WhatsApp Messenger’la birbirimize kelimeler gönderiyoruz. Bazen de görsel...
Mesela biri “kusura bakma” yazıyor. “Kusura baktım”, “niye yaptın bana bunu”, “uf lanet olsun” demek yerine “çilek” ikonu gönderiyorum.
Sonra “İnşallah geçersin sınavını” mesajı geliyor. “Dua eden el” paylaşıyorum.
Bir sürü ikon var Whats App’ta: ördek, sinek, ay dede/nine, öpücük, balon, çam ağacı, şeytan, ayak izi, korsan, casper, ojeli tırnak, keçi, deve, pati, kırık kalp, bilardo topu, bayraklar, priz, dolar, silah, wc, tekerlekli sandalye...
Temsil önemli, değil mi?
Bu arada, güncelleme yapınca WhatsApp’a bir şey oldu!
Sarışın, kumral, siyah...
Koşan adam ya da kollarını havaya kaldırmış kadın ikonu göndermek istediğimde, bu ikonların üstüne basılı tutunca alternatifler çıkıyor artık! Sarışın, kumral, siyah... Ten renginin giderek koyulaştığı...
Önce -niyeyse- bu değişikliğe çok sevindim. “Ne güzel değil mi, bak, bak” diye M.’ye, F.’ye ve A.’ya gösterdim -hatta tükürükler saçarak- heyecanla!
Hem ırkçılık gün içinde karşılaştığımız görüntüler üzerinden de kanıksatılmıyor mu?
Ve dil -görsel dil dahil- bu kodlarla öyle bir örülmüş ki nefes alamıyoruz. Yani, ilmek ilmek işlenmiyor muyuz? Hatta kendi kendimize yaşadığımız farkındalık pratiklerinde -öyle bir hale gelmişiz ki, ezbere kodlarla konuşurken mesela- “ne dedim ben şimdi yahu” deyip sessizleşip ağzınızdan çıkan o vahşi sözlerden utandığınız olmuyor mu hiç?
'En kötü şey ırkçılık Handeciğim…'
Emek-yoğun* aklı, pufidik kalbi ve uçuşan pelerini ile queer ötesi dostum dedi ki, “kötü olmuş bu uygulama, altını daha da çizmek gibi; ırkçılık var, al bu sarışın, kumral, siyah da temsili der gibi, ay emin değilim...”
Mevcut yapı, tektip olmayan farklı bireylerden oluşuyor. Bu, görselleştirilince “var işte bu ayrım” denmiş mi oluyor? Yoksa tüm renklere saygı mı şimdi bu? (Nüfus cüzdanlarının pembe-mavi seçeneksizliği gibi; çözüm tek renk olması mı; pembe, yeşil, mor, kahverengi vb. ile mümkün olduğunca çoğaltılması mı? Çoğalırsa ayrımcılığın altı mı çizilir? Yoksa renk taşıyıcılarına alan mı açılır?)
Dersim’deyken “en kötü şey ırkçılık Handeciğim” demişti İsmail. Onun söylediği gibi ben desem olmaz. Ta içeriden, derinlerde bir yerden söylemişti. Hiç yaşamamış olmasını dileyebileceğim acı anıları vardı çünkü.
WhatsApp’ın Queer aileleri...
Bu arada, WhatsApp’ta “anne, baba, çocuk” kurgusu yanında, başka aile formları da var: “anne-anne-çocuk”; “baba-baba-çocuk” gibi...
Ve bu görüntüler, günlük dili, kültürü, bizi inşa etmiyor mu? Ya da tam tersi...
Türkiye’nin yüzde 12’si...
En çok tekerlekli sandalye kullanıcısı olan ülkelerden biri Türkiye’ymiş ama ne uygun yol var, ne de temsil... (Neyse ki WhatsApp’ta dünya varmış (!) Orada temsili bir ikon görmüştüm.) Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından hazırlanan rapora göre dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 10-15’i engelli. 2011 Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ise Türkiye’nin yüzde 12’si.
100 kişiden 12'si engelli mi şimdi? Hani şöyle bir dışarı çıktığınızı varsayın. Önünüzden 100 kişi geçer herhalde. AVM’ye gitmiş olun mesela. 100 kişiden 12'sinin engelli olduğunu hatırlıyor musunuz hiç? Oranlar yanlış değilse yollar uygun değil, evde yaşıyorlar işte arkadaşım...
Bazılarımızın yaşamı daha mı değerli?
Baltimore’da siyahi Freddie Gray, polis şiddeti sonucu yaşamını yitirmiş. “Siyahların yaşamı değerli ve tüm yaşamlar değerli” sözleri yansıtılmış cenazede. Sahi öyle mi? Yoksa, bazılarımızın yaşamı daha mı değerli?
Canımın içi S.’ye, siyah WhatsApp ikonlarından bahsedince “tokenizm” dedi. “O ne” dedim? “Hamdiçkom Amerika’da öğrendim; kökten bir şey yapmak yerine göstermelik (genelde siyah birini ve sıklıkla aynı kişiyi) davet etmek gibi... Mesela bir tartışma programında (belki onu çağırmayacaklar aslında ama) bütünü temsil etme imajı vermek için bir tane siyah davet ediyorlar.”
Ten rengi farklı diye niye ayrımcılık yapılır/yaptırılır? Bu ülkede Negro diye bir bisküvi hâlâ satılıyor mesela. Sayın Eti Lezzet Uygarlığı, merak ediyorum; bu ismi nasıl koydunuz? Ve hangi niyetle?
Bir de, Amerika’daki siyahlar, oyuncaklar hep beyaz diye içerliyormuş. O zaman WhatsApp’taki temsil belki de iyi. E hadi o iyi de; peki ya şu son ölüm? Ya da işte Freddie Gray’ler?Burnumuzun ucundakiler? Yanıbaşımızdakiler?
Kıyıda...
Zaman zaman her birimiz kıyıya itilip yalnız bırakılmıyor muyuz? Patron, “sus” bakışı attığında; anne, kimse görmeden “çimdiklediğinde”, sevgili, “a-a bence Facebook fotoğrafın güzel değil” dediğinde kıyıya yanaşmıyor muyuz?
Cincon akıllım da dedi ki “bayılıyorum bu gelişmiş ülkelerin meselelerine, adamların tek derdi ikon...”
İkon bir yana, biz burada “iç savaş” falan konuşuyoruz işte paşam...
Günlük rutin, kepçesi ile bir kıstırıp bir geri bırakırken bizi, acaba birbirimize nasıl dokunabiliriz?
____________________________________________
* Hi hu! Tecrübeli kuşakla gezmenin faydaları... “Emek-yoğun”u bir ara ne çok duydum!