10 Ekim 2016

Tapu deliniyor, çıt çıkmıyor!

Osmanlı’nın müsadere ve yağma kültürü hortlarken...

Tapu deliniyor, çıt çıkmıyor.
Evet, aynen öyle.
Hürriyet’te Aysel Alp imzasıyla ekonomi sayfasında yer alan haberin başlığı şöyle:
                     
                            5 BİN 401 TAPU DEVLETE GEÇTİ!
                            Milyarlarca liralık
                            FETÖ TAPULARI
                            Hazine’ye devredildi!

Haber şöyle akıyor:

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na bağlı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından,  FETÖ’ye üye oldukları iddia edilen, kamuda haklarında adli süreç başlatılan kişiler ile, bu örgütle ilişkisi olduğu düşünülen kurs, yurt, okul gibi kuruluşlara ait taşınmazlar ile vakıf, dernek veya şirketlerin tapu işlemlerine yönelik başlattığı çalışmanın ilk bölümünde 5 bin 401 tapuya el konuldu.
El konulan 3 bin 314 tapu Hazine'ye, 2 bin 87 tapu da Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredildi.
Bakanlık, el konulan tapular arasında en değerlisinin İstanbul Büyükçekmece Fatih Üniversitesi ve arsası olduğunu belirterek, bunun yaklaşık değerini 1 milyar 250 milyon lira olarak belirledi.

Kimin suçlu olduğu mahkemelerde kesinleşmeden tapulara el konması, hukukun üstünlüğü açısından acıklı bir durum

Hürriyet’in 18. sayfasındaki bu haber, Türkiye’de ‘hukuk devleti’nin nasıl yerle bir edildiğinin çarpıcı bir örneğidir.
OHAL rejimi de olsa, tapu delinemez.
Özel mülkiyet hakkı yok edilemez.
Rahatsız edici soru şu:
Yoksa
Osmanlı’ya geri mi dönüyoruz?
Veyahut:
Padişahların müsadere hakkı mı hortluyor?
Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde 1915 dahil ‘gayri müslimler’in mallarının talan edilmesindeki yağma kültürü yeniden mi sahne aldı?
Çok hazin.
Henüz 15 Temmuz’a ilişkin yargı süreci başlamadan, kimin suçlu, kimin suçsuz olduğu mahkemelerde kesinleşmeden tapulara devlet tarafından el konulması, hukukun üstünlüğü açısından gerçekten acıklı bir durum.
Daha acıklı olanı da, bu konuda hüküm süren suskunluk ve sessizliktir.
Özellikle de ‘özel sektör’de...
Tapu delinirken, pazar ekonomisinin temeli olan özel mülkiyet hakkı darbe yerken hüküm süren bu sessizlik, Türkiye’nin yaşamakta olduğu ‘korku imparatorluğu’ndan kaynaklanıyor.
Bu bakımdan not etmekte yarar var:
Savcılıklardan banka genel müdürlerine gelen “Şu şu şu hesaplara el koyun!” talimatlarına derhal uyulmakta...

Osmanlı’nın müsadere ve yağma kültürü hortlarken...

Soruyorum:
Böyle bir ülkede
yatırım ortamı olumlu olabilir mi?
Mülkiyet hakkının böylesine darbe yediği bir ülkeye yatırım yapacak -yerli ve yabancı- yatırımcılar frene basmazlar mı?
Bu soruyu Ömer Koç’a da sormak isterdim.
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı olarak geçen hafta yaptığı bir konuşmada, güçlü bir ekonominin ancak güçlü bir demokrasiden, güçlü bir hukuk devletinden geçtiğini belirtiyordu.
Haklıydı.
Türkiye’de demokrasi çıtası, hukuk devleti çıtası yükselmeden ne ekonomik istikrar, ne de siyasal istikrar yakalanabilir.
Osmanlı döneminin müsadere ve yağma kültürü ile, özel mülkiyet ve serbest rekabete dayanan pazar ekonomisi birbiriyle çatışır.
Pazar ekonomisinin temelleri çatırdarken, demokrasi de ayakları üstüne kalkamaz.

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"