04 Aralık 2021

Amerika'da bir acayip Demokrasi Zirvesi

Başkan Joe Biden'in Demokrasi Zirvesi girişimiyle, dış politikaya ilgisiz Amerikan halkını etkilemesi beklenmemeli

İlkesiz bir şekilde hazırlanan davetliler listesi, Soğuk Savaş dönemini hatırlatan yeni kutuplaşmalara yol açma tehlikesini taşıyor.

Başkan Joe Biden, seçim kampanyasındaki vaatlerinden birini daha hayata geçiriyor. Bu çerçevede, merakla beklenilen Demokrasi Zirvesi, 9-10 Aralık tarihlerinde çevrimiçi gerçekleştirilecek. Geçen hafta açıklanan resmi davetliler listesinde yer alan 110 ülkenin devlet/hükümet başkanlarına Başkan Biden tarafından davet mektupları gönderildi. Birleşmiş Milletler'e üye 193 devlet arasından 110 ülkenin nasıl seçildiği çok tartışma götüreceğe benziyor.

Davetliler listesindeki çelişkiler

Türkiye'nin Zirve'ye davetli olmamasını bir kenara bırakalım. Biden'in ekibi tarafından hazırlanan listedeki ülkelerin neye göre belirlendiği kolay kolay anlaşılabilecek gibi değil. Her hâlükârda demokrasiye bağlılığın tek kriter olmadığı kesin. Washington merkezli "Özgürlük Evi" isimli sivil toplum kuruluşunun (STK) tuttuğu demokrasi indeksine göre, özgür olmayan ülkeler kategorisinde, Türkiye'den daha da alt sıralarda yer alan Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin, Angola'nın ve Irak'ın neden davet edildiklerinin izahı yok. Muhalefetteyken Amerikan Büyükelçisi'nin bile görüşmediği aşırı hindu milliyetçisi Modi'nin, sadece bir ay önce sıkı yönetim ilan ederek sokak gösterilerini yasaklayan ve hakkında ciddi kara para aklama iddiaları bulunan Ekvator Devlet Başkanı Guillermo Lasso'nun ve" İnsan haklarıyla ilgim olmaz" diyen Filipinler'in otoriter Devlet Başkanı Rodrigo Durarte'nin davetliler listesinde yer alması fena halde sırıtıyor. AB'nin aykırı ülkelerinden Polonya'nın çağrılıp, Macaristan'ın davet edilmemesi, Kafkaslar'da Ermenistan'ın listeye alınıp Azerbaycan'ın dışlanması ayrıca dikkat çekiyor. Tayvan'ın davet edilmiş olması bütünüyle, ABD'nin yeni Çin politikasının ürünü olup yıllardır uyguladığı tek Çin politikasını terk ettiği anlamına da gelebilir. Tüm bu tablo, listenin Amerika'nın demokrasi aşkından çok, stratejik çıkarlarını temel alarak adeta "bizden olanlar/ bizden olmayanlar" yaklaşımıyla hazırlanmış olabileceği izlenimini de akla getiriyor.

Öte yandan New Yorker Dergisinin bu haftaki sayısında, Stockholm'deki Uluslararası Demokrasi Enstitüsü'nün,kısa bir süre önce, Amerika'yı ilk kez demokrasisi geriye giden ülkeler listesine eklediği belirtiliyor. ABD tarihindeki Ebu Garip, Guantanamo Bay gibi kara sayfaların üzerine Biden döneminde, bir de Afganistan'dan tahliye sırasında yaşananlar eklendi. Bu yıl başında, 6 Ocak'ta seçim sonuçlarını kabul etmeyen muhalefet yanlılarının parlamentoyu basması da işin cabası. Acaba Biden, ev sahibi koltuğuna oturup konuklarına gönül rahatlığıyla demokrasi ve insan hakları konferansları verebilecek mi? İnsan sormadan edemiyor.

Demokrasi zirvesi hangi amaca hizmet edecek?

Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın internet sitesinde yayımlanan bilgi notunda zirvenin otoriterleşmeye karşı savunma, yolsuzlukla mücadele ve insan haklarının teşvik edilmesi amaçlarıyla düzenlendiği, zirve boyunca katılımcı ülkelerden insan hakları alanında yeni eylemler, girişimler açıklaması ve yeni yükümlülükler üstlenmesinin bekleninildiği ifade ediliyor. Amaç gerçekten insan haklarının güçlendirilmesi ise, acaba davetlilerin ağırlıklı olarak bu alanda noksanları bulunan ülkeler arasından seçilmesi daha doğru bir tercih olmaz mıydı? İsveç'in, Finlandiya'nın demokrasiye bağlılıklarını teyit etmeleri, yeni taahhütler altına girmeleri çok mu önemli?

Demokrasi Zirvesi'ne ülkelerin yanı sıra, STK'ların ve iş dünyasının temsilcilerinin de davet edilmesi öngörülüyor. Korkarım bir hengame de davetli STK'lar açıklandığında kopacak.

Demokrasi Zirvesi  devam edecek bir süreç olarak düşünülmüş. Zirveden sonra çeşitli etkinlikler düzenlenmesi planlanıyor. Uygulama sonuçları izlenerek Önümüzdeki yıl da yeni bir zirve yapılması öngörülüyor.

