

Aradan 15 yıl geçti, ülkemizin çok kritik seçimleri arasında, bir hafta Belgrad'ı ziyaret imkânı ortaya çıktı. Bu 15 yıl içinde Türkiye ile Sırbistan ilişkileri çok ilerlemiş, İstanbul'dan her gün birkaç uçak var, Ankara'dan bile doğrudan uçabiliyorsunuz. 19 Mayıs Cuma akşamı Belgrad havaalanından şehir merkezine giderken, muhalefetin düzenlediği büyük protesto mitingi nedeniyle kapanan ana yollardan ötürü mekanıma hayli geç ulaşabildim. Başkentten ilk izlenimim pek yaygın gayri-memnuniyet. Muhalefet, Cumhurbaşkanı Vuçiç'e çok kızgın, herkes Vuçiç'den şikayet ediyor. Halbuki benim bıraktığım Sırbistan hayli toparlamış, ileriye gitmiş, kalkınmış. Kaydedilen gelişme 15 yıl sonra apaçık göze çarpıyor. Lakin, Vuçiç her nasılsa ekonomide kaydedilen ilerlemeyi Belgrad sakinlerine satamamış. Şehir merkezinin Sava nehrine bakan köhne yapıları ve gecekondu bölgesi tamamen temizlenmiş, "Waterfront" adıyla yepyeni bir alan kazanılmış, lüks binalar dikilmiş, halk nehir kıyısında yürüme, bisiklete binme, çay-kahve içerek dinlenme imkanına kavuşmuş, nehirle adeta barışılmış. Örnek bir kentsel dönüşüm ve şehircilik başarısı ortaya çıkmış, takdir ve gurur konusu olmuş. Ancak, Vuçiç'in karne notunu Belgradlılar nezdinde yükseltememiş. Bu vaziyet biraz da Türkiye'yi andırıyor: Vuçiç, taşrada ve kırsalda takdir görüyor; büyük şehirlerde barajı geçemiyor. Bir hafta sonra Belgrad'dan ayrılırken bu defa da hükümetin mitingine denk geldim. Vuçiç otobüslerle Belgrad'a taşınan taraftarlarına, yabancı güçlerin baskısıyla koltuğunu terk etmeyeceğini, erken seçimler vasıtasıyla halkın iradesine başvuracağını duyururken yenilenen Nikola Tesla hava alanında gecikmeli Ankara uçuşunu bekliyordum. 

Belgrad'ın yeni gözdesi: Waterfront

Belgrad'da bir ilk: Okul saldırısı; 10 ölü, 7 yaralı 

Belgrad'da dikkati çeken yaygın gayri-memnuniyetin tavan yapmasının nihai unsuru, ülkede mayıs ayı başında gerçekleşen okul saldırısı. Böyle bir olay Sırbistan'da daha önce hiç yaşanmamış. 14 yaşındaki bir öğrenci, Belgrad'ın gözde semtindeki bir okulda, babasının ruhsatlı silahı ile 9 öğrenci ve 1 güvenlik görevlisini öldürüyor, 7 kişiyi yaralıyor. Bu saldırı hakikaten tüm ülkeyi şaşkına çevirmiş. Trajik gelişmeden sadece 2 gün sonra, 21 yaşında bir meczubun, Belgrad'ın 50 km güneyindeki bir şehirde 8 kişiyi tarayarak öldürmesi, halkın endişe ve şaşkınlığını daha da yukarılara çekmiş. Ard arda vuku bulan iki büyük şok ile derinden sarsılan ülkede, benzer acıların tekrarlanmamasını teminen, halkın siyaset üstü bir anlayışla bir araya gelmesi ve kilitlenmesi beklenir iken bu olmamış, tersine kutuplaşma daha da derinleşmiş. Muhalefet okul saldırısının Hükümet’in sosyal politikalarından kaynaklandığını ileri sürerek, Hükümet yanlısı televizyon kanallarında yayınlanan "reality show"ların etkisiyle, şiddetin toplumun parçası haline dönüştüğünü iddia ediyor. Futbol stadyumlarının ve hatta parlamentonun şiddeti körükleyen platformlara dahil olduklarını savunan muhalefetin, şiddetin son bulması hedefiyle düzenlediği çok kalabalık protesto gösterileriyle Hükümeti iyice rahatsız etmeye muvaffak olduğu görülüyor.  

Saldırının gerçekleştiği okul Vladislav Ribnicar 

Şiddet Sırp kültürünün ayrılmaz parçası mı? 

Sırbistan'da Vuçiç'in becerileriyle ekonomik gelişme devam ediyor ve bunun karşılığında Sırp lider ve ortakları seçimleri kazanmaya devam ediyorlar. Ancak sandık zaferleri Sırbistan'da herşeyin yolunda gittiği manasına gelmiyor. Vuçiç'in otoriter yönetim tarzı ve basın üzerindeki hakimiyeti rahatsızlıklara yol açıyor. Muhalefet sık sık sokaklara inerek ve meydanları doldurarak Cumhurbaşkanından rahatsızlığını ortaya koyuyor. Belgrad'da görev yaptığım dönemde Sırp toplumu, derin çizgilerle ikiye ayrılmış durumdaydı. 15 yıl aradan sonra bu kutuplaşma ve ayrışmanın aynen devam ettiğini müşahede ettim. Vuçiç ülkenin rotasını Avrupa Birliğine döndürmüş, yabancı sermaye çekerek refah seviyesini de yükseltmiş. Ancak Miloseviç döneminde tamamen çöken, dip yapan toplumsal ve ahlaki değerler bir kenarda unutulmuş. Miloseviç döneminde paramiliter komutan olarak temayüz eden, bilahare futbol kulübü sahibi zengin güçlü mafya liderine dönüşerek nam salan Arkan (Zeljko Raznatoviç) gibi savaş suçlularının gençler arasında hala rağbet görmesinin bir türlü önüne geçilememiş. 2003 yılı mart ayında ülkenin başbakanı Zoran Djindjiç'in Başbakanlık binası önünde mafya tarafından katledildiği unutulmuş. Toplumunun parçası ve ayrılmazı haline dönüşen şiddetin Sırp kültürü içine iyice yerleşmiş olması gerçeği göz ardı edilmiş, dolayısıyla ahlaki çöküşe karşı tedbirler de alınmamış. 

