05 Nisan 2025

Helsinki Nihai Senedi 50 yaşında

Bir bakışta günümüzde Helsinki ilkelerinin hemen hemen hepsinin Putin’in Rusya’sı, önemli bir bölümünün de Trump yönetimindeki ABD tarafından ihlal edildiği açıkça görülüyor. Uluslararası çevrelerde, “Helsinki 2.0”’nin gerekli olduğu söylemleri dolaşmaya başladı. Gerçekçi olmak gerekirse, Ukrayna’daki savaşının yarattığı Rusya ile Batı arasındaki gerginliğinin devam ettiği bir ortamda, Helsinki ilkelerinin yeniden yazılması pek mümkün görünmüyor

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı 1973-1975 yılları arasında 35'ten fazla ülkeyi bir araya getirdi

Uluslararası ilişkilerde Birleşmiş Milletler Antlaşması’ndan sonra belki de en fazla atıf yapılan belge,” Helsinki Nihai Senedi”dir. Avrupa’da Arnavutluk haricindeki 33 ülkenin yanı sıra, Kanada ve ABD tarafından imzalanan Helsinki Nihai Senedi, Parlamentolar tarafından onaylanmadığı için sadece siyasi bağlayıcılığa sahiptir. Bununla birlikte, uluslararası alanda hukuki niteliği olmasa da devletlerin siyasi ve ahlaki sorumluluklarına dikkat çeken ve koşulsuz olarak iyi niyetle uygulanması gereken bir belge niteliğindedir. Bu çerçevede soğuk savaşın sona erdirilmesinde, Avrupa’da uzun yıllar barış ve istikrarın korunmasında önemli bir rol oynamıştır.

Bu yıl Helsinki Nihai Senedi’nin imzalanmasının 50. yıldönümü. Helsinki Nihai Senedi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı çerçevesinde üç aşamada hazırlandı. 3 Temmuz 1973 tarihinde Helsinki’de dışişleri bakanları seviyesinde başlayan toplantılar, 18 Eylül 1973’ten 21 Temmuz 1975’e kadar Cenevre’de büyükelçiler düzeyinde devam etti. İki yıla yakın yoğun müzakereler sonucunda ortaya çıkan nihai metin, 1 Ağustos 1975 tarihinde Helsinki’de devlet ve hükümet başkanlarınca imzalandı. Türkiye adına Başbakan Süleyman Demirel tarafından imzalanan Nihai Senedin diğer imzalayıcıları arasında ABD Başkanı Gerald Ford, SSCB Komünist Partisi Genel Sekreteri Leonid Brejnev, Fransa Cumhurbaşkanı Valery Giscard d’Estaing, Almanya Başbakanı Helmut Schmidt, İngiltere Başbakanı Harold Wilson, İtalya Başbakanı Aldo Moro gibi her biri dünya sahnesinde ayrı ayrı iz bırakmış, bugün için nesli tükenen liderler yer alıyor.

ABD Başkanı Gerald Ford

 Nihai Senedin sepetleri

Helsinki Nihai Senedi, sepet olarak da isimlendirilen güvenlik, insani ve ekonomik konulardaki üç bölümden oluşur. Toplamda 60 sayfayı bulan Nihai Senedin bel kemiğini, “Avrupa’da Güvenliğe İlişkin Konular” başlığını taşıyan birinci bölümü teşkil etmektedir. Bu bölüm, “Katılımcı Devletler Arasındaki İlişkileri Yönlendiren İlkeler Bildirisi” ve “Güven Arttırıcı Önlemler” olmak üzere iki alt başlıktan oluşuyor.

Helsinki’nin 10 ilkesi

Akademik çevrelerde “Helsinki Decologue” olarak da anılan, “Katılımcı Devletler Arasındaki İlişkileri Yönlendiren İlkeler Bildirisi”, uluslararası ilişkilerde uygulanması gereken 10 temel ilkeyi içeriyor Bu ilkeler, egemen eşitlik; güç tehdidinden veya güç kullanmaktan kaçınma; sınırların ihlal edilmezliği; devletlerin toprak bütünlüğünün korunması; anlaşmazlıkların barışçıl yöntemlerle çözümlenmesi; iç işlerine karışmama; insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı; halkların kendi geleceklerini belirleme hakkı; devletler arasında işbirliği; yükümlülüklerin uluslararası hukuka uygun olarak iyi niyetle yerine getirilmesi.

