18 Haziran 2016

Bilgi Üniversitesi’ni kınıyorum, Prof. Balıkçıoğlu’nun yanındayım!

Üniversitede ifade polisi de, düşünce polisi de olmaz!

T24’ün haberi şöyle:

“Adı Bilgi, namı üniversite:
Erdoğan’a eleştiriyi hakaret sayıp Prof. Balıkçıoğlu'nu işten attılar!
Bilgi Üniversitesi, İletişim Fakültesi’nde ders veren Prof. Dr. Zeynep Sayın Balıkçıoğlu'nun ders esnasında sarf ettiği ‘En iyisini o yapıyor, en güzel nobranlığı, en güzel kabalığı, en güzel ben yaptım olduyu işin aslına bakarsanız o yapıyor’ sözlerini Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret sayarak Balıkçıoğlu ile ilişiğini kestiğini duyurdu.”  

Bilgi Üniversitesi’ni kınıyorum.
Prof. Dr. Balıkçıoğlu’nun ifade özgürlüğünü savunuyorum.
Bilgi Üniversitesi’nin bu kararının üniversite tarihine kara bir leke olarak geçeceğine inanıyorum.
Aşağıda bir açık mektup var.

‘Tüm insanlığın, tek bir kişiyi susturmasını haklı buluyorsanız, gün gelip o tek kişi iktidarı ele geçirdiğinde tüm insanlığı susturmasına karşı çıkmaya da hakkınız olmaz!’

                                                          * * *

Demokrasi kültüründen değil, ‘kışla kültürü’nden beslenenlere bir açık mektup!
Eleştirel düşünceden değil, ‘ezber imalathaneleri’nden nemalananlara bir açık mektup!
Düşünce polisleri’ne yazılan bir açık mektup!
Kendi doğrularını herkese dayatmak isteyen dinci ya da laik yobazlara bir açık mektup!
Entelektüel olan her şeyden ya da ‘entelektüalizm’den nefret edenlere bir açık mektup...
Bu açık mektubu yazan ben değilim.
Amerika'nın en önde gelen üniversitelerinden Columbia’nın Rektörü Prof. Dr. Jonathan R. Cole tarafından kamuoyuna yazıldı.
Rektör, İsrail’e karşı bir siyasal eyleminden dolayı Prof. Edward Said’in üniversiteden atılması için Amerika'da kampanya başlatan Yahudi Lobisi dahil bazı çevrelere karşı akademik özgürlüğü savunuyor açık mektubunda.

 

