05 Kasım 2022

Hangi Dendias?

Her vesileyle Türkiye aleyhindeki söylemleriyle bildiğimiz Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias’ın bu kere ağzından adeta bal damlıyordu; "ABD bütün donanmasını Yunanistan’a verse, yine de Türkiye’ye saldıramayacaklarını" söyledi

Diplomasi, uygulama alanlarına ve kullanılan yöntemlere göre farklı başlıklar altında sınıflandırılabiliyor. Kültürel diplomasi, parlamenter diplomasi, telefon diplomasisi, mekik diplomasisi, arka kapı diplomasisi, sessiz diplomasi ilk akla gelen örnekler. Diplomasinin bir de Türkçe karşılığını bile bulmakta zorlandığımız, ”track-ll” denilen bir türü daha var. Track-ll , uzun süre çözümlenemeyen sorunların aşılabilmesi için ,özellikle diyalog kanallarının açık olmadığı hallerde, kamuoylarının hazırlanması, ortamın yumuşatılması ve çözüme yardımcı olunması amacıyla kullanılan bir yöntem. Track-ll olarak faaliyet gösteren kişi, grup veya kuruluşlar devletlerinin görüşlerini dikkate almakla birlikte, bağımsız hareket edebilme özgürlüğüne sahipler. Dile getirdikleri görüşler, kabul ettikleri bildiriler, kimseyi bağlamıyor. Track-ll diplomasinin geçmişte ABD-Sovyetler Birliği, İsrail-Ürdün, Türkiye-Ermenistan yakınlaşmalarında katkısı olmuş.

Track-ll uygulaması olarak Türk-Yunan Forumu

Track-ll diplomasinin Türkiye’deki en çarpıcı örneklerinden birisi Türk-Yunan Forumu (TGF). 1998 yılında kurulan TGF, Türkiye ve Yunanistan’daki iş çevrelerinden, akademi dünyasından, medyadan ve diplomasi alanından gelen temsilcilerden oluşuyor. Toplantılarını yılda iki-üç kez karşılıklı olarak Atina ve Ankara’da yapıyorlar.

TGF son olarak Yunanistan’da bir araya geldi. Bu amaçla benim de dahil olduğum beş kişilik bir heyet hafta başında Atina’yı ziyaret etti. Yunan tarafı, bu ziyaret için oldukça zengin içerikli bir program hazırlamış. Heyet, Dışişleri Bakanı Nikos Dendias tarafından kabul edildi. Eski Başbakanlardan Yorgos Papandreou, heyeti bir akşam yemeğinde ağırladı. Ana muhalefet partisi başkanı Syriza’nın dış politika danışmanı Kalpadakis ve Yunanistan’ın en büyük üç gazetesi Kathimerani, To Vima ve Ta Nea’nın diplomasi muhabirleri ile görüşüldü.

Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’la görüşme yaklaşık 1,5 saat sürdü. Her vesileyle Türkiye aleyhindeki söylemleriyle bildiğimiz Dendias’ın bu kere ağzından adeta bal damlıyordu. Bu tür toplantılarda mutat olduğunun aksine, bir sunuş konuşması yapmadan doğrudan soruları almaya başladı. Cevaplarında, uzun uzun İstanbul’u ne kadar sevdiğini, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun 20 senelik arkadaşı olduğunu, aramızda çözümlenemeyecek sorun bulunmadığını, nitekim istikşafi görüşmelerde, 2003-2004 yıllarında çözüme çok yaklaşıldığını bildiğini, önümüzdeki yıl hem Yunanistan’da, hem Türkiye’de genel seçimler yapılacağı için kalan süre içerisinde ilişkilerde olumlu bir gelişme sağlanamayacağının farkında olduğunu, ancak seçimlerden sonra bir fırsat penceresi gördüğünü söyledi. Bakan Dendias, Yunanistan’ın silahlanmasından endişe edilmemesi gerektiğini, Türk ordusunun gücünü bildiklerini, ABD bütün donanmasını Yunanistan’a verse, yine de Türkiye’ye saldıramayacaklarını ekledi.

Bakan Dendias, bu görüşmede söylediklerinin yüzde 10’unu basın önünde tekrarlayabilse, herhalde Türk-Yunan ilişkilerinde herhangi bir sorun kalmayacaktır. Ama bu takdirde Dendias o koltukta kalabilir mi? Orası çok şüpheli.

Yunanistan 12 mili tartışıyor

Ana Muhalefet Lideri Chipras'ın dış politika danışmanı Kalpadakis, Syriza’nın Merkez Komitesi'nin hükümete Girit’in karasularını 12 mile çıkarmasını tavsiye eden bir karar aldığına atıfta bulundu. Hatırlanacağı gibi, Yunanistan geçen sene Adriyatik’te karasularını 12 mile uzatmıştı. Bu kere de Girit’in, hatta Meis’in güneyinde Türkiye’nin tepkisini çekmeyecek şekilde 12 mil genişlemesinin tartışılmaya başlanıldığı anlaşılmaktadır. Yunanistan’ın “casus belli” olarak gördüğü, 8 Haziran 1995 tarihli TBMM bildirisinde her ne kadar Akdeniz’in adı geçmese de, Girit’in civarında, Türkiye’nin Ege’den Akdeniz’e çıkışını sağlayan koridorların muhtemel bir 12 mil genişlemesinden etkilenmesi Türkiye tarafından kabul edilemeyecektir.

