Son günlerin en fazla yazılıp çizilen konularının başında Kazakistan geliyor. Köşe yazılarının önemli bir bölümü de, bu ülkedeki gelişmelere odaklandı. Enerji fiyatlarındaki artışları protesto etmek amacıyla başlayıp, kısa sürede ülke geneline yayılan olayların gerçek nedeni ve arkasında kimlerin bulunduğu üzerinde fikir birliği yok. Bazıları, Soros benzeri kuruluşların, Kazakistan'da yeni bir bahar yaratmak, demokratik ilkeler temelinde rejim değişikliği sağlamak için ortalığı karıştırdıklarını ileri sürüyor; bazıları da Kazakistan'ın Batı'nın etkisi altına girmesi halinde, "Tapulu arazimde gecekondu diktirmem" mesajı veren Rusya'yı işaret ediyor. Kazak yöneticilere soracak olursanız da, eylemlerin arkasında, kulağımıza hiç de yabancı gelmeyen dış güçler, yabancı teröristler ve provokatör gruplar var. Bu tabloya bakınca insanın aklına ister istemez, Agatha Christie'nin romanlarında sıkça sorulan, "Katil kim?" sorusu geliyor. Herhalde romanın sonunu okumadan gerçek katili öğrenmek de mümkün olmayacak.
İstikrar adası Kazakistan
Kazakistan, coğrafi büyüklük ve doğal kaynaklarının zenginliği bakımından Dünya'da ilk ona giren bir ülke. Sovyetler Birliği döneminde bile gelişmişlik düzeyi açısından, diğer orta Asya Cumhuriyetlerinin bir adım önünde olmuş.1992 yılında, Hikmet Çetin başkanlığındaki heyetle Azerbaycan ve Orta Asya Cumhuriyetlerine yapılan ilk ziyarette, 150 kişilik heyete konaklayabilecek uygun bir otel bulmakta zorlanmadığımız tek başkent Almati olmuştu. Son 30 yıldaki petrol gelirlerinin alt yapı yatırımlarına yöneltilmesiyle, bu fark daha da açılmış durumda.
Nazarbayev ve dış politikası
Nazarbayev, bağımsız Türk Cumhuriyetlerinin ilk devlet başkanlarından hâlâ siyaset sahnesinde kalabilen tek lider. Halen Rusya'da yaşadığı tahmin edilen Kırgızistan Devlet Başkanı Akayev hariç, diğerlerinin hemen hepsi bu dünyadan göçüp gittiler. Komünist "nomenclature"den gelen Nazarbayev, Türkmenistan'da ve Özbekistan'da olduğu gibi, örgütlü bir muhalefetle karşılaşmadan, ülkeyi bugüne kadar istediği gibi yönetti. Dış politikada Rusya, Çin, ABD ve Türkiye arasında akıllı bir denge siyaseti güderek kimseyi gücendirmedi. 2015 yılında bir Rus uçağının Türk jetlerince düşürülmesini takiben yaşanan krizde, arabuluculuk yaparak Erdoğan ile Putin'i barıştırdı. "Asya'da İşbirliği ve Güvenlik Artırıcı Önlemler Konferansı"nın kurulmasına öncülük etti. AGİT zirvesine ev sahipliği yaptı. Nazarbayev, tüm bu yaptıklarıyla uluslararası arenada kendisine saygın bir yer edindi.
İçeride itibar kaybeden Nazarbayev
Gelgelelim aynı başarıyı ülke içerisinde sağlayabildiği pek söylenemez. Nazarbayev liderliğindeki Kazakistan'da, görünürdeki refah artışının geniş halk kitlelerine yayılması mümkün olmadı. Nazarbayev Ailesinin yol açtığı büyük çaplı yolsuzluklar ve özellikle İngiltere'de satın alınan mülkler herkesin malumu. Bu yolsuzlukları yüksek sesle dillendiren Nazarbayev'in büyük kızı Draga'nın eşi Rahat Aliyev'in, Viyana'da önce tutuklanması, sonra da hapishanede ölü bulunması Nazarbayev'in itibarını iyice sarstı.
Sadece Kazakistan'da değil, tüm Orta Asya Cumhuriyetlerinde 30 yıl içerisinde batılı standartlarda bir demokrasiye geçilmesini beklemek gerçekçi değil. Ama en azından temel insan haklarına saygı gösterilerek keyfi tutuklamalara son verilebilirdi. Nazarbayev'in her seçimde komünist geleneğe uygun olarak oyların yüzde yüze yakın bir bölümünü alarak devlet başkanı seçilmesi de insanlara hiç inandırıcı gelmedi.
Organize işler mi var?
