.Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın açıklamalarına göre, FETÖ soruşturmaları kapsamında:
50 bin 402 tutuklu var.
790 kişi de gözaltında.
Tutuklular arasında:
6 bin 982 asker var.
167'si de general.
Ordudaki general ve amiral sayısının 356 olduğu göz önünde tutulursa, demir parmaklık arkasındaki bu 167 sayısının ne demek olduğu daha iyi anlaşılır.
İşinden atılan hâkim ve savcı sayısı 4 bini geçiyor.
Askerde, poliste, kamu görevlerinde işini kaybedenlerin toplam sayısı 100 binin üzerinde.
Hapishaneler dolup taştığı için yenileri inşa ediliyor.
Sadece bu sayılar bile hazin gerçeğe işaret ediyor:
ADALET çok uzağımızda!
Sadece bu sayılar bile insana adalet bunun neresinde dedirtiyor!
Böylesine büyük bir tasfiye, devletin el değiştirmekte olduğu gerçeğini ortaya koyuyor.
Bunun adı darbedir.
20 Temmuz darbesi...;
Geçen yıl Meclis'ten kısa adı OHAL olan Olağanüstü Hâl kararının çıkarılmasıdır 20 Temmuz darbesi...
15 Temmuz'daki başarısız darbe girişimini Allah'ın bir lütfu olarak gören Tayyip Erdoğan'ın bir sivil darbe için düğmeye basmasıdır 20 Temmuz.
15 Temmuz elbette korkunç ve vahşi bir darbe girişimidir. 15 Temmuz gece yarısından itibaren attığım tweet'ler ve yazdığım yazılarla şiddetle karşı çıkmıştım darbe teşebbüsüne...
Ama aynı zamanda daha 16 Temmuz'da yazdığım bir yazıda sivil darbe demiştim.
15 Temmuz askeri darbe teşebbüsü yenilgiye uğratılmıştır, iyi de
olmuştur.
Peki ya sivil darbe ne olacak?
Bu soruyu soruyorum, çünkü Erdoğan sivil despotluk yolunda bildiğini okumaya devam ederken, Türkiye’yi demokrasi ve hukuk devleti sularından uzaklaştırdıkça uzaklaştırıyor, toplumu böldükçe bölüyor, koca ülkeyi kutuplaştırdıkça kutuplaştırıyor.
Ankara'dan İstanbul'a yürümekte olan Kemal Kılıçdaroğlu'nu bir kez daha selamlıyorum
Ertesi günü, 17 Temmuz 2016'da da yine bu köşede şu satırlar vardı:
Asker darbesi çöktü, püskürtüldü, çok da iyi oldu.
Peki ya Erdoğan darbesi?..
Gün geçtikçe derinleşmekte!
15 Temmuz, Erdoğan’ın kendi deyişiyle, Allah’ın bir lütfu oldu.
Çünkü eli güçlendi.
15 Temmuz sayesinde muhalefet odaklarını daha büyük bir hızla temizlemeye koyuldu.
Ben böyle düşünüyorum.
Evet, askeri darbeye hayır dedim, Erdoğan’ın yanında durdum.
Ama bu duruşum bana ‘Erdoğan darbesi’ni unutturmuyor.
Unutturamaz!
Çünkü, ben asker darbeleri gibi sivil darbelere de karşıyım.
Tank sesleri ile gelen darbeleri
kaç kez yaşadım.
Şimdi de ‘seçim sandığı’ndan
çıkmış bir sivil darbeyi yaşıyorum.
Bu da ‘Erdoğan darbesi’dir.
Türkiye neredeyse bir yıldır bu 'darbe'yi yaşamakta. Yaşadıkça da her geçen gün adaletten uzaklaşmakta.
Daha dün Çağlayan Adliyesi'nde adaletin bir kez daha katledildiğine tanık olduk.
Bir ömür boyu darbecilikle mücadele etmiş olan Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan ve Mehmet Altan zavallı bir iddianameyi delik deşik eden savunmalarını yaptılar ama haklarında tahliye kararı çıkmadı, mahkemeleri eylül ayına ertelendi.
Bir yıldır adalet bekleyen Şahin Alpay'ın, Ali Bulaç'ın, Ahmet Turan Alkan'ın mahkemeleri de eylül ayında.
Cumhuriyetçiler'in durumu da farklı değil, onlar da adalet bekliyor.
Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu'su, Kadri Gürsel'i, Akın Atalay'ı, Turhan Günay'ı, Musa Kart'ı ve diğerleri hepsi hapiste...
Selahattin Demirtaş'ın mahkemesi neredeyse yıl sonuna ertelendi. Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ ve bir çok HDP'li milletvekili hapisteler.
Gültan Kışanak, Fırat Anlı'yla birlikte ne kadar HDP'li belediye başkanı varsa, demir parmaklık arkasında yatıyor. Hapiste olmayan HDP'li neredeyse kalmadı.
Son olarak sevgili Enis Berberoğlu 25 yıl hapisle içeri atıldı.
Yine soruyorum:
Adalet bunun neresinde?..
Ve 'Erdoğan darbesi'ne karşı, elinde adalet bayrağı, on gündür Ankara'dan İstanbul'a yürümekte olan Kemal Kılıçdaroğlu'nu bir kez daha selamlıyorum.
Çünkü adalet ve demokrasi adına çok önemli, çok anlamlı bir siyasal eylem başlatmış durumda Sayın Kılıçdaroğlu...
Ve adalet diyen, adalet isteyen herkese iyi bayramlar diliyorum.