Prof. Balıkçıoğlu'nun ifade özgürlüğünü savunuyorum!Columbia Üniversitesi’nde akademik özgürlüğün anlamı nedir?
Üniversite yönetmeliğinin 70. maddesi şöyle der:
“Akademik özgürlükten kasıt, bütün öğretim görevlilerinin, sınıflarında konularını tartışırken özgür olmalarıdır. Bu özgürlük, araştırma ve bu araştırmaların sonuçlarını yayımlama özgürlüğünü de içerir. Öğretim görevlileri fikirlerini ifade etmelerinden veya özel ya da kamusal alanda kurdukları ilişkilerden dolayı üniversite tarafından cezalandırılmaz.”
Columbia Üniversitesi’nde bir ifade yasası olduğuna inanmadığımız gibi, ifade polisi gibi davranmayı da reddederiz.
Üniversite, bir görevlisinin fikirlerini açıklamasına veya davranışlarına karşı, bunlar yargının alanına girse bile müdahale etmeyebilir.
Bir üniversite için, bireyin siyasi olarak egemen bir ideolojinin titretici, felç edici etkisinden korkmaksızın, görüşünü ifade etmekte kendisini özgür hissetmesinin güvencede olmasından daha önemli birşey yoktur.
Bir açık mektup!
John Stuart Mill, ‘Özgürlük Üzerine’ adlı eşsiz makalesinde, bize hoş gelmeyen fikirlerin ifade edilebilmesini desteklememizin özgürlük kavramı açısından niye çok önemli olduğunu açıkça ortaya koyar ki; o fikirler bizim fikrimize aykırı olabilir veya fikrimizi tehdit eder görünebilir:
“Eğer tüm insanlığın, farklı düşünen tek bir kişiyi susturmasını haklı buluyorsanız, gün gelip o tek kişinin iktidarı ele geçirdiğinde tüm insanlığı susturmasına karşı çıkmaya da hakkınız olmaz.”
Özgürlük üzerine...
Bazı fikirler bize çirkin gelebilir. ‘Doğruluk’ anlayışımıza aykırı düşebilir. Yargılarımıza veya kabullerimize meydan okuyabilir.
Ama ne olursa olsun akademik düzenimizin temel yapısını tehdit etmedikçe güvence altında olmaları gerekir.
Eski Columbia Üniversitesi Rektörü: Üniversite yöneticisi olarak otoritemi, öğretim üyelerinin fikirlerini idarenin bakış açısına uydurmak için asla kullanmam
Akademik özgürlük temel esastır.
Bu nedenle, Profesör Edward Said'in çevresinde süregiden son tartışma da bizi rahatsız etmemelidir.
Yeter ki bu tartışma, özgür fikir alışverişine zincir vurmasın veya Said'e yaptırım uygulama çanlarını çalar hale gelmesin!
Çirkin de gelse...
Hepimizi ve akademik özgürlüğü tehdit eden, Said’in ifade özgürlüğünü ya da eleştirilerini sınırlama düşüncesinin ta kendisidir. Öğretim üyelerimizin görüşlerine yönelik bu tür kısıtlamaların, bu üniversitenin saygın bir özelliği açısından uzun süreli olumsuz etkileri olabilir.
Bu özellik, çoğunluğun kabul edilemez görebileceği fikirlere karşı hoşgörü göstermektir.
Asıl tehdit!
Columbia olarak biz, McCarthy döneminde bile, diğer kurumların yaptığı gibi, farklı siyasi görüşleri bulunan profesörlerimize kısıtlama uygulamak veya onları işten uzaklaştırmak yolundaki baskılara ve telkinlere boyun eğmedik.
Bugün de ifade özgürlüğünü güvence altına alan tutumumuzdan geri adım atmayız.
Said, bir Columbia Üniversitesi profesörüdür.
Bu bizim en yüksek akademik derecemizdir ve kendisi bu mevkiye sadece bilimsel ve eğitsel katkıları nedeniyle gelmiştir.
Onun politik görüşlerine atıfla, Columbia'daki sıfatının uygun olup olmadığını, çalışmalarının değerini sorgulamak, Said'i üniversitemizin önde gelen akademisyenlerinden biri olarak görmemize dair bakış açısını yitirmekten başka bir anlama gelmez.
Eğer Said'in özgürce yazma ve konuşmasını güvence altında tutmayı reddedeceksek, bir sonraki bastırılanın kim olacağını da, kimin fikirlerini çekinmeden ifade edeceğini belirleyen engizisyon üyesinin kim olacağını da şimdiden düşünmeye başlamamız yerinde olmaz mı?
Özgürlüğün güvencesi Columbia’da öğretim üyeleri ile öğrenciler için farklı farklı belirlenmiş davranış kuralları vardır.
Ne var ki, ifade özgürlüğünü içeren akademik özgürlük söz konusu olduğunda, bir öğrenciye sunulanla Said’e sunulan güvenceler açısından bir fark yoktur.
Nasıl Said meselesinde ifade ve eylem özgürlüğünü savunuyorsam, öğrencilerin haklarını da aynı şekilde savunurum.
Ve Said hakkında üniversitenin uygulayacağı herhangi bir yaptırım olduğuna inanmadığımı da ifade etmek isterim.
Öğrenciler ve öğretim görevlileri, benim de pek doğru bulmayabileceğim şeyler yapabilirler.
Ancak bir üniversite yöneticisi olarak kendi otoritemi, onların fikirlerini üniversite idaresinin bakış açısına uydurmak için asla kullanmam.
Prof. Dr. Jonathan R. Cole, Columbia Üniversitesi Rektörü.

(25 Kasım 2006 tarihli Milliyet gazetesinde çıkan ‘Kışla Kültürü, Demokrasi Kültürü’ başlıklı  yazımdan)

                   *    *   *

Yukarıdaki satırları, Bilgi Üniversitesi’nin Amerikalı patronlarıyla Türk yöneticilerinin okumaları dileğiyle...

 

 
 

Yazarın Diğer Yazıları

Demirel'i darbeyle devirecektim!

Demirel 100 yaşında! Pazar günü Ülke Politikaları Vakfı'nın Cevahir Otel'de düzenlediği bir toplantıda "BABA"yı andık. Özlemişim Demirel'i, itiraf edeyim, arada bir gözlerim doldu

Türklerin de, Kürtlerin de ortak çıkarı gerçek barış ve demokrasidir

Yeterince kan ve gözyaşı akmıştır, daha çok acı çekilmesin, ama... Bu AMA üzerinde düşünmek lazım, geçmiş tecrübeler bunu gerektiriyor

Dostluklar insanı ayakta tutar!

Benim de böyle bir dostum var, Şahin Alpay. İyi ki varsın kardeşim, iyi ki BİR HİKAYEM VAR'ı yazdın

"
"