Senin için yazdığım yazılara bakıyorum.
İlki, 19 Ekim 2017 tarihli.
Başlığı:
Sevgili Osman Kavala,
yalnız değilsin, yanındayız!
Şöyle devam ediyor:
Gözaltı haberin gece yarısı geldi.
Polis seni Atatürk Havalimanı'nda
Gaziantep uçağından gözaltına almış...
Bir haftalık gözaltı süresi...
15 Temmuz...
Anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs...
Senin yerin de hep demokrasi,
hukuk ve özgürlük saflardaydı.
Sevgili Osman;
Yoksa seni de "darbeci" mi
ilan edecekler? "Teröristlik"ten mi
yargılayacaklar?
İnşallah bunlar söylentidir.
Kısa zamanda özgürlüğüne kavuşursun.
Sevgili kardeşim;
O kadar çok arkadaşımız hapiste ki.
O kadar çok arkadaşımız,
"casusluk"tan, "darbecilik"ten,
"teröristlik"ten yargılanıyor ki.
Sen de biliyorsun.
Bütün bu ortak arkadaşlarımız
bugüne kadar
hep özgürlükleri savundular.
Demokrasinin, hukukun
yanında durdular.
İnsan hakları savunuculuğu yaptılar.
Eleştirel düşünce
bayrağını yüksekte tuttular.
Gerçeğin bir değil bin yüzlü
olduğunu haykırdılar.
İnsanların kendi kimliklerine,
kendi dillerine, kendi inançlarına
sahip çıkmalarının yollarını açmak için
yazarak, çizerek, konuşarak
mücadele verdiler. Toplumun renklerinin
kaybolmasına karşı çıktılar.
Tek tip insan imal edebileceğini sanan
kışla düzeni rejimlere dur dediler.
Kısacası: Demokrasi, hukuk, özgürlük
ve insan hakları bayrağını
her zaman yüksek tuttular.
Sevgili Osman;
Senin yerin de hep bu saflardaydı.
Demokrasi, hukuk ve özgürlük
saflarındaydı. Bu ülkede insan hakları
savunucusu deyince, senin adın da
en ön sıralarda geliyordu.
Çünkü hep "itiraz"ın vardı.
Bu memlekette, devletin hoyratlığı
konusundaki itirazların...
Sen de biliyorsun.
İtiraz sahibi insan olmak,
bu memlekette öteden beri belalı bir iştir.
Şimdi daha da belalı hâle geldi.
Baksana, kaç kişi insan haklarını
savunmaktan,
ifade özgürlüğünü savunmaktan
hapis yatıyor. Eski zamanlarda
askeri darbe dönemlerinde
dolardı hapishaneler. Bugün de
sivil darbe döneminde doluyor.
Ve şimdi galiba
daha da kötüsü yaşanmakta...
Bir zamanlar ikinci sınıf da olsa
kör topal bir demokrasimiz,
bir hukuk devletimiz vardı.
Şimdi o kör topal demokrasinin
kaleleri teker teker düşmekte.
Ya da düştü bile...
Yargı, yürütme, yasama,
medya her geçen gün
biat kurumları hâline geliyor.
Yani "tek adam"ın emrine giriyor.
Şimdi o kör topal demokrasinin kaleleri
teker teker düşmekte; ya da düştü bile.
Sevgili Osman; Lafı yine uzattım.
Malum olanları tekrarlıyorum. En kısa zamanda
serbest bırakılmanı
ve aramıza kavuşmanı bekliyorum.
Canını sıkma kardeşim;
Yalnız değilsin;
Yanındayız!
Türkiye'deki hukuk, özgürlük,
insan hakları mücadelemiz
hep birlikte devam edecek.
20 Ekim 2018 tarihli
"Hiç mi utanma duygusu
kalmadı" başlıklı yazıma bakıyorum.
Spotu şöyle:
Osman Kavala
1 yıldır iddianame bile
olmadan hapiste;
sonra da hukukmuş, adaletmiş...
16 Kasım 2018 tarihli
yazımın başlığı:
İkinci Kavala Operasyonu:
Derinleşmekte olan
sivil darbeyi
protesto ediyorum!
18 Temmuz 2019 tarihli yazımın
ilk satırları:
Silivri'de duruşma salonu.
Saat sabahın 10'u.
Osman Kavala, iki kolunda iki jandarma
ve iki yanındaki uzun jandarma kordonuyla
ve o güleryüzüyle
tünelin ucunda gözüküyor.
Herkes ayakta. Alkış tutuyoruz
sevgili Osman'a. O da kollarını
jandarmalardan kurtarınca,
aramızda selamlaşma faslı başlıyor.
Gezi davasının tek tutuklu sanığı
Osman Kavala'ya bugün tahliye kararı
çıkabilir mi
sorusunda düğümlenen
iyimser bir hava esiyor salonda...
Duruşma salonu boşalıyor.
Karar için heyecanlı bekleyiş sonrası
saat beş buçukta büyük bir hayal kırıklığı:
Tahliye yok! Hukuk ve adalet kapımızı
bir kez daha çalmıyor.
10 Aralık 2019 tarihli yazım
şu satırlarla başlıyor:
İnşallah yine hayal kırıklığına uğramayız;
Türkiye de senin tahliyenle
bir büyük hukuk ayıbından kurtulur.
Sevgili Osman,
Şimdi günleri saymaya başladık,
senin özgürlüğe kavuşacağın günleri...
Bugün 10 Aralık. Dünya İnsan Hakları Günü.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden
Osman Kavala kararı böyle bir günde çıktı.
