09 Mart 2023

Altan Öymen Ankara'yı anlatıyor: Şimdilik her şey iyi gidiyor, ancak şunu iyi bilelim; mutlu sona HDP'siz ulaşılamaz

Almanya bugünkü demokrasi ve refah düzeyini yakaladıysa, sağ ve sol arasındaki büyük uzlaşmalar, sabırlı, uzun görüşlü liderler sayesindedir…

Altan Abi anlat anlat, heyecanlı oluyor!
Gazetecilikte ustam ve duayenim
Altan Öymen'i
dinliyorum telefonda.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun
son CHP grup toplantısından
İstanbul'a yeni dönmüş.
Heyecanlı.
Noktasız virgülsüz konuşuyor.
Umut dolu.

Ankara havası demek böyle...
Çaktırmadan not da alıyorum.
Galiba bir yazı kurtaracağım.
Eski CHP Genel başkanlarından
biri olarak katıldığı Meclis Grubu
toplantısında kabaran heyecan dalgasını,
gözleri dolanları, ağlayanları anlatıyor
Anlaşılan o ki, 75 yıllık
damardan bir Halk Partili olarak
Altan Abi de duygulanmış
ama belli etmek istemiyor.
13. Cumhurbaşkanı takdimi ve tezahüratıyla
kürsüye çıkan Kılıçdaroğlu için
şöyle diyordu Altan Öymen: 

Sayın Kılıçdaroğlu,
Cumhurbaşkanı oluncaya kadar
bekler ve grup kürsüsünü
kullanmaya devam edebilirdi,
ama böyle yapmadı.
Bu da onun ileride
nasıl birleştirici bir çizgi
izleyeceğinin ve anayasanın gereklerine
uymakta ne kadar titiz olduğunun
anlamlı bir işaretiydi.
Grup salonunda Altı Ok'lu CHP
bayrakları yoktu,
sadece Türk bayrakları vardı,
sadece Atatürk resmi vardı.

90 yaşını devirmiş Altan Öymen,
gazetecilik mesleğinden gelen
keskin gözlemciliğini konuştururken,
her zamanki gibi siyasi tarihe de
girmeden edemiyordu,
İsmet İnönü ismiyle:

İsmet Paşa derdi ki,
önemli bir karara mı varacaksın,
bekle 24 saat geçsin.
Uygulamaya da karar verdin mi,
bir 24 saat daha bekle,
adımını atmadan önce...
Kemal Kılıçdaroğlu'nun
son 48 saatlik krizde
sergilemiş olduğu ustalık böyleydi.
Sabrından dolayı,
liderlikten kaynaklanan        
kıvraklıklığından dolayı
kendisini kutlamak lazım.
Bir "demokrasi ittifakı"na giden yol
ancak böyle bir sabırla, ustalıkla,
liderlikle açılabilir. 

Altan Abi, bu arada sözü,
gayet iyi bildiği Almanya'daki
merkez sağla sol arasındaki
koalisyonlara getiriyor.
Sosyal Demokrat Parti SPD ve
Liberal Parti ile,
Alman muhafazakâr partileri
CDU-CSU arasındaki
koalisyonları da özetliyor: 

Savaş sonrasındaki
o koalisyonlar
Almanya'yı büyük yıkımdan çıkardı,
birleştirdi ve demokrasiyi inşa etti,
tüm kurumlarıyla.
Bu koalisyonların kuruluş aşamasında
ya da sonraki dönemlerinde
bazen büyük gümbürtüler patlar,
ipler koptu kopuyor havası yayılırdı.
Sonra siyasetin bilge insanları,
liderler devreye girer,
tren yoluna devam ederdi.
Almanya birleştiyse,
bugünkü demokrasi
ve refah düzeyini yakaladıysa,
sağ ve sol arasındaki
bu büyük uzlaşmalar,
sabırlı, uzun görüşlü
liderler sayesindedir.

Altan Öymen ekliyor:

Sayın Kılıçdaroğlu'nda da
birleştirme ve uzlaşma
yeteneğinin varlığı apacık ortada.
Kaç kere sergiledi bu becerisini.
Büyük Adalet Yürüyüşü'nde
kimseyi ayırt etmeden
herkes için hak, hukuk, adalet
diyerek kitlelerle birlikte Ankara'dan
İstanbul'a günlerce yürüdü.
Belediye seçimlerinde büyük şehirleri
İstanbul'u, Ankara'yı, Adana'yı,
Mersin'i Erdoğan'ın elinden alan
uzlaşmaları, perde arkasında
kuyumcu titizliğiyle ören de
Kılıçdaroğlu'ydu.

Soluk alıp devam ediyor Altan Öymen:

O gece Ankara'da, Saadet Partisi'nin,
Halk Partisi'nin önünde toplanan
kalabalıklar heyecanla dalgalanıyordu.
Gözler yaşlıydı, ağlayanlar vardı.
Çünkü, Meral Hanım'ın çıkışının
Erdoğan-Bahçeli ikilisinin işine
yarayacağının farkındaydılar.
Unutulmasın:
Kılıçdaroğlu'nu cumhurbaşkanı adayı
ilan eden Millet İttifakı'nın mimarı da
yine CHP lideridir.

Öymen bu arada can alıcı bir noktayı,
HDP konusunu - dikkatimi de çekerek- vurguluyor:

Şimdilik her şey iyi gidiyor.
Ancak şunu iyi bilelim:
Mutlu sona HDP'yi yok sayarak ulaşılamaz.
Aklın yolu, HDP'nin bir siyasi parti olarak
varlığının unutulmaması ve bunun gereğinin
yapılmasıdır. Sayın Kılıçdaroğlu, elbette,
bu gerçeğin de bilincindedir.

Altan Öymen'e son olarak soruyorum:

Altan Abi, Cengiz Çandar T24'teki yazısına
Türkiye Baharı başlığını
koymuş... Ben çok sevdim. 

Altan Öymen noktayı koyuyor:

14 Mayıs'ta, hepimizin,
her görüşten, her inançtan,
herkesin yüzlerinin güldüğü
Türkiye Baharı'nı hep birlikte
yaşarız, dileğiyle...

Kendi kendime, yazı artık çıktı galiba
diye mırıldanırken Altan Abi'ye,
meslek büyüğüme teşekkür ediyorum.

Hasan Cemal kimdir?

Hasan Cemal 1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1969 yılında Ankara’da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet gazetesine girdi. 1979 - 1981 yılları arasında Ankara Temsilciliği yaptı. 1981-1992 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesini Genel Yayın Yönetmeni olarak yönetti. Cumhuriyet gazetesi Cemal'in yönetimindeyken 1986’da Sedat Simavi Ödülü’nü kazanarak "yılın gazetesi" seçildi. 

1992-1998 yılları arasında Sabah gazetesinin birinci sayfa yazarlığını yaptı. 1998'den 2013'e kadar yaklaşık 15 yıl boyunca Milliyet gazetesinde yazdı. Nokta dergisi 1989 Doruktakiler ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti köşe yazısı ödüllerini kazandı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2004 yılında da "Araştırma" ödülünü Hasan Cemal'in çalışmalarına verdi. 

28 Şubat 2013'te Milliyet'in manşetinde yayımlanan "İmralı Zabıtları"nın yayınını savunduğu için dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'ın tepkisine hedef oldu. Milliyet yönetimi, "Başbakan'ı ve medya sermayesini sorgulamaktaki ısrarını" gerekçe göstererek yaklaşık 15 yıldır yazdığı gazetedeki köşesini kapattı. 

Milliyet ile yolları ayrıldıktan sonra yaptığı röportajlar ve kaleme aldığı yazılar, bağımsız internet gazetesi T24'te yayımlandı. Türkiye medyasının en etkili ve kıdemli isimlerinden olan Hasan Cemal, Mart 2013’ten beri T24’te yazıyor. Harvard Üniversitesi Nieman Gazetecilik Vakfı Louis M. Lyons Gazetecilikte Vicdan ve Dürüstlük Ödülü'nü "hayatı boyunca basın özgürlüğünü savunmak için gösterdiği çaba nedeniyle" 2015 yılında Hasan Cemal'e verdi. Cemal, Türkiye'de bu ödülü alan ilk gazeteci oldu. 

Bir dönem Bilgi Üniversitesi’nde "Medya ve Politika" dersleri veren Hasan Cemal’in yayımlanmış 13 kitabı, tarih sırasıyla şöyle: 

Tank Sesiyle Uyanmak (1986)

Demokrasi Korkusu (1986)

Tarihi Yaşarken Yakalamak (1987) 

Özal Hikâyesi (1989)

Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım (1999)

Kürtler (2004)

Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim (2005)

Türkiye'nin Asker Sorunu (2010)

Barışa Emanet Olun (2011)

1915: Ermeni Soykırımı (2012)

Delila - Bir Genç Kadın Gerilla'nın Dağ Günlükleri (2014)

Çözüm sürecinde Kürdistan Günlükleri (2014)

- Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor (2018)

- Hasan Cemal'in "Zamane Diktatörleri" adını taşıyan basılmamış bir kitabı daha var.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Anla artık Tayyip Efendi anla!

Yirmi küsur yıl geçti, bak, seçim sandığı da elinden gidiyor, anla artık anla, "tek adamlık"la bu memlekette ne normalleşme olur, ne de yumuşama...

CUMHURİYET’in 100. kuruluş yıldönümünü kutluyorum

Cumhuriyet’te geçen 18 yılımı “Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim” isimli kitabımda yazdım