Çağlayan Adliyesi, salı günü.
Her zamanki eziyet.
Cumhuriyet davasını izlemek için itiş kakış, bağırış çağırış bekleşiyoruz duruşma salonunun kapısında.
Koridorda ara sıra şiddetli ağız dalaşı ve kapıya güm güm vurulan yumrukların sesi tırmalıyor kulakları...
9.30’daki duruşma, saat 11'i geçiyor hâlâ başlamış değil.
Dostlar, aşina yüzler.
Pek öyle konuştuğumuz yok.
Daha çok bakışıyoruz.
Gözler anlatıyor duygu ve düşünceleri.
Konuşup da ne söyleyeceğiz ki?
Hep aynı şeyler, can sıkıcı.
Biri, "Böyle bir yerden geçiyoruz işte!" diyor.
Bu memlekette bütün hayatımız böyle bir yerlerden geçerek geçmedi mi?..
Bu memlekette yaşamak gibi, yazmak da direnmektir
Ama salı sabahı yine de iyimser bir bekleyiş havası esiyor.
Geçen haftaki Büyükada davasından sonra salı sabahı da Özgür Gündem'den tahliye kararları çıktı.
Hiç beklenmiyordu.
441 gündür tutuklu olan İnan Kızılkaya'yla Kemal Sancılı'nın serbest bırakıldıklarına dair haber bizim koridorda bir an güleryüzlü beklentilere yol açıyor.
Oya Baydar'la, Gencay Gürsoy'la bakışıyoruz.
Yoksa hava değişiyor mu? Yüz hatları yumuşuyor, hatta yüzler gülüyor.
Murat Sabuncu'yla, Akın Atalay'la, Ahmet Şık'la, Emre İper'le el sıkışıyorum, jandarma ses etmiyor.
Ama duruşma pek öyle başlamıyor. Önümde oturan avukatın ilk tepkisi, "Dakka bir, gol bir!" oluyor.
Akşam vakti karar çıkıyor:
Tutukluluk hallerinin devamına...
Tweet atıyorum:
"Hukuk cinayeti devam ediyor!"
Başka ne yapabilirim ki?
Tweet atmaktan, yazı yazmaktan başka elimden ne gelir ki?
İçim kararıyor.
Yazıyı ertesi güne, çarşamba sabahına bırakıyorum.
Yazarsam, öfke kontrolsüz, çok sert bir yazı çıkacak çünkü...
Mail'lerimi okuyorum, biri HDP'den:
Adalet Bakanlığı'nın, HDP Eş
Genel Başkanı Selahattin
Demirtaş için Kayseri
Cumhuriyet Başsavcılığına "gizli”
ibareli bir yazı göndermesi ve bu
yazıda Demirtaş için “Silahlı
terör örgütüne üye olma
suçundan militan konumunda
olan tutuklu” ifadesini
kullanması, HDP'de sert
tepkilere yol açtı.
Filiz Kerestecioğlu:
"Kayseri mahkemesi, Selahattin
Demirtaş'ın duruşmaya
getirilmesini karara bağladığı
halde Adalet Bakanlığı nasıl
talimat verebilir, ilgili yazıları
bütün mahkemelere gönderir?
Bu Anayasa 138'e aykırıdır."
Meral Danış Beştaş:
"Anayasa'yı her an, her saniye çiğnediğinizin gayet iyi
farkındayız."
Mahmut Toğrul:
"Üç gün sonra eş genel
başkanlarımızın rehin
alınmasının üzerinden tam
bir yıl geçmiş olacak.
Eş Genel Başkanımız Sayın
Demirtaş, tutuklu olduğu
davadan hala yargı
önüne çıkmış değil.
Yargı talimatlı yargıya
dönüşmüş durumda.
11 bin HDP'li gözaltına alınıyor,
4 bini hala içeride..."
Sabah gözümü, Osman Kavala'nın tutuklandığına dair haberle açıyorum. T24'ün haberi şöyle başlıyor:
İki haftadır gözaltında olan
Osman Kavala, "Anayasayı ihlal"
ve "Türkiye Cumhuriyeti
hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlamasıyla tutuklandı.
İsyan ediyorum.
Cumhuriyet'in manşeti benim hissiyatıma da tercüman oluyor:
ZULÜM HUKUKU!
Ve Kılıçdaroğlu'nun şu çığlığı:
İŞTE FAŞİZM BUDUR!
Daha fazla ne yazayım ki?
Ama her şeye rağmen yazmaya devam etmek zorundayız.
Bu memlekette yaşamak gibi, yazmak da direnmektir. Zulme karşı, haksızlık ve hukuksuzluğa karşı, faşizme karşı direnmek!