Diplomaside esas kural muhatapların birbirleriyle görüşmeleridir. Bu açıdan geçen hafta içerisindeki ABD Dışişleri Bakanı Blinken ile Yunanistan Başbakanı Mitsotakis arasındaki telefon konuşmasının önemli bir nedeni olmalı. Atina’daki temaslarımız sırasında kimin kimi aradığını öğrenemedik. Ama bu görüşmede Mitsotakis’in 12 mil için bir nabız yoklamış olması muhtemeldir. Eminim Dışişlerimiz bu konuyu yakından takip ediyordur.

Türkiye ne yapmalı?

Bildiğim kadarıyla, öteden beri Ege sorunlarında ilke olarak Yunanistan tezlerini ulusal hukuka dayandırırken, Türkiye diyalogu öne çıkarır. Ancak Haziran ayından bu yana diyalog söylemini de Yunanistan’a kaptırmışız gibi görünüyor. Atina temaslarımız sırasında görüştüğümüz herkes sert söylemin düşürülerek diyaloğun başlatılması çağrısında bulundular.

Her iki ülkenin de önümüzdeki yıl yapılacak genel seçimlere kadar bir propaganda savaşı sürdüreceği anlaşılıyor. Kabul etmek gerekir ki Yunanistan bu savaşta bizden daha fazla uzlaşıdan yana bir görüntü sergilemekte başarılı oluyor. Türkiye’nin bu propaganda savaşındaki stratejisini gözden geçirmesinde yarar var.

Papandreou farkı

Son olarak Atina’daki bir başka gözlemimi paylaşmadan geçemeyeceğim. Yunanistan’ın yakın geçmişinde iki dönem Dışişleri Bakanlığı, bir kez de başbakanlık yapan Yorgos Papandreou, sokaklarında onca teröristin kol gezdiği Atina’nın merkezinde bir otelde ev sahipliği yaptığı akşam yemeğine, kulaklarında telsizi bile görünmeyen tek bir koruma ve lüks sınıfına girmediği her halinden belli bir araba ile geldi. Yunanlılarla her bakımdan çok benzeştiğimiz söylenir. Ama galiba bu konuda biraz farklıyız.

Hasan Göğüş kimdir?

Hasan Göğüş, 1953 yılında Gaziantep'te doğdu. 1976'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu.

Diplomatik kariyerine 28 Nisan 1977'de başladı. Yurtdışında sırasıyla Yeni Delhi Büyükelçiliği'nde ikinci kâtip, BM Cenevre Ofisi nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği'nde başkâtip, Londra Büyükelçiliği'nde müsteşar, AGİT'te Daimi Temsilci Yardımcısı olarak çalıştı.

Dışişleri Bakanlığı merkezde; Müşterek Güvenlik İşleri, Savunma Anlaşmaları ve Uygulama dairelerinde ikinci kâtiplik, müsteşar özel kalem müdürlüğü, Bağımsız Devletler Topluluğu Genel Müdürlüğü'nde Orta Asya Daire Başkanlığı, AGİT Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Genel Müdür Yardımcılığı, Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleriyle ikili ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Merkezdeki son görevi sırasında Türkiye-Hollanda ilişkilerine katkılarından dolayı Hollanda Kraliçesi Beatrix tarafından "Oranje- Nassau" nişanı ile ödüllendirildi.

Büyükelçi olarak Türkiye'yi sırasıyla Yeni Delhi, Atina, Viyana ve Lizbon'da temsil etti. 23 Ekim 2018'de Dışişleri Bakanlığı'ndan emekliye ayrılan Hasan Göğüş, Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü Danışma Kurulu ve Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeliklerini sürdürüyor, T24'te dış politika konusunda yazılar yazıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Nerede kaldı Avrupa Birliği’nin ortak dış ve güvenlik politikası?

Bugün gelinen noktada AB’nin ortak bir dış politikasından bahsetmek mümkün değil. Kıbrıs ve Yunanistan’la ilişkiler babında Türkiye’yi kınamak haricinde hiçbir konuda ortak politikalar üretilemiyor. İsrail’in Gazze’deki katliamları, Suriye, Ukrayna gibi Avrupa güvenliğini doğrudan ilgilendiren sorunlarda sessiz kalıyorlar. Esasen uzun bir süredir can çekişmekte olan ortak dış ve güvenlik politikasına 1 Temmuz’da AB dönem başkanlığını devralan Orban’ın Macaristan’ı son noktayı koydu

Suriye sarmalında kırk yıllık kani olur mu yani?

Türkiye’nin işi o kadar kolay değil. Suriye’nin Afganistanlaşması, Güneyimizin Peşavirleşmesine yol açabilir. HTŞ’nin içerisinde çok sayıda cihatçı gruplar yer alıyor. Bu grupların HTŞ’ye egemen olması halinde YPG/PYD’nin terör koridorunu önleyelim derken güney sınırlarımızda HTŞ’nin oluşturacağı bir terör koridoru ile karşılaşmamız pekâlâ mümkün

Kadınların fendi Netanyahu’yu yendi

Kamuoyunda “Lahey’i basma yasası” olarak da bilinen “Amerikan Askeri Personelini Koruma Yasası”, (ASPA) ayrıca Amerikan askerlerini kurtarmak için ABD’nin her türlü önlemi alabileceğine ilişkin hükümler içeriyor. Trump yönetimi devraldığında hasbelkader bir Amerikan askeri UCM’lik olursa, maazallah, Trump bu yasaya dayanarak Lahey’i “cehenneme çevirmeye” kalkışabilir

"
"