Anılarını kaleme alan diplomatlar kervanına son olarak iki büyükelçi daha katıldı. Hidayet Eriş'in "Baringo İle Sıradan Hariciye Sohbetleri" ve Müfit Özdeş'in "Harici Bir Hariciyecinin Not Defteri" kısa bir süre önce, raflardaki yerlerini aldı. Türklerin günlük tutmak, hatıratlarını kaleme almak gibi bir meziyeti olduğu pek söylenemez. Bu bakımdan giderek artan sayılarda anı kitabının piyasaya çıkması sevindirici bir gelişme olarak görülmeli. Ortalama 40 yıllık bir devlet hizmetinde, her seviyede çok değişik olaylara şahit olunuyor. Bir büyükelçinin resmi yazışmalara konu olmayan yaşadıklarının kayda girmesi, başkalarıyla paylaşılması okuyanlar için eğlendirici olabildiği gibi, araştırmacılara da önemli bir kaynak teşkil ediyor.
Edebiyatçı diplomatlarımız
Aslında "monşerlerimiz", kitap yazma açısından toplumun en üretken kesimlerinden. Emekli bir büyükelçimizin, güzel bir düşünceyle, hariciyecilerce yazılan kitapları bir araya getirdiği internet sitesinde, son baktığımda 398 kitap yer alıyordu. Eminim gözden kaçmış çok sayıda başka kitaplar da vardır. Üstelik bu kitapların hepsi anı olarak kaleme alınmış değil. Aralarında Ergun Sav'ın tiyatro oyunları, Bilal Şimşir'in yakın tarihimize ışık tutan araştırmaları, Oğuz Demiralp'in denemeleri, Sermet Atacanlı'ın Kurtuluş savaşımıza ilişkin incelemeleri, Fırat Sunel'in romanları, İsmet Birsel'in şiirleri ilk aklıma gelenler. Aralarında kendi dalında edebiyat ödüllerine layık görülenler bile var.Keşke Dışişleri, hepsini temin edip bir yerde topluca sergileyebilse.
Baringo İle Sıradan Hariciye Sohbetleri
Yaz aylarında piyasaya çıkan "Baringo İle Sıradan Hariciye Sohbetleri" kitabında Büyükelçi Hidayet Eriş, Kenya'dan İran'a, Balkanlar'dan Batı Avrupa'ya görev yaptığı ülkelerdeki gözlemlerini, çoğunlukla 14 yıl birlikte yaşadığı köpeği Baringo'nun ağzından anlatıyor. Baringo, Jack Russell cinsi, Kenya doğumlu, Dünya'yı tanımaya pek meraklı, zeki ve sevimli bir köpek. Altı bölüm ve 320 sayfadan oluşan Kitap, baştan sona akıcı ve neşeli bir uslupla kaleme alınmış. Bir çırpıda okunabiliyor. Kitabı ilk elime aldığımda yine emekli büyükelçilerimizden Pulat Tacar'ın daha önce yayınlanan " Kedilerin Kaleminden Okuyun Bizi "isimli kitabını hatırladım. Sayın Tacar ,bir sosyal medya paylaşımında meslektaşı Eriş'in kitabını duyar duymaz yayınevinden temin ettiğini, yarısına kadar okuduğunda, "Kedilerin Kaleminden Okuyun Bizi"nin yazarlarından hayatta kalan Kısmet ve Verdi'nin kitabı elinden kaparak kaçtıklarını, intikam için Bodrum'da yaşadığını öğrendiği Eriş'in evini basmalarından endişe ettiğini söylerek ustaca bir mizah da yapmış.
