21 Mart 2025
Geçtiğimiz hafta sonu Belgrad’ın ana caddeleri ve meydanları doldu, taştı. Tarihi kalabalıklara ev sahipliğiyle tanınmış başkent bugüne dek böylesine kalabalık ve devasa bir mitinge şahit olmamıştı. 300 bin civarında insan ana arterlerin ve meydanların tamamını doldurdu. Sırp halkı, geçen kasım ayından bu yana, öğrencilerin önderliğinde, Aleksandar Vuçiç yönetimine meydan okumayı sürdürüyor. Balkanların usta politikacısı artık koltuğunda rahat değil. Bir yandan göstericilerin gönlünü almaya çalışıyor, diğer yandan protestoların arkasında yabancı güçlerin bulunduğunu iddia ediyor. Doğu bloku ülkelerinde yaşanan renkli devrimlere benzer bir komplo senaryosunun Sırbistan için devreye sokulduğunu ileri sürüyor, batılı çevrelerin ülkesini hedefe koyduklarını iddia ediyor.
Dışarıdan bakıldığında Sırbistan’ın kalkındığı, ilerlediği düşünülüyor. 17 yıl önce ayrıldığım Belgrad’a 2023 yılı mayıs ayında giderek bir hafta kaldım. Gerçekten bir Balkan başkenti olan Belgrad’ın gelişmiş bir Avrupa Birliği şehrine dönüştüğüne gözlerimle şahit oldum. Sava nehri kıyısındaki gecekondular ortadan kalkmış, yerlerini, bisiklet yolları, parklar, lüks kafeler, görkemli binalar almıştı. İnsanların kırmızı ışıkta beklediklerine, araçların klakson çalmadıklarına, yerlere sigara izmaritlerinin atılmadığına takdir duygularıyla tanık oldum. Korunmuş tarihi binalar, yemyeşil parklar, Tuna ve Sava kıyılarında yürüyüş yolları, kaliteli alışveriş, insanların üstleri başları, eğitimleri vs… Sırbistan’ın giderek Avrupa’ya yaklaştığı izlenimi verdi bana gördüklerim. Buna mukabil bir araya geldiğim tüm ahbaplarım durmadan dinlenmeden Vuçiç aleyhine konuştular ve şikâyet ettiler. Gerçi o günlerde on öğrencinin ölümüne yol açan okul saldırısının şoku yaşanıyordu. Muhataplarım, okul katliamının sorumluluğunun da Vuçiç yönetimine ait olduğunu, yandaş televizyon kanallarının “rating” odaklı yayınları sayesinde şiddetin toplumun parçası haline geldiğini bana uzun uzun izah ettiler.
Belgrad’a turist gözüyle dışarıdan bakarsanız, son 15 yıl içinde şehircilik açısından yükselen bir Avrupa başkentine dönüştüğünü görürsünüz. Benim Belgrad’a atandığım tarihte (2003 ocak) başkentte sadece mütevazi bir AVM (Mercator) mevcuttu. Maaşlarımızı ilk bir-iki yıl Türkiye’den kurye ile getirirdik. Günümüzde, durum farklı; Avrupa'da ne varsa Sırbistan’da da var. Buna mukabil, büyükşehir kökenli, eğitimli Sırbistan vatandaşları artık bilinçli: Vuçiç yönetiminin gurur duyduğu betondan eserlere kuşkuyla yaklaşıyor, yapılan yolları, köprüleri, lüks otel, bina ve AVM gibi imar faaliyetlerini alkışlamıyor. Bu icraatlar, tersine, yolsuzluklara vesile oldukları düşüncesiyle eleştiri konusu yapılıyor. Sırbistan’da son 5-6 yıldır izlediğimiz protestoların gerisinde bu tepki sosyolojisi yatıyor. Sorun tabiatıyla tek başına yolsuzluk dosyaları değil. Otoriter yönetim, polis baskısı, taraflı yargı, ahlaki değerlerin zayıflaması, siyasilere duyulan güvensizlik, hükümet yanlısı medyadan kaynaklanan rahatsızlık, kamu kurumlarının etkisizliği gibi şikayetler, batılı değerlere inanan şehirli Sırpları Vuçiç yönetiminden iyice uzaklaştırdı.
Vuçiç'in kurucusu olduğu Sırbistan İlerleme Partisi son 12 yıldır seçimleri kazanıyor ve parlamento çoğunluğunu elinde tutuyor. Devam edegelen bu seçim zaferlerinin gerisinde, “yandaş medya” ile devlet imkanlarının iktidar partisi lehine kullanılması kritik önem taşıyor. Vuçiç’in başarısındaki diğer etken ise muhalefetin dağınıklığı ve kuvvetli ortak bir adayın arkasında birleşilememesi. 2012 seçimlerinde, Cumhurbaşkanı Boris Tadiç liderliğindeki Demokratik Parti’nin, Sırbistan İlerleme Partisi karşısında cüzi bir farkla kaybetmesinin ertesinde, batılı değerlere ve Avrupa-Atlantik kurumlarına bağlı partiler Vuçiç karşısında bugüne kadar bir araya gelemediler, kayda değer bir varlık gösteremediler. Bilakis ülkede Ukrayna savaşının da etkisiyle Rusya yanlısı partiler yeşermeye başladılar.
Kasım başında Novi Sad Tren garında gölgelik tavanın çökmesiyle 15 kişinin hayatlarını kaybetmeleri neticesinde son 5 ay içinde düzenlenen ve ülke dışında da dikkat çeken devasa protestolara rağmen, düzenlenecek erken seçimleri Vuçiç'in kazanacağı biliniyor. Bu çerçevede (Türkiye’nin tam aksine) Vuçiç muhalifleri iktidarın erken seçim çağrılarına kulak tıkıyor, Vuçiç yönetimi altında hür ve adil seçimlerin düzenlenemeyeceğini ileri sürüyor, Vuçiç'in istifa etmesini, ardından tarafsız (teknokrat) geçici bir hükümetin gözetiminde, adil ve eşit koşullarda seçim yapılmasını şart koşuyorlar. Vuçiç gibi usta bir siyasetçinin bu tür teklifleri dikkate almayacağı hususunda bir şüphe bulunmuyor. Peki ne olacak? Devasa protestolar, mitingler, boykotlar devam mı edecek? Sırbistan nasıl yönetilecek? Yönetilemez bir ülkeye mi dönüşecek? ABD başkanı Trump’ın dünyayı adeta bir çorba gibi karıştırdığı şu dönemde, Avrupa’nın güvenliğini ABD'ye emanet edemeyeceğini kavradığı şu kritik konjonktürde, Sırbistan'dan karmaşa ve istikrarsızlık sesleri yükselmesi ciddi bir talihsizlik, Balkanlar'ın lider ülkesinden S.O.S sinyalleri geliyor.
Geçtiğimiz Kasım ayı başında Çin finansmanıyla yenilenen Novi Sad Tren garında meydana gelen ölümlü kazanın ardından, öğrencilerin liderliğinde, Novi Sad, Belgrad, Niş ve Kragujevac şehirlerinde düzenlenen protestolara Sırp halkı sahip çıktı. Öğrenci grupları bu büyük gösterilere civar şehirlerden uzun yürüyüşler yaparak, yollarda geceleyerek iştirak ettiler. Yürüyüşe katılan öğrencileri geçtikleri şehirlerin sakinleri çok sıcak karşıladılar, ikramlarda bulundular, bağırlarına bastılar. Son protesto geçen hafta başkent Belgrad’da gerçekleştirildi, hükümetin engelleme çabalarına rağmen, 300 bin kişinin katıldığı muazzam bir gösteriye şahit olduk. Tüm protestolarda Novi Sad Tren garında hayatlarını kaybeden 15 kişinin her biri için saygı duruşları yapıldı. Muhalif siyasi partilerin iktidarı yıllardır yıpratamadıkları dikkate alındığında, öğrencilerin önderliğinde gerçekleştirilen ve Vuçiç'in uykularını kaçıran bu barışçıl gösterilerin kıymeti takdire şayandır. Sırp öğrencilerin tarih yazdıkları buradan herkese saygıyla duyurulur. Yolsuzlukların açığa çıkarılması ve sorumlularının cezalandırılmasına odaklı, siyasi ikbal ve diğer hesaplardan uzak, halkın desteğini arkasına alan öğrenci seferberliğinden, ülke içinde ve geniş Balkanlarda, kimler gerekli dersi çıkaracaklar pek merak ediyorum; Vuçiç karşıtı süreci yakından izlemeyi sürdürüyorum.
Hasan Servet Öktem kimdir? Hasan Servet Öktem 1953 yılında Düzce'de doğdu. Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (Mülkiye) bitirdi. 1977 yılında "meslek memuru" olarak Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Stuttgart, Tahran, Cenevre (BM) ve Ottawa'da görev yaptı. Belgrad (2003-2008) ve Havana'da (2012-2016) büyükelçi olarak Türkiye'yi temsil etti. Merkezde, Dışişleri Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı, Uzakdoğu-Afrika Genel Müdürlüğü, İkili Siyasi İlişkiler Genel Müdürlüğü, görevlerinde bulundu. Yaklaşık 41 yıl çalıştığı Dışişleri Bakanlığı'ndan 2018 yılında emekliye ayrıldı. T24'te 2018 yılından itibaren, ağırlıklı olarak Afrika, Latin Amerika ve Balkanlar'daki gelişmeleri yorumlayan yazılar yazıyor. |
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Doğu Kongo'ya dair kararı onaylayarak, Ruanda'yı ismen zikretmek suretiyle, askerlerinin KDC topraklarından çıkmalarını buyurdu. Bu defa Kigali'nin yoğun ateşe maruz kaldığına şahit oluyoruz
Başbakan Kurti hükümet kurmaya muvaffak olamaz ve erken seçim kararı alınır ise Brüksel ve Vaşington'un mutlu olacaklarına inanıyorum
Batılı ülkelerin, M23'ün ateşkese razı edilmesini teminen, Ruanda'ya baskı yapmaları yanında, bölgesel örgütler EAC ve SADC ile Angola'ya ateşkes için destek sağlamaları önem arz ediyor
© Tüm hakları saklıdır.