Üniversiteler şehri Boston

Son iki haftadır özel bir ziyaret vesilesiyle Boston'dayım. Massachusetts eyaletinin bu sevimli başkenti aynı zamanda Amerika'nın en önemli ilim ve irfan merkezi. Sınırları içerisinde ev sahipliği yaptığı 23 yüksek öğrenim kurumunun hemen hepsi dünyanın en iyi 200 üniversitesi listesinde. Bunlar arasındaki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MİT), Harvard, Tufts ve Boston üniversiteleri sıralamada ilk 20'ye giriyor. 700 bine yaklaşan nüfusun 152 bini dünyanın dört bir köşesinden gelen seçkin öğrencilerden oluşuyor.

Amerikan halkı dış politikayla ilgilenmiyor

Tüm bu entelektüel zenginliğine rağmen, Amerikan halkının dış politikaya ilgisizliği Boston'da da kendini hissettiriyor. Bugüne kadar takip edebildiğim yazılı ve görsel medyada Demokrasi Zirvesi'ne ilişkin herhangi bir habere rastlamadım. Amerikalının tercihleri çok farklı. Geçen sene "siyah hayatlar kıymetlidir" gösterilerine katılan iki siyahiyi öldüren Kyle Rittenhouse'ın jüri tarafından suçsuz bulunması, Wisconsin eyaletinde  arabayla noel geçit törenine dalan bir gencin altı kişinin ölümüne yol açması ve Florida'da 72 yıl önce haksız yere mahkûm edilen "Groveland dörtlüsü"nün aklanması, geçen ay Amerikan kamuoyunu en fazla meşgul eden konular oldu.

Boston'da seyredilebilen 856 televizyon kanalı arasında reklamlardan kaçıp izlemeye değer bir haber programı bulursanız, o da adeta polis radyosunda haber bülteni dinlemeye benziyor. Kim, hangi okulda rastgele ateş açmış, nereye bomba yerleştirilmiş, hangi kadına tecavüz edilmiş türü haberler hep ilk sıralarda. Sokağa çıkıp karşınıza çıkanlara "Türkiye'nin F-16 talebini ya da S-400 sorununu duydunuz mu?" diye soracak olsanız çoğunluk bilgisayar oyunlarından bahsettiğinizi zannederse hiç şaşırmayın.

Covid-19 ile ilgili bilgilendirmeler tek ağızdan yapılıyor

Polisiye haberlerden arta kalan zamanda da televizyonlarda pandemiyle ilgili haberlere rastlanılıyor. İşin güzel tarafı ise Covid-19 hakkındaki bilgilendirmelerin, Türkiye'deki gibi sabah erken kalkan ilgili ilgisiz hekimler tarafından değil, sadece Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü Başkanı ve Başkan'ın sağlık başdanışmanı Dr. Anthony Fauci'nin ağzından yapılıyor olması.

Kaş yaparken göz çıkarılmasın

Başkan Biden'in Demokrasi Zirvesi'yle dış politikayla bu kadar ilgisiz Amerikan halkını etkilemesi beklenmemeli. İlkesiz bir şekilde hazırlanan davetli listesi ise soğuk savaş dönemindeki "özgür dünya" ile "demir perde ülkeleri" arasındaki ayrışmayı hatırlatan yeni kutuplaşmalara yol açma tehlikesi de taşıyor. Umarım kaş yapalım derken göz çıkarılmış olmaz.

Yazarın Diğer Yazıları

Suriye sarmalında kırk yıllık kani olur mu yani?

Türkiye’nin işi o kadar kolay değil. Suriye’nin Afganistanlaşması, Güneyimizin Peşavirleşmesine yol açabilir. HTŞ’nin içerisinde çok sayıda cihatçı gruplar yer alıyor. Bu grupların HTŞ’ye egemen olması halinde YPG/PYD’nin terör koridorunu önleyelim derken güney sınırlarımızda HTŞ’nin oluşturacağı bir terör koridoru ile karşılaşmamız pekâlâ mümkün

Kadınların fendi Netanyahu’yu yendi

Kamuoyunda “Lahey’i basma yasası” olarak da bilinen “Amerikan Askeri Personelini Koruma Yasası”, (ASPA) ayrıca Amerikan askerlerini kurtarmak için ABD’nin her türlü önlemi alabileceğine ilişkin hükümler içeriyor. Trump yönetimi devraldığında hasbelkader bir Amerikan askeri UCM’lik olursa, maazallah, Trump bu yasaya dayanarak Lahey’i “cehenneme çevirmeye” kalkışabilir

“Amerika’yı seversen, İsrail’i sevmek zorundasın”

Kesin olan bir öngörü varsa, o da Trump 2.0’ın İsrail’e olan desteğinin her hâl ve kârda artarak devam edeceğidir. Türk-Amerikan ilişkilerinde önümüzdeki dönemde Türkiye’nin en fazla başını ağrıtacak konuların ilk sıralarında da İsrail ile ilişkiler, Filistin meselesi ve Hamas konusundaki görüş ayrılığı gelecek gibi görünüyor

"
"