AGİT’te bir efsane- Büyükelçi Ali Hikmet Alp

1975 yılında Helsinki Nihai Senedi’ni imzalayan devlet ve hükümet başkanlarından hiçbiri bugün hayatta değil. Ama müzakerelerine katılanlardan hayatta olanlar var. Bunlardan biri de üç kez maiyetinde çalışmış olmaktan onur duyduğum Büyükelçi Ali Hikmet Alp. 1989-1996 yılları arasında yedi yıl süreyle Türkiye’nin AGİT nezdindeki ilk Daimî Temsilcisi olarak görev yapan Büyükelçi Alp, sıradan bir diplomat değil. 1973 yılından emekli olduğu 1996 senesine kadar belli başlı tüm AGİT belgelerinin müzakerelerine katılmış, katkıda bulunmuş bir meslek büyüğümüz. Türkiye’nin büyük kazanımlar elde ettiği “Avrupa’da Konvansiyonel Kuvvetler Anlaşması’nı (AKKA) kaleme alanlardan biri, belki de en fazla hatırlananı. AGİT’in Budapeşte Zirvesi sırasında Amerikan Daimî Temsilcisi Sam Brown’ın, “Ali, AGİT’te bir müessesedir” dediğini duymuştum. 1994 yılı sonlarında Rusya’nın Çeçenistan’a saldırıları başladığında koca ABD, Avrupa Birliği’nin hiçbir ülkesi ağzını açmaya cesaret edemezken Büyükelçi Ali Hikmet Alp’in Daimi Konsey Toplantısında savaşı AGİT gündemine taşıdığına bizzat tanık oldum. Hem de Ankara’dan talimat almaya ihtiyaç bile duymadan. Üç ay sonra da AGİT’in Çeçenistan’a misyon göndermesine Rusya’nın itirazlarının kırılmasında önemli bir rol oynayan “AGİT Çeçenistan Yardım Grubu”nun isim babalığını da Büyükelçi Alp yapmıştır.

Bayram ziyaretine gittiğim Büyükelçi Alp’e Helsinki Nihai Senedi’nin müzakerelerine ilişkin anılarını sordum. Büyükelçi Alp’in anlattığına göre, Türk Heyetine Helsinki’de zamanın Finlandiya Büyükelçisi Hamit Batu, Cenevre’de Özdemir Benler başkanlık etmiş. Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi nezdindeki Daimi Temsilci Çoşkun Kırca da zaman zaman Cenevre’deki görüşmelere iştirak etmiş.

Nihai Senedin müzakerelerinde en hararetli tartışmalar toprak bütünlüğü ilkesi üzerinde yaşanmış. Tarihin cilvesine bakar mısınız? Bugün Ukrayna’da param parça ettiği toprak bütünlüğü ilkesinin en hararetli savunucusu o tarihte Ruslar olmuş. Batılı ülkeler ise ileride Almanların birleşmesine kapıyı açık bırakabilmek ve Baltıkların Sovyetler Birliği’nden kopmasının önünü açmak için demokratik yollardan barışçıl yöntemlerle sınırların değiştirebileceğini ileri sürerek bu ilkeyi sulandırmak istemişler. Büyükelçi Alp, Cenevre’deki son toplantılardan birinde bu mesele görüşülürken söz sırası kendisine geldiğinde iki arada bir derede kaldığını, bir yandan ittifak dayanışmasının NATO ülkeleriyle birlikte hareket etmesini gerektirdiğini, diğer yandan da Kürt sorunu düşünüldüğünde Rus görüşlerinin Türkiye için daha cazip göründüğünü, sonuçta bugün tam olarak hatırlayamadığı orta yollu bir konuşma yaptığını, ancak toplantıdan sonra Rus Heyeti başkanı Mendeleyev’in yanına gelerek desteği için kendisine teşekkür ettiğini söylüyor.

Bugün hala AGİT terminolojisinde kullanılan sepet sözcüğü de ilk kez Helsinki’deki Türk Heyeti Başkanı Hamit Batu’dan çıkmış. Helsinki’de bir ay süren yoğun görüşmelerden sonra Cenevre’ye geçilirken Büyükelçi Batu, o güne kadar kaydedilen gelişmelerin boşa gitmemesi için varılan mutabakatları konular itibariyle oluşturulacak sepetlerde biriktirilmesini önermiş. Amerikalılar, bu önerinin süreci hızlandıracağı için Hamit Batu’ya biraz bozuk çalmışlar. Ama sonuçta öneri kabul edilmiş. Güvenlik, ekonomik ve insani sepet tanımlamaları bu şekilde ortaya çıkmış.

Yerle bir edilen Helsinki ilkeleri

Bir bakışta günümüzde Helsinki ilkelerinin hemen hemen hepsinin Putin’in Rusya’sı, önemli bir bölümünün de Trump yönetimindeki ABD tarafından ihlal edildiği açıkça görülüyor. Uluslararası çevrelerde, “Helsinki 2.0”’nin gerekli olduğu söylemleri dolaşmaya başladı. Gerçekçi olmak gerekirse Ukrayna’daki Savaşının yarattığı Rusya ile Batı arasındaki gerginliğinin devam ettiği bir ortamda Helsinki ilkelerinin yeniden yazılması pek mümkün görünmüyor.