Mevcut Cumhurbaşkanı Tokayev dahil, yönetici elitin hemen hepsi Nazarbayev'in adamları. Yine de kendi aralarında iktidar çekişmesi yaşandığı biliniyor. Böyle bir mümbit ortamda fitili kimin ateşlediğini tespit etmek o kadar kolay değil. Ancak olayların neredeyse eş zamanlı dokuz şehirde birden başlaması, bu şehirlerdeki devlet binalarının işgal edilmesi ve dağıtılan silahların görüntüleri organize işler olasılığını güçlendiriyor.
Rusya ve barışı koruma
Senaryoyu kim yazmış olursa olsun, Rusya Federasyonu vakit kaybetmeden durumdan vazife çıkarmayı bildi. Ruslar öteden beri barışı korumaya pek bir meraklıdır. AGİT'in 1994 Budapeşte zirvesinden önce kendi barışı koruma faaliyetlerini AGİT'te meşrulaştırma uğraşıları, Türkiye ve Azerbaycan'ın direnmesiyle önlenebilmişti. Bugün çoğumuzun ilk kez adını duyduğu Ortak Güvenlik Antlaşması Teşkilatı'nın (OGAT) Kazakistan'a barış gücü göndermesinden endişe duyan ABD ve batılı müttefiklerimiz, o tarihte "Bizi bulaştırmayın da, Ruslar kendi coğrafyalarında ne yaparlarsa yapsınlar" havasında, Rusya'nın AGİT adına barışı koruma önerisine destek vermişlerdi. Öte yandan, AGİT ülkelerinden gelen bir grup subay, yaklaşık 30 yıldır Yukarı Karabağ'a gönderilecek çok uluslu barış gücünün planlamasını yapıyor. Onlar planlarını yapadursun, atı alan Üsküdar'ı geçti, Rus askerleri geçen sene Yukarı Karabağ'a girdi. Aslında Kazakistan'a gönderilen askerleri OGAT barış gücü diye nitelendirmek akla ziyan. Kendi sınırlarını korumaktan aciz Ermenistan ve Beyaz Rusya, 5-6 manga askerle 2.7 milyon kilometrekarelik Kazakistan'da barışı mı koruyacak?
Putin'in satranç oyunu
Satrançta dünya şampiyonları boşuna Ruslardan çıkmıyor. Adamlar diplomasiyi de satranç gibi ince ince oynuyorlar. Putin, önce bir piyon hamlesiyle Gürcistan'a giriverdi. Ardından kalesiyle Kırım'ı aldı. Atını ileri sürerek Ukrayna'yı bölmek üzere. Şimdi de Kazakistan'da veziri istiyor? Kazakistan'ın yumuşak karnı, nüfusunun yüzde 80'i Ruslardan oluşan kuzeyde sınıra yakın bölgelerde yeni bir Donbas yaratmak Rusya için çocuk oyuncağı.
Türk Devletleri Teşkilatı ve Kazakistan'daki olaylar
Türk Devletleri Teşkilatı da (TDT), OGAT Zirvesi'nden bir gün sonra çevrimiçi toplandı. Medyamızda neden TDT değil de, OGAT askeri gönderildi diye sorgulayanlar çıktı. Gerçekçi olalım. TDT henüz üç ayını doldurmuş yeni bir bebek. Kuruluş amaçları arasında böyle bir işlev öngörülmemiş. Rusya ile TDT'yi karşı karşıya getirebilecek bir hareketin içerisinde olmak, yapılabilecek hataların en büyüğü olur. OGAT barış gücü nasıl Rus barış gücü demekse, Olası bir TDT barış gücü de ister istemez, Türk barış gücü damgasını taşıyacaktır. Unutmayalım, Enver Paşa'nın cenazesini, ancak yüz yıl sonra Tacikistan'da bulup Türkiye'ye getirebildik. Allahu Ekber dağlarında verdiğimiz şehitleri de geçen hafta andık. Kazakistan'da yaşananlar zaten bir kriz anında, kafaların hemen ne tarafa çevrildiğini de gösterdi.
Kazakistan bugün için çıkan yangını büyük ölçüde söndürebilmiş görünse de, ileride ülkenin ne yöne evrileceği, Nazarbayev'in akıbeti, Tokayev'in barış gücü karşılığında Rusya'ya ne gibi bir diyet ödeyeceği, iktidarda kalıp kalamayacağı, gelişmelerin diğer orta Asya Cumhuriyetlerine olabilecek yansımaları belirsizliğini koruyor. Cem Yılmaz'ın deyimiyle her şey masada "little little in the middle"(azar azar ortada). Sonuçta nasıl bir menü çıkacak bekleyip göreceğiz.