Göçmen karşıtlığına dayanan aşırı sağcı eğilimler, Avrupa’da hızla yayılmaya devam ediyor. Bugüne kadar sömürgeci geçmişi bulunan ve yabancılarla iç içe yaşamaya alışık Hollanda, Portekiz ve İngiltere gibi ülkelerde aşırı sağın kolay kolay filizlenemeyeceği söylenirdi. Maalesef geçen sene Hollanda’da neo faşist Wilders’in Partisinin iktidara gelmesinden, Portekiz’deki son genel seçimlerde aşırı sağdaki “Chega”nın elde ettiği başarılı sonuçlardan sonra bu ay başında da İngiltere’de aşırı sağcıların başlattığı sokak hareketleri bu hipotezin o kadar da doğru olmadığını gösterdi.
Fitili ateşleyen Southport saldırısı
29 Temmuz’da İngiltere’nin kuzey batısındaki Southport kentinde üç kız çocuğu bıçakla öldürüldü, 11 kişi de yaralandı. Saldırının Müslüman bir göçmen tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin asılsız iddialarla başlayan olaylar, hızla İngiltere geneline yayıldı. SouthPort’un yanı sıra, Manchester, Birmingham, Middlesbrough, Leeds, Liverpool ve Kuzey İrlanda’da Belfast’ta sokaklara çıkan aşırı sağcı göstericiler, arabaları ataşe verdiler, camileri taşladılar, göçmenlerin kaldıkları otelleri tahrip ettiler, alışveriş merkezlerini yağmaladılar. 3 Ağustos’da bu kere aşırı sağcılara karşı, solcuların protesto gösterileri başladı. Aşırı sağcılarla çatışmalarda çok sayıda polisin yaralandığı şiddet olayları ancak bir hafta sonra güçlükle bastırılabildi.
İngiltere nereden nereye geldi?
80’lı yılların ikinci yarısında görev yaptığım İngiltere, insanın Avrupa’da kendisini en az yabancı hissettiği ülkelerin başında gelirdi. Londra’daki ilk günlerimden birinde kuzey Londra civarlarında yolumu kaybettim. Londra’ya yolu düşenler bilirler, şehirdeki tüm sokak haritalarını biraraya getiren “A’dan Z'ye" isimli bir kitap vardır. Arabamı bir kenara çekerek torpido gözünden çıkardığım “A’dan Z’ye”den nerede olduğumu bulmaya çalışırken iri yapılı bir erkeğin cama vurmakta olduğunu fark ettim. Dışarıda şiddetli bir yağmur yağıyordu. 80’li yıllar ASALA ve PKK’nın terör eylemlerinin tavan yaptığı yıllardı. Bir Türk diplomatı olarak ister istemez bir irkildim. Adamın ısrarla cama vurmaya devam etmesi karşısında, büyük bir tereddütle camı araladığımda ben daha ağzımı açmadan, karşımdaki adamın şemsiyesinin altından kafasını çıkararak, ”Galiba yabancısınız, size nasıl yardımcı olabilirim?" diye sormasını hiç unutmuyorum. Türkiye’de bile birilerine adres sorduğunuzda kafasını dönüp giden çok insan görmüşken, yurt dışında bir İngiliz’in bu davranışı beni çok duygulandırmıştı. Peki o günün yabancıları kucaklayan İngiltere’sinden bugün başkalarının kutsal mekânlarını taşlayan İngiltere’ye nasıl gelindi?
Yasa dışı göçmen ve yabancı sayısındaki hızlı artış
Son 10-15 yıl içerisinde Avrupa’yı saran yasa dışı göç dalgasından İngiltere de fazlasıyla nasibini aldı. Hintli, Pakistanlı, Kıbrıslı gibi İngiltere’de uzun yıllardır yaşayan yabancı topluluklarına ilaveten, Türkiye kadar olmasa da çok sayıda Suriye’den, Irak’tan, İran’dan ve Afganistan’dan kaçarak İngiltere’ye sığınanlar oldu. Bir günde hâlâ ortalama 700 civarında yasa dışı göçmen botlarla Fransa’dan İngiltere’ye geçmeye devam ediyor. Tabii bir de geçmiş yıllarda Avrupa Birliği’nin genişlemesiyle serbest dolaşımdan yararlanarak başta “Polonyalı tesisatçılar” olmak üzere Orta Avrupa ve Balkan ülkelerinden gelerek İngiltere’ye yerleşenler var. Londra’da eskiden ünlü Oxford Caddesi'ne çıktıdığınızda yabancı olarak sadece zengin Arapları görürdünüz. Bugün yedi düvelden insana rastlamak mümkün.
Ekonomik güçlükler aşırı sağ eğilimleri besliyor
BREXIT İngilizlere bekledikleri refah artışını getirmedi. Muhafazakâr hükümetlerin referandumdan önce halka verdikleri sözler doğru çıkmadı. Enflasyon bir ara yüzde 12’lere kadar yükseldi. Bir yandan işsizlik artarken, bir yandan da TIR şoförlüğü, temizlik işçisi, sağlık sektörü gibi alanlarda eleman temininde güçlüklerle karşılaşılmaya başlanıldı. Öteden beri ülkenin kanayan yarası olan Ulusal Sağlık Sistemi (NHS) bir türlü düzeltilemiyor. İngiltere’de aile hekiminden geçmeden hastaneye gidilmez. Acil olanlar haricinde basit bir ameliyat için aylarca sıra beklemek gerekir. Genç kuşaklar gelecekleriyle ilgili belirsizliklerden son derece rahatsızlar. Ekonomik sıkıntılar aşırı sağdaki “REFORM UK” Partisi'nin lideri Nigel Farage, İngiliz Ulusal Partisi’nden Tommy Robinson gibi fırsatçı politikacılar tarafından yabancı göçmenler üzerinden istismar ediliyor.
Çift taraflı bıçak sosyal medya
Southport’ta başlayan son şiddet olaylarının süratle yayılmasında sosyal medyanın da olumsuz bir rol oynadığı aşikâr. Saldırganın kimliğine bağlı olarak aşırı sağ örgütler tarafından hedef gösterilerek yapılan paylaşımlar, İngiltere gibi demokrasinin beşiği sayılan bir ülkede bile ifade özgürlüğü ile halkın doğru haber alma hakkı arasındaki dengenin nasıl kurulacağı tartışmalarını beraberinde getirdi.
Başbakan Starmer sınıfı geçti
Son olaylar henüz iktidarda birinci ayını tamamlayan İşçi Partisi Hükümeti için ilk ciddi sınavı teşkil etti. İlk gün yaptığı açıklamada şiddete başvuranların karşılarında bütün gücüyle hukuku bulacağını vurgulayan Başbakan Keir Starmer popülizm yapmadan, seri kararlar alarak izlediği kararlı tutumla bu sınavdan başarıyla çıktı. Polise petrol bombası fırlatanlar, tuğla atanlar kameralardan tespit edilip tek tek evlerinden toplanarak gözaltına alındı. 10 Ağustos itibariyle tutuklananların sayısı 1,075’e ulaştı. Tutuklananlar arasında 13 yaşında bir kız çocuğu da var, 69 yaşında ihtiyar bir adam da.
Mahkemeler gece gündüz çalışarak 3 gün içerisinde arka arkaya mahkumiyet kararları vermeye başladılar. Verilen hapis cezaları 20 ay ile 3 yıl arasında değişiyor. Polise mukavemet, kamu malına zarar verme, sosyal medyada şiddet çağrısı yapmak gibi suçlamalar ile yargılamalar halen devam ediyor.
İngiltere’nin yakın geçmişinde bu kadar geniş çaplı sokak gösterileri son kez 2011 yılında yaşanmıştı. Londra’nın Tottenham semtinde siyahi bir İngiliz'in polis kurşunu ile vurulması üzerine başlayan karışıklıklar sırasında ilginç bir tesadüf olarak bugünkü başbakan Starmer başsavcı olarak görev yapıyordu. O dönem ağır davranmakla suçlanan Starmer anlaşılan bu kez gereken dersleri çıkarmış.
Her şeye rağmen İngiltere’de demokratik değerlere bağlı, ırkçılığa karşı büyük bir çoğunluk var. Kısa sürede faşizme karşı omuz omuza sloganıyla biraraya gelen bu kesim aşırı sağcılara meydanların boş olmadığını gösterdi.
Yiğidi öldür, ama hakkını ver.
Hasan Göğüş kimdir?
Hasan Göğüş, 1953 yılında Gaziantep'te doğdu. 1976'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu.
Diplomatik kariyerine 28 Nisan 1977'de başladı. Yurtdışında sırasıyla Yeni Delhi Büyükelçiliği'nde ikinci kâtip, BM Cenevre Ofisi nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği'nde başkâtip, Londra Büyükelçiliği'nde müsteşar, AGİT'te Daimi Temsilci Yardımcısı olarak çalıştı.
Dışişleri Bakanlığı merkezde; Müşterek Güvenlik İşleri, Savunma Anlaşmaları ve Uygulama dairelerinde ikinci kâtiplik, müsteşar özel kalem müdürlüğü, Bağımsız Devletler Topluluğu Genel Müdürlüğü'nde Orta Asya Daire Başkanlığı, AGİT Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Genel Müdür Yardımcılığı, Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleriyle ikili ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Merkezdeki son görevi sırasında Türkiye-Hollanda ilişkilerine katkılarından dolayı Hollanda Kraliçesi Beatrix tarafından "Oranje- Nassau" nişanı ile ödüllendirildi.
Büyükelçi olarak Türkiye'yi sırasıyla Yeni Delhi, Atina, Viyana ve Lizbon'da temsil etti. 23 Ekim 2018'de Dışişleri Bakanlığı'ndan emekliye ayrılan Hasan Göğüş, Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü Danışma Kurulu ve Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeliklerini sürdürüyor, T24'te dış politika konusunda yazılar yazıyor.
Hasan Göğüş'ün ayrıca 42 yıllık meslek anılarını derlediği, Doğan Kitap'tan yayımlanmış "Zor Başkentlerde Diplomasi" ve köşe yazılarını topladığı İdeal Kitap'tan yayımlanmış "Diplomasi Yazıları" isimli iki kitabı bulunmaktadır.
|