Türkiye’nin bir numaralı sorunu Erdoğan’dır, nokta!
Korkmayın, her fırsatta tekrarlayın:
Baş sorun Erdoğan’dır!
Bu sorundan kurtulmadıkça Türkiye düzelme rayına oturamaz.
Ürkmeyin bağırın:
Erdoğan sorunu çözülmedikçe, Türkiye’nin önü açılmaz.
Kendi saltanatının temeli 7 Haziran’da ölümcül bir darbe yediği için artık gözü hiçbir şey görmüyor.
Kendini kurtarmak, yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık suçlamalarına hedef olan kendi iktidarının dosyalarını kapatmak için Türkiye’yi uçuruma sürüklüyor.
Farkında mısın?..
Saray’daki Sultan, burnundan tutmuş koca ülkeyi savaşa sürüklüyor.
Ne barış, ne demokrasi, ne hukuk, hiçbir şey umurunda değil.
Kaç zamandır hukuku ayaklarının altına paspas yapmış durumda.
Elinde balta, anayasaya indirdikçe indiriyor.
Bütün derdi, kendi despotluğu!
Millet, 7 Haziran’da otur oturduğun yerde dedi.
Ama dinlediği yok.
Başkan babalık sevdası dinmiş değil.
‘Yönetim sistemi değişti, anayasa da değişsin’
Susalım mı, kanıksayalım mı, sineyi mi çekelim, kayıtsızlaşalım mı? Elbette hayır
Rize’de demiş ki geçen gün:
İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye'nin yönetim sistemi değişmiştir.
Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir Anayasa ile netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir.
Hem buna engel olup hem de ‘Cumhurbaşkanı her şeye karışıyor’ demek, yağmur altında yürürken ıslanmaktan şikâyet etmekten farksızdır.
Erdoğan, bu takıntısını kaçıncı kez yineliyor.
Aklını peynir ekmekle yemiş durumda.
Her seferinde kendisine laf yetiştirmek, bu bakış açısıyla hukuku, mevcut anayasayı yerle bir ettiğini vurgulamak ille de gerekmiyor diye düşünenler olabilir.
Susalım mı o zaman?..
Kanıksayalım mı?..
Sineyi mi çekelim?..
Kayıtsızlaşalım mı?
Roma yanarken meleklerin cinsiyetini tartışanların hâlleri mi gelsin bize de?..
Elbette hayır
Sandık mesajını anlamak istemiyor
Kalkmış diyor ki:
- Yönetim sistemi fiilen değişti; isteseniz de istemeseniz de öyle; gelin işimi zorlaştırmayın, birlikte anayasayı değiştirelim, bırakın başkan baba olayım!
Hiç utanması sıkılması yok:
- Ben zaten darbemi yaptım, gelin minareyi kılıfına uyduralım, diyebiliyor.
Gerçekten akıl alır gibi değil.
7 Haziran öncesi meydan meydan dolaşan kendisi değil miydi?
400 milletvekili isteyen o değil miydi?
Ama millet hayır dedi.
Başkan babalığa kırmızı kart gösterdi seçim sandığında.
400 milletvekilliğine hayır dediği gibi, AKP’ye tek başına hükümet kuracak çoğunluğu da vermedi.
AKP’nin oyu 10 puana yakın düştü.
Geçen yılki cumhurbaşkanlığı seçimine göre de 12 puan aşağı indi.
Ama o hâlâ milletin seçim sandığında vermiş olduğu mesajı almak istemiyor.
Ya da mesajı anlamak işine gelmiyor.
Gerçeklikle bağı koptuğu için öyle olabilir.
Belki de Saray’da, bir ‘hayal âlemi’nde yaşamakta olduğu için öyle...
‘Darbeci’ye bir sandık darbesi daha...
‘Darbeci’ye önümüzdeki seçimde, 7 Haziran’dan daha büyük
bir darbe indirmek zorundayız.
Yazın bir kenara:
Türkiye bir ‘darbeci’yle karşı karşıya!
Bu ‘darbeci’ye önümüzdeki seçimde, 7 Haziran’dakinden daha büyük bir darbe indirmek zorundayız.
Çare hiç kuşkusuz seçim sandığı yine.
Barıştı, demokrasiydi, hukukun üstünlüğüydü, bütün bu değerlerin hiçbiri umurunda değil ‘darbeci’nin.
Saray’daki Sultan için varsa yoksa kendi saltanatı.
Bunun için Roma’yı da yakabilir!
Yakmaya başladı bile.
Bakıyorum, kimileri meleklerin cinsiyetini tartışıyor!
Ayıp!
Elinde balta anayasayı, hukuku tepeleyen bir darbeci karşısında sessiz kalmayalım.
Ürkmeyelim.
Korkmayalım.
Barış ve demokrasi adına sesimizi hep birlikte yükseltelim.
İyi pazarlar!