T.C. Belgrad Büyükelçiliği

Ekonomik kalkınma şiddet kültürünü bertaraf etmez 

15 yıl aradan sonra keyifli bir hafta geçirdiğim Sırbistan ziyaretinden çıkardığım temel sonuç şudur: Son 11 yıl içinde kıyasıya bir siyasi mücadele içinde tüm rakiplerini geride bırakarak iyi siyasetçi olduğunu kanıtlayan, ekonomik alanda gözle görülür ciddi başarılar kazanan 1970 doğumlu Vuçiç'in önünde, henüz el atılmamış fevkalade önemli bir görev duruyor. Ülkesinin barışsever, şiddetten uzak, ahlaki ve moral değerlere sahip, uyum içinde bir topluma dönüşmesi için kolları sıvamasının zamanı çoktan gelmiştir. Başka okul saldırısı olmaması bakımından bu zihniyet değişikliği zorunludur.

Aleksandar Vuçiç: 2 koltukta oturma zamanı sona erdi 

Bir sene kadar önce Sırbistan seçimleri ertesinde, T24 için kaleme aldığım 8 Nisan 2022 tarihli makalede, Vuçiç'in batı ile iyi ilişkileri sürdürürken Rusya ve Çin ile yakın dostluk ve işbirliğini muhafaza ettiğini, AB üyeliği için gayret sarf ederken NATO'dan uzak durduğunu, Sırbistan'ın tarihi tercihlerine uygun düşen bu "iki koltukta birden oturma" siyasetinin, seçmen nezdinde karşılık bulduğunu yazmıştım. Bir sene sonra, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı sonucunda, hem dünyada hem AB içinde artık dengeler temelden değişmiştir. Özellikle AB üyeleri Rusya'ya yaptırımlar uygularken, katılım müzakereleri yürüten aday ülke Sırbistan liderinin oturduğu koltukta, salıncak benzeri, bir doğuya bir batıya meyletmesi ciddi bir rahatsızlık yaratmaktadır. Brüksel, bundan böyle Sırbistan'ın iki koltuk üzerinde oturma lüksünün bulunmadığını açıkça beyan etmekte, Belgrad'dan artık bir tercih yapması istenilmektedir. Varılan bu noktada, Kosova'yı tanımamakta ısrarını sürdüren, Rusya'ya yönelik yaptırımlara katılmayan, Rusya'nın hoşuna gidecek tutumlarını sürdüren, basın özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü konularında AB standartlarının altında kalan Vuçiç'in Sırbistan'ını sıkıntılı günler beklemektedir. Kanaatim Vuçiç'in gönlünde Moskova'nın değil de Brüksel'in yattığı yönündedir. Sırp halkının anlaşılması güç Rus sempatisine rağmen, yardımcı olunduğu takdirde, Vuçiç batıyı tercihle,  Rusya'ya arkasını dönecektir.

Hasan Servet Öktem kimdir?

Hasan Servet Öktem 1953 yılında Düzce’de doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. 1977 yılında “meslek memuru” olarak Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Stuttgart, Tahran, Cenevre (BM) ve Ottawa'da görev yaptı. Belgrad (2003-2008) ve Havana’da (2012-2016) büyükelçi olarak Türkiye’yi temsil etti. Merkezde, Dışişleri Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı, Uzakdoğu-Afrika Genel Müdürlüğü, İkili Siyasi İlişkiler Genel Müdürlüğü, görevlerinde bulundu.

Yaklaşık 41 yıl çalıştığı Dışişleri Bakanlığı’ndan 2018 yılında emekliye ayrıldı. T24’te 2018 yılından itibaren, ağırlıklı olarak Afrika ve Latin Amerika'daki gelişmeleri yorumlayan yazılar yazıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Alberto Fujimori’yi nasıl bilirdiniz?

Peru'da son 35 yıla damgasını vuran Fujimori ailesi 2026 seçimlerinde muhtemelen bir kez daha ringe çıkacak. Tamam mı, devam mı, o zaman anlayacağız

Dokuzuncu Çin-Afrika Zirvesi'nin ardından...

Çin'in Afrika'ya ilgisi, bu ülkenin dış politikada benimsediği üçüncü dünyacı prensiplerden kaynaklanır. Çin, küresel güneyin lideri olduğuna inanır ve 54 ülkenin bulunduğu kıtanın tamamının desteğini arkasına almayı hedef edinmiştir

Komşu Bulgaristan'a parlamenter demokrasi bir gömlek bol geliyor

AB üyesi olmasaydı, oligarklara teslim Belarus tarzı bir komşumuz olurdu muhtemelen kuzeyimizde

"
"