Finlandiya’nın AGİT dönem başkanlığı

1994 yılındaki Budapeşte Zirvesiyle Konferans’tan Teşkilat haline dönüşen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın icra organı, NATO’dan farklı olarak her yıl değişen dönem başkanlarıdır. AGİT gündemini dönem başkanları belirler, atamaları dönem başkanları yapar. AGİT’in dönem başkanlığı ince bir düşünceyle bu yıl Finlandiya’ya bırakılmış. Finlandiya, dönem başkanlıklarının ‘motto’sunu “Birlikte dayanıklıyız” olarak belirlemiş.

Nihai senedin 50.yılını kutlamak üzere Finlandiya dönem başkanlığı hummalı bir faaliyet içerisine girmiş. Günün koşullarının elverdiği ölçüde yıl içerisinde bir dizi etkinlikler planlamışlar. Amaç bugün unutulmaya yüz tutan Helsinki ilkelerini yeniden canlandırabilmek. Kural temelli uluslararası düzenin bir kenara bırakılarak güçlü olanın egemen olduğu günümüz Avrupası’nda Finlilerin işi hiç de kolay olmasa gerek.

Hasan Göğüş kimdir?

Hasan Göğüş, 1953 yılında Gaziantep’te doğdu. 1976 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu.

1977’de Dışişleri Bakanlığı’na girerek diplomatik kariyerine başladı. Yurt dışında sırasıyla Yeni Delhi Büyükelçiliği’nde ikinci kâtip, Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi Türkiye Daimî Temsilciliği’nde başkatip, Londra Büyükelçiliği’nde müsteşar, Avrupa Güvenlik ve İş birliği Teşkilatı (AGİT) Türkiye Daimî Temsilciliği’nde Daimî Temsilci Yardımcısı olarak çalıştı.

Dışişleri Bakanlığı merkez teşkilatında Müşterek Güvenlik İşleri, Savunma Anlaşmaları ve Uygulama dairelerinde ikinci katiplik, Müsteşar Özel Kalem Müdürlüğü, Bağımsız Devletler Topluluğu Genel Müdürlüğünde Orta Asya Daire Başkanlığı, Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Genel Müdür Yardımcılığı, Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürlüğü, Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleriyle İkili İlişkilerden Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Merkezdeki son görevi sırasında Türkiye-Hollanda ilişkilerine katkılarından dolayı Hollanda Kraliçesi Beatrix tarafından “Oranje Nassau” nişanı ile ödüllendirildi.

Büyükelçi sıfatıyla Türkiye’yi sırasıyla Hindistan (Nepal, Sri Lanka ve Maldivler’e akredite olarak) Yunanistan, Avusturya ve Portekiz’de temsil etti. 2018 yılında Dışişleri Bakanlığı’ndan emekliye ayrılan Hasan Göğüş, halen merkezi Roma’da bulunan Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü Danışma Konseyi Başkanı ve Okan Üniversitesi Mütevelli heyeti üyesi olarak görev yapıyor. 2021 yılı başından bu yana da T24’te dış politika konusunda köşe yazıları yazıyor.

Hasan Göğüş’ün ayrıca 42 yıllık meslek anılarını derlediği Doğan kitap’tan yayınlanmış, “Zor Başkentlerde Diplomasi” ve İdeal Kitap’tan çıkan “Diplomasi Yazıları” isimli iki kitabı bulunmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Beşiktaşlı olmamak

Sadece Beşiktaşlıların değil, futbola ilgi duysun duymasın herkesin hayranlık duyduğu Beşiktaş’ın taraftar grubu ÇARŞI delikanlıdır ama kabadayı asla değildir. Bir asi ruhtur ÇARŞI; haksızlığa, duyarsızlığa, zulmedir isyanı

Çek ellerini Trump

İngilizler, Boris Johnson’un yaptıklarından şimdi vicdan azabı duymuş olmalılar ki, Amerika ile ters düşmek pahasına, Ukrayna ile dayanışma göstermek için alelacele Londra Toplantısı’nı düzenlediler, Türkiye’yi de davet ettiler

Hadi bakalım, kolay gelsin

ABD dış politikasının parlayan harika çocuğu Witkoff, ya Türkiye’de 19 Mart’tan bu yana olup bitenlerden bihaber ya da işine gelmediği için görmezden geliyor. Ayrıca iyi bir iş çıkarttığını belirttiği yeni Ankara Büyükelçisi de henüz görevine başlamadı, bildiğim kadarıyla kongre onayını bekliyor. Witkoff bu zekâyla Ukrayna-Rusya Savaşını sona erdirecek, Filistin sorununu çözecek. Ne diyelim? Allah akıl fikir versin

"
"