Babası emekli. Annesi ev hanımı.
Para biriktirip yurt dışında İngilizce öğrenmek istiyor. Ne olursa olsun hedeflerimi gerçekleştirmekten vazgeçmeyeceğim, diyor.
O, BizBizze’ye başvuran kadınlardan biri.
‘Doğru sosyal çevre’ ya da ‘network’ ya da ‘iletişim ağı’ kuruldu burada. Kelimelerimiz farklı olsa da yaşadığımız deneyimin hissi benzer.
İş olanakları ile karşılaşmaların artacağına inanıp yola çıktık önce.
Bir süredir freelance danışmanlık yaptığı için kariyer hedeflerinin gerisinde kaldığını düşünüp BizBizze programına başvuran bir arkadaşımız vardı mesela aramızda.
Ekonomik olarak güçlenmek istiyorduk.
Kimimiz ilkokulu doğduğu köyde tamamlamıştı. Kimimiz Viyana’da.
Bolu, Erzincan, Kırklareli, Kütahya, Susurluk, Tekirdağ, Viyana, Yunanistan gelip geçtiğimiz yerlerden bazıları.
“Gülmek devrimci bir eylemdir” diyordu birimiz.
“Ülkemizde işsizlik maalesef okuryazar kadınlar arasında her geçen gün hızla artıyor” diyordu, bir diğerimiz.
Pilatesi, uzun süreli yürüyüş yapmayı, seyahat etmeyi seviyorduk.
Yağlı boya yapan vardı. “Yogasız olmaz” diyen vardı. Keman çalan…
Dünya tarihi okuyordu birimiz. Soğuk ve derin sularda yüzüyordu diğerimiz.
Aile buluşmalarını sevenimiz, çikolata düşkünlerimiz…
Peyzaj, fotoğrafçılık ve nefes terapisine odaklanmayı seçenimiz de vardı, denizlere yelken açmaktan keyif alanımız da. Sonra, kara kalem kursuna gidenimiz…
Balkon bahçeciliği, bilimsel bitki ressamlığı, müzelere gitmek, teknoloji, string art bir yanda. Organik tarım, zeytincilik, ahşap boyama, reçel yapmak diğer yanda.
Tamir yapmak, mitoloji, zumba, müzik dinlemek… Bunlar hobilerimiz dedik tanışırken.
Diğer yandan, hobisini paylaşırsa bunun ‘yavan’ kalacağını düşünen arkadaşımız da bizimleydi. Daha da tanışıyorduk işte o zaman, daha da.
Doğup büyüdüğümüz yerde butik bir dükkân açmak istiyorduk. İçinde el emeği pastalarımız, böreklerimiz olacak. Sevdiklerimiz ile iyi vakit geçireceğiz orada.
Afyon Kocatepe, Anadolu, Bahçeşehir, Boğaziçi, Ege, Hacettepe, İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Newport gibi üniversitelerden mezun olmuştuk.
Oğlunun doğumu ile iş hayatına ara vermişti birimiz. Çocuğunu kendi büyütmüştü. Komşunun kızına İngilizce ve Matematik dersi veriyordu. Kolektif işler üretmek istiyordu şimdilerde.
İş bulamadığımızda kaybolmuş hissettiğimiz için buradaydık.
“Her sabah metronun önünde sandviç satan karı kocaya selam veriyorum” diyordu bir kadın, satır aralarından nasıl da güç aldığımızı duyumsayarak. Aktif ve hayatın içinde.
Bir arkadaşımızın tez çalışması Kocaeli Makine Mühendisleri Odası’nın yarışmasından birincilik almıştı.
Birimiz, Yedek Parça Departmanı’nda çalışıyordu.
Doğuş Otomotiv’deydi. Henkel’deydi. PwC'deydi. THY’deydi. Hrant Dink Vakfı’ndaydı.
Mutlu olacağımız, mutlu edeceğimiz işi arıyorduk.
