"Bu, 64 bin 000 dolarlık bir soru" sözü, önemli, fakat cevaplandırılması çok zor olan durumlar için kullanılan bir deyimdir. Kökeni 1950'li yıllarda İngiltere'de yayınlanan bir radyo programına dayanıyor. Bugünlerde Ukrayna-Rusya krizinde yaşananlar tam tamına bu soruyla uyuşuyor. Acaba Rusya Ukrayna'ya saldıracak mı? Saldırdığı takdirde Batı'nın tepkisi ne olur? Bu sorulara verilecek cevap için herkesin bir tahmini var, ama henüz doğru cevabı bilen yok.
Ortada bir gerçek varsa, o da Rusya'nın kedinin fareyle oynadığı gibi ABD ve NATO ile oynaması. Dünyanın geri kalanı da nefesini tutmuş, bu oyun nasıl sonuçlanacak merakla bekliyor.
Putin ne istiyor?
Putin'in kafasında yatan asıl amacı anlamak zor değil.1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasını, içi kan ağlayarak izleyenlerin başında Putin geliyor olmalı. O tarihten bugüne de arka bahçesi olarak gördüğü coğrafyada, bağımsız birer cumhuriyet kurulmuş olmasını içine sindiremedi. Bu rahatsızlığını da, gerek söylemleriyle, gerek eylemleriyle her vesileyle gündeme getirmekten çekinmiyor.2005 yılında SSCB'nin dağılmasını, yüzyılın en büyük jeostratejik hatası olarak nitelemişti. Geçen yıl daha da ileri giderek, yazdığı bir makalede Rusya, Ukrayna ve Belarus'un tek bir Rus/Slav kimliğine sahip olduğunu, bu milli kimliğin başkentinin de Kiev olması gerektiğini ileri sürdü. Putin'in makalesinde dile getirdikleri, gönlünde yatan aslanın Stalin'in Sovyetler Birliği değil, Katerina'nın Rus İmparatorluğu olduğunu gösteriyor. Rus akademik çevrelerinde " yeni Osmanlı", "Türk dünyası" benzeri, "yeni Rusya"," Rus dünyası" tartışmalarının alevlendiği gözlerden kaçmamalı.
Rus diplomatları daha başarılı
Ruslar sıkı müzakerecilerdir. Kendisi de kariyerden gelen bir diplomat olan Lavrov liderliğindeki Rus hariciyesi, deneyimli diplomatlardan oluşuyor. Ukrayna krizini yöneten Bakan Yardımcıları Alexander Grouchkov, Sergey Rbyakov, Putin'in dış politika danışmanı Yuri Ushakov, uzun yıllar güvenlik alanında çalışmış, NATO ve AGİT'te görev yapmış ,çok taraflı diplomasiyi iyi bilen, kurt diplomatlar. Rusya'nın geçen yıl 15 Aralık'ta, Amerikan tarafına ilettiği anlaşma taslaklarındaki NATO'nun daha fazla genişlememesi, NATO'ya 1997 yılından sonra kabul edilen ülkelerde konuşlu NATO kuvvetlerinin geri çekilmesi gibi taleplerin kabul edilmeyeceğini bilmemelerine imkan yok. Nitekim ABD'nin cevabı da öyle oldu.
Öte yandan Ukrayna'nın kısa ve orta vadede NATO'ya giremeyeceğinin ABD ve NATO ülkeleri bal gibi farkındalar. Ama bunu yazılı olarak kağıda dökmeleri NATO'nun kurucu belgesi Washington Antlaşması'na aykırı.
Rusya karşısında, Batı bloğunun hâli de yürekler acısı. Başkan Biden'ın "işgal" ile "sınır ihlali" arasında ayrım yapan sözleri, uluslararası ilişkiler fakültelerinde okutulacak nitelikte, diplomasi de neyin söylenip, neyin söylenmemesi gerektiğinin güzel bir örneği. Caydırıcılığın olmazsa olmaz birinci şartı karşı tarafta belirsizlik yaratarak kafaları karıştırmaktır. Rusya'nın yaptığı da tam bu değil mi? 100 bin askerin ne için sınıra yığıldığını bir aydır hepimiz tartışıyoruz. Amerika ise, caydırıcı bir önlem olarak Kiev'deki Büyükelçilik personelini tahliye ediyor.Allah akıl fikir versin.
NATO ülkeleri darmadağın
Ukrayna bir NATO ülkesi olmadığı için beşinci maddeyi işleterek ortak bir NATO harekatı zaten mümkün değil. Ukrayna'ya verilecek destek konusunda da her kafadan bir ses çıkıyor. Almanya, Putin'in taleplerine daha ılımlı yaklaşırken Karantina günlerindeki dans partileri nedeniyle koltuğu sallanan İngiltere Başbakanı Borris Johnson, Ukrayna'ya asker göndermekten söz ediyor. Fransa ise Amerika'yı dışlamak için krizi dörtlü Normandiya formatına çekmeye çalışıyor. Hirvatistan Cumhurbaşkanı Zoran Milanoviç , Ukrayna ile Rusya arasında olası bir çatışma çıkması halinde askerlerini NATO'dan geri çekmekle tehdit ediyor. Bugün yangına körükle giden kraldan çok kralcı Bulgaristan, Romanya ve Polonya bir savaş çıkarsa, ne yaparlar o kadar net değil.
Askeri bir tepkiyi bir kenara bırakın, ekonomik yaptırımlar konusunda da görüş ayrılıkları var. Almanya'nın Kuzey akım-2'nin sonlandırılması, Rus bankalarının uluslararası işlem yapabilmesine imkan veren "swift" sisteminden dışlanması gibi Rusya'nın asıl canını acıtacak kararlara katılmayacağı belli oldu.
Şimdi gelelim 64 bin 000 dolarlık sorunun cevabına. Rusya askeri bir harekat gerçekleştirmeden istediklerinin bir bölümünü elde etti. ABD'yi ve NATO'yu masaya oturttu. Bir buçuk aydır müzakereler devam ediyor. Kimse masayı deviren taraf olmak istemez. Donbas uzun bir süredir zaten fiilen Rusya'nın kontrolü altında. Bu bölgede Serbestçe at oynatabiliyor.
Öyle görünüyor ki kafa kafaya güreş tutulmadan peşreve devam edilecek.