Harici Bir Hariciyecinin Not Defteri
Kaynak yayınlarından çıkan Müfit Özdeş'in 670 sayfalık" Harici Bir Hariciyecinin Not Defteri" bugüne kadar kaleme alınan anı kitaplarının en kapsamlısı. Londra'da iki yıl birinci Müsteşarlığımızı yapan Müfit Özdeş'in bir süredir anıları üzerinde çalıştığını biliyordum. Ara sıra beni telefonla arayarak hatırlayamadığı isimleri soruyordu. Ama hala Nokia marka birinci nesil cep telefonu kullanıp, internetle, bilgisayarla en ufak bir ilgisi bulunmadığı halde, bu işin altından nasıl kalktığını çözebilmiş değilim.
Müfit Özdeş, kitabının başlığından da anlaşılacağı gibi, sıra dışı bir diplomat. İran, Irak, Afganistan, Libya ve Somali gibi kimsenin gitmek istemediği savaş bölgelerinde gönüllü olarak görev yapmış. Hariciye'ye girmeden önce artist ve Kim dergilerinde gazetecilik; Mülkiye Spor Kulübü'nde önce kalecilik, sonra yöneticilik yapmış. Koleksiyonerlik, profesyonel bir marangoz derecesinde antika mobilya tamirciliği gibi değişik hobilere sahip. Çok renkli bir kişiliği var.
Kitabın ön sözünü yazan Mülkiye'den sınıf arkadaşı İlber Hoca, Müfit Özdeş'i şöyle tarif ediyor:
"Müfit Özdeş'i okuldan tanıyorum. Mülkiye'ye en çabuk intibak edenlerdendi. Haşarılıkta da, arkadaşlıkta da özgün bir insandı. İngiliz Lisesinden gelmişti. Ama Türkçesini, İngilizce uğruna kurban edenlerden sayılmazdı.
Müfit'in lakabı "deli"ydi; en umulmadık çıkışları yaptığı, hatta en umulmadık esprileri ve fikirleri çıkardığı için. Böyle deliye can kurban…"
Müfit Abimizin İlber Hoca'nın yazdığı tanıma uyan benzer bir davranışına ben de şahit oldum. Kitabın Londra bölümünde yer alan PKK'nın sefaret baskınında yıllık iznimi geçirmek için Türkiye'deydim. Saldırıya tanık olmadım. Anlatıldığına göre, son ana kadar Büyükelçiliği terk etmeyen Müfit Özdeş, PKK'lılar güvenlikli camları kırarak binaya girmeye başladıklarında, arka kapıdan kaçmış. Kendisi de Kitabında hayatında ilk ve son kez arkasına bakmadan kaçtığını itiraf ediyor. Belli ki gemisini terk etmeyi içine pek sindirememiş.
Bir ay sonra dava sürecinde İngiliz adli makamlarınca saldırıyı yaşayan büyükelçilik mensuplarının ifade vermeleri istenildi. İngiltere'de sürekli yaşayan mahalli personelden bazıları, kendi açılarından haklı gerekçelerle mahkemede PKK'lılar ile yüzleşmekte tereddüt gösterince, o sırada geçici maslahatgüzarlık yapan Müfit Özdeş, benden iki daktilografa, görevlerine son verdiğini tebliğ etmemi istedi. Dilimin döndüğünce mevzuat gereği böyle bir uygulamanın mümkün olamayacağını anlatmaya çalıştıysam da, ikna edemedim. Üstelik iki daktilograf da Bakanlığın mesleklerindeki en başarılı memurlarıydı. İstemeye istemeye işlerine son verildiğine hiç değinmeden bir süre işe gelmemeleri söyledim. Akşam saat dokuz gibi telefonum çaldı. Arayan Müfit Özdeşti. Benden her iki daktilografın da yarın işbaşı yapmalarını sağlamamı istedi.Temiz kalbi öfkeyle aldığı karardan dönmesi için ertesi sabahı bile beklemesine izin vermemişti.
Müfit Özdeş'in kitabı sadece yazarın renkli anıları için değil, Avrupa Birliği, Kıbrıs, Afganistan gibi konularda çoğu zaman resmi politikalarla uyuşmayan görüşleri için de okumaya değer.