Yürüdüğümüz yollardan geçmiş, yaşayacağımız sıkıntıları bizzat göğüslemiş mentorlerimiz oldu BizBizze’de.
Gönüllüydük. TEGV’de, İMDAT Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği’nde, AKUT Arama Kurtarma Derneği’nde, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nde, Lösemili Çocuklar Vakfı’ndaydık.
Aramızda kabin memuru da vardı, Rusça mütercim tercüman da. AB uzmanı da vardı, Tele-satış ve tahsilat sorumlusu da. İş güvenliği uzmanı da vardı, aupair de. Tur rehberi, yapım koordinatörü, TV sunucusu… Ve iş analisti, grafik tasarımcı da.
Öğrenmeye olan tutkumuz ortaktı. Çalıştığımız yer büyürken biz de içinde gelişelim, geliştirelim istiyorduk.
Bazılarımız “Bu sorunun cevabı profesyonellikten uzak, hislerimle, duygularımla olacak” diyordu. Sezgilerini takip ediyordu. Programın içeriğinin ona çok dokunduğunu söylüyordu. Mesleki ve kişisel gelişimimiz için buluşmuştuk. Aynı dili konuşuyorduk.
Bazen de farklı dilleri… Aramızdan birileri İngilizce, Fransızca, Arapça, Almanca, İtalyanca biliyordu.
Kariyer değişikliği yapmak isteyenlerimiz vardı. “Yeniden başlamak istiyorum” diyenlerimiz. “İş bulamıyorum” deyip gelen de vardı. “Eğitimimi iş hayatı engelliyor” diyenimiz de.
“İnanıyorum” demiştik: BizBizze’ye inanıyorum, kendime inanıyorum.
Birlik oluşumuzdan doğan güç heyecan vericiydi.
Yirmi beş yıl iş tecrübesi olan da bizimleydi, daha mezun olmamış üniversite öğrencisi de.
Kitap âşığıyım diyordu bir kadın.
Hemen ekliyordu, “İlk hedefim kendi geçimimi sağlamak. Hayal kırıklığı yaşadım, okuduğum bölüme ilgimi kaybettim.”
Birimiz köpeğinin adının Ateş olduğunu paylaşıyor, diğerimiz evcil hayvanım yoktur, diyordu.
Dönüp bakınca “Çok güzel işler başardım” demek istiyorduk.
Babasının hastalığı nedeni ile çalışamadığını söyleyenimiz vardı. Biraz nefes almak için ara verdim, diyenimiz.
İştahlıydık, iş bulduktan sonra iş imkânı da sağlamak istiyorduk.
Profesyonel bir çalışan gibi davranmanın ne demek olduğunu bilmediğini söyleyenimiz vardı sonra.
İlgi alanı siyaset, mülteciler, sosyal girişimcilik ve iletişim olanımız…
Yaşam amacının peşinden gidenimiz ve bunun için on beş yıllık işinden istifa edenimiz vardı bizim.
Çok erken emekli olduğunu düşünüp çalışma hayatına dönmek isteyenimiz…
“Hiç iş tecrübem olmadı” diyordu birimiz ve ekliyordu: Aslında bu programla birebir örtüştüğünü düşündüğüm bir hedefim var, işe yaramak.
Beraberce keşfediyorduk hikâyemizi yeniden ve derinden.
Yol gösterici, ışık, umut, destek bekliyorduk. BizBizze ışığın içimizde olduğunu gösteriyordu. Sonuç da süreç de eylemlerimizde gizliydi. Dirayetliydik. “Özgüvene ihtiyacım var” diyenimizle, “Rehber istiyorum” diyenimizle, “Doğaya ve insanlığa katkı sunacağım” diyenimizle…
Dağları, yeşili, maviyi seviyorduk.
Toprak kayıplarını azaltabilecek tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması, plastik yerine alternatif saklama kaplarının teşvik edilmesi gibi pek çok fikrimiz vardı.
“Bilinçsizce seçtim bölümümü” diyen vardı. “İlk defa durdum ve ