16 Kasım 2020

Adalete ne zaman açılacak adliyelerin kapıları, hukuk katliamı ne zaman bitecek?

Ve Osman Kavala ne zaman kavuşacak özlediği evine, evinin sıcaklığına?..

Şirin Payzın'ın T24'deki Osman Kavala
röportajını okuyorum, (Payzın - Kavala)
Osman Kavala Silivri'de hapis,
1112 gündür demir parmaklık arkasında,
hücrede yatıyor.
Unutmayın:
Sevgili Osman ilk gözaltına
alındığı zaman, tam 477 gün
neyle suçlandığını
bilmeden tutuklu kalmıştı.
Hakkındaki suçlamalara gelince,
pek öyle akıl alır gibi değil:

Anayasal düzeni değiştirmek...
Darbe girişimine destek...
Hükümeti devirmek...
Casusluk...

Çizim: Tarık Tolunay

Son iddianamede istenen ceza ise: 

Ağırlaştırılmış müebbet...
20 yıla kadar hapis...

Ölüm cezası olsa idam yani...
Peki ya kanıtlar?..
Yok, evet orta yerde elle tutulur
hiçbir somut kanıt olmadan
isteniyor bu korkunç cezalar.
Osman Kavala'nın haklı deyişiyle: 

İddianame değil,
tek kelimeyle
iftiraname...

Sevgili Osman 1112 gündür Silivri'de,
demir parmaklıklı bir hücrede yatıyor,
bir iftiraname yüzünden...
En çok neyi özlediğini ise şöyle yanıtlıyor: 

En çok özlediğim, tabii eşimle birlikte
evimde olmak. Tahliye oldum
derken tekrar tutuklandığımdan
ve hâlâ ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezasıyla
yargılandığımdan, fazla hayal
kurmamaya çalışıyorum.
Kitapların dünyasında dolaşmak
ruh sağlığıma daha iyi geliyor.
Ama, memleketle ilgili
hayallerim baki, bunlar da
ruh sağlığım için gerekli.

Fazla laf gereksiz.
Tek başına Osman Kavala'nın
hapisliği
bile bu memlekette,
adaletin de,
hukukun da,
yargı bağımsızlığının da
lafta kaldığını,
hiçbirinin olmadığını
gözler önüne seriyor.
Osman Kavala'nın yanına
Selahattin Demirtaş'ı da koyabilirsiniz.
Ahmet Altan'ı da...
Gültan Kışanak'ı da...
O kadar çok isim var ki
haksız yere hapis yatan,
haksız yere yargılanan,
haksız yere mahkeme kapılarında
süründürülen...
Şunu iyi bilin:
Kaç zamandır bu memlekette
hukuk katliamı,
hukuk kıyımı
yaşanmakta...
Adliyelerin kapısında
adalet beklenmekte...
Fikret İlkiz'in
yazısında 
dediği gibi:

Osip Mandelştam, 1934'te yazdığı
Stalin’i eleştiren ve sadece dostları
arasında okuduğu şiirin
ihbar edilmesi üzerine tutuklanarak
Kuzey Urallar'daki Çerdin’e sürgüne
gönderilmesine ve çalışma kampında
ölmesine neden olan
Stalin Epigramı şöyle başlıyor:

 Yaşıyoruz ama
hissetmiyoruz artık
bastığımız toprağı,
On adım öteden duyulmuyor
konuştuklarımız...

Yıllardır kapılarını sımsıkı kapattığınız
adliyelerin kapısında
adaletin gelmesini bekliyoruz,
Adliyenin kapılarını tutanlara
soruyoruz, ne zaman
açılacak adaletin kapıları?

Şairin Stalin zindanlarında
ölümüne kapıyı açan,
"On adım öteden duyulmuyor
konuştuklarımız
" diye
Stalin döneminin ağır sansürünü
ele veren dizesi içimi acıtıyor.
Evet soruyoruz:
Adalete ne zaman açılacak
adliyelerin kapıları?..
Evet soruyoruz:
Adalet katliamı, hukuk katliamı
ne zaman bitecek bu memlekette?..
Evet soruyoruz:
Osman Kavala ne zaman
kavuşacak sıcak evine?..

Yazarın Diğer Yazıları

Taksim Meydanı 1 Mayıs'lara açılmadıkça, cezaevleri boşalmadıkça...

Bu ülkede demokrasiden, hukuk ve adaletten, özgürlükten söz edilemez

Ermeni kardeşlerimin 24 Nisan soykırım acısını, Hrant Dink'in "23,5 Nisan" yazısıyla paylaşıyorum

"Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan'ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle..."

Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?

İsrail, İran ve Filistin'de iktidarlar değişmedikçe, Batı'nın İsrail'e kayıtsız şartsız desteği son bulmadıkça, Hamas şiddet ve terörden vazgeçmedikçe Ortadoğu'da barış kapısı açılmaz!