Türkiye'yi insan hakları açından mahkûm eden mahkeme,
kararında özetle dedi ki:
Osman Kavala'nın 770 gündür
demir parmaklık arkasında
yatıyor olması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne
aykırıdır. Osman Kavala,
770 gündür siyasal nedenlerle hapistir.
Kavala'nın hapse atılmasının altında,
Türkiye'de insan hakları savunucularının
sindirilmek, susturulmak istenmesi yatmaktadır.
Osman Kavala'nın hak ihlali sona erdirilmeli,
derhal tahliye edilmelidir!
Sevgili Osman;
Sana yapılanları da,
sadece fikirleri nedeniyle
hapsedilen gazetecilere, yazarlara,
sanatçılara, siyasetçilere de
yapılanları unutmayacağız.
Haktan, hukuktan, adaletten,
demokrasiden tutkuyla nefret edenleri de
unutmayacağız. Asla unutmayacağız.
Hafıza aklımızın, vicdanımızın bekçisidir.
Sevgili kardeşim;
Şimdi günleri saymaya başladık.
Özgürlüğe kavuşacağın günleri...
Umudumuz, en geç 24-25 Aralık'a kadar
AİHM'nin hak ihlali kararının uygulanması
ve senin tahliye edilmeni, özgürlüğüne
kavuşmanı bekliyoruz. İnşallah yine
bir büyük hayal kırıklığına uğramayız;
Türkiye de senin tahliyenle
korkunç bir hukuk ayıbından kurtulur.
Ve 24 Aralık 2019 tarihli,
yazımın başlığı:
Kavala'nın tutukluluğuna
devam kararı
bir hukuk ve adalet
katliamıdır, yazıklar olsun!
23 Aralık 2021 tarihli yazım
Tayyip Erdoğan'a:
Eyy Erdoğan,
Kavala hapisteyken,
demokrasi ve hukuk
sözcüklerini
sakın ola ağzına alma!
Tarih:
25 Nisan 2022
Başlık:
Kavala ve Gezi tutukluları
özgürlüklerine kavuşana kadar direneceğiz,
adalet ve hukuk bayrağı elimizden düşmeyecek!
Gezi davasında mahkeme kararı
akşama doğru geldi. 1637 gündür
tutuklu olan Osman Kavala'ya
ağırlaştırılmış ömür boyu hapis...
Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman,
Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay,
Mine Özerden, Can Atalay ve Yiğit Ali Emekçi'ye
18'er yıl hapis cezası ve haklarında tutuklama...
Kavala haklı: "Yargı kullanılarak yapılan
bir suikast eylemidir...
Sevgili Osman;
Epeyce zaman geçmiş
sana mektup yazmayalı,
kusura bakma.
31 Mart'la birbirimize kavuşacağımız
günleri saymaya başladık.
Kendine iyi bak
sevgili kardeşim...
Hasan Cemal kimdir?
Hasan Cemal 1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1969 yılında Ankara'da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet gazetesine girdi. 1979 - 1981 yılları arasında Ankara Temsilciliği yaptı. 1981-1992 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesini Genel Yayın Yönetmeni olarak yönetti. Cumhuriyet gazetesi Cemal'in yönetimindeyken 1986'da Sedat Simavi Ödülü'nü kazanarak "yılın gazetesi" seçildi.
1992-1998 yılları arasında Sabah gazetesinin birinci sayfa yazarlığını yaptı. 1998'den 2013'e kadar yaklaşık 15 yıl boyunca Milliyet gazetesinde yazdı. Nokta dergisi 1989 Doruktakiler ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti köşe yazısı ödüllerini kazandı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2004 yılında da "Araştırma" ödülünü Hasan Cemal'in çalışmalarına verdi.
28 Şubat 2013'te Milliyet'in manşetinde yayımlanan "İmralı Zabıtları"nın yayınını savunduğu için dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın tepkisine hedef oldu. Milliyet yönetimi, "Başbakan'ı ve medya sermayesini sorgulamaktaki ısrarını" gerekçe göstererek yaklaşık 15 yıldır yazdığı gazetedeki köşesini kapattı.
Milliyet ile yolları ayrıldıktan sonra yaptığı röportajlar ve kaleme aldığı yazılar, bağımsız internet gazetesi T24'te yayımlandı. Türkiye medyasının en etkili ve kıdemli isimlerinden olan Hasan Cemal, Mart 2013'ten beri T24'te yazıyor. Harvard Üniversitesi Nieman Gazetecilik Vakfı Louis M. Lyons Gazetecilikte Vicdan ve Dürüstlük Ödülü'nü "hayatı boyunca basın özgürlüğünü savunmak için gösterdiği çaba nedeniyle" 2015 yılında Hasan Cemal'e verdi. Cemal, Türkiye'de bu ödülü alan ilk gazeteci oldu.
Bir dönem Bilgi Üniversitesi'nde "Medya ve Politika" dersleri veren Hasan Cemal'in yayımlanmış 13 kitabı, tarih sırasıyla şöyle:
- Tank Sesiyle Uyanmak (1986)
- Demokrasi Korkusu (1986)
- Tarihi Yaşarken Yakalamak (1987)
- Özal Hikâyesi (1989)
- Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım (1999)
- Kürtler (2003)
- Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim (2005)
- Türkiye'nin Asker Sorunu (2010)
- Barışa Emanet Olun (2011)
- 1915: Ermeni Soykırımı (2012)
- Delila - Bir Genç Kadın Gerilla'nın Dağ Günlükleri (2014)
- Çözüm sürecinde Kürdistan Günlükleri (2014)
- Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor (2018)
- Hasan Cemal'in "Zamane Diktatörleri" adını taşıyan basılmamış bir kitabı daha var
|