Ben ona Çıtır Çocuk derim.
Günaydın Çıtır!
Nasılsın Çıtır Çocuk?
Bugünkü yazınla Oya'ya yaklaşır
gibi olmuşsun.
İlk ikisine ses etmez.
Ama o üçüncü cümleye gelince...
Tepkisi hiç belli olmaz.
Boğaziçi'yle ilgili son yazısı oturaklıydı,
kendisine şu mesajı attım:
Aferin Çıtır,
başarılı bir yazı,
ha gayret,
Oya'yı yakalayacaksın!
Cevap gecikmedi, beklediğimden sertti:
Sen de kimsin?..
Yoksa canım Ayşe'nin
kocası olan herif misin?..
Evet, ben Ayşe Cemal'in kocası HC,
o da Oya Baydar'ın kocası Aydın Engin,
bugün 80'ine basan sevgili Çıtır Çocuk.
Çıtır adını ona ben değil,
sevgili Oya takmış. Nedeni, geçen yıl
3 Temmuz'da 80 yaşına giren Oya'dan
yedi ay kadar küçük olmasıyla övünmesi!
Bir sohbet sırasında yakaladım,
ondan sonra Aydın Engin
benim için Çıtır oldu çıktı.
Oya Baydar, Atilla Dorsay, Hasan Cemal, Aydın Engin
Dostluklar kolay kurulmuyor.
Yıllar ilerledikçe yeni dostlar edinmek
daha da zorlaşıyor.
Zorlaşırken de, mevcutlar nadideleşiyor.
Çünkü gelecek kısaldıkça,
etrafımız tenhalaşıyor,
yalnızlaşıyoruz.
Ve dostluklar daha kıymetleniyor.
İşte bu yüzden sevgili Aydın Engin'in
dostluğu benim için çok değerlidir.
Mavramız hiç bitmez.
Birlikte Alman mamulü
kamyoncu konyağı içmeye bayılırız.
O bana daha çok Frankfurt'ta geçen
komünistlik zamanlarını,
taksi şoförlüğü yaptığı yıllarını anlatır.
Ben de arada lafı ağzından kapabilirsem,
benim Bremen'deki "Franz Fanon ve
şiddet"ten Trabzon'daki "darbeci"liğe
uzanan zamanlarımı anlatmaya çalışırım.
Arada tabii Cumhuriyet'ten,
"İlhan Abi"den de söz açılır.
Bazen geçmişin buruk anıları da
gözlerimizi nemlendirir.
O arada bir "TKP'li zamanlar"dan söz eder.
Benim gibi sıkıcı değildir, sevgili
Çıtır'ın sohbeti, ziyadesiyle revnaklıdır.
Ben de fırsat bulup araya girebilirsem,
1971'in 12 Mart askeri darbesiyle
Doğan Avcıoğlu ve cuntacılık döneminden
renkli resimler çizmeye çalışırım.
Ondan dinlemeyi sevdiğim
konulardan biri de, yazarlığını
ve oyunculuğunu yaptığı, 1970'lerde ortalığı
fena halde sallayan Devri Süleyman oyunudur.
Gazetecilik geyiği de, güncel siyaset de
eksik olmaz sohbetlerimizden...
Bu yakınlarda, ne zaman
tanıştığımızı konuştuk.
Aydın'ın hafızası daha iyi.
1978 yılı Haziran ayında
Moskova'da tanıştık dedi.
CHP lideri Ecevit Başbakan'dı.
Ekonomi 70 cente muhtaç haldeydi.
Rahmetli Ecevit bir uçak dolusu bakan,
siyasetçi, gazeteci, diplomatla ucuz petrol
almak için "Moskova seferi"ne çıkıyordu.
Ben Cumhuriyet'ten tıfıl bir muhabirdim.
Bülent Ecevit, Kızıl Meydan'daki Lenin'in Mozolesi'ne çelenk bırakırken
Aydın Engin TKP taraflarından
bir gazeteci olduğu için Moskova'da
ilgi odağıydı.
Hatırlıyorum
Kremlin'de, Kızıl Meydan'da,
Lenin Mozolesi'nde hiç yanından
ayrılmamıştım.
Bülent Ecevit'in 1978 yılındaki Moskova gezisinden. Rahşan Ecevit ve Abdi İpekçi
Ne güzel günlerdi.
Kim bilir kaç kez yazdım.
Sovyet liderlerinden Nikita Kruşçev'in
hatıralarında geçen bir sözünden
esinlenmiştim:
İnsan bir yaşa gelince,
önünde gelecek değil,
daha çok geçmişi kalıyor.
Bizim, geçmişi epeyce yoğun yaşamış,
özellikle siyasetin içinden geçmiş
ve bugün 80'ine merdiven dayamış
gazeteci milleti olarak
her buluştuğumuzda hâlâ birbirimize
anlatacak çok şeyimiz oluyor.
İyi ki varsın sevgili Aydın Engin.
80. yaşın kutlu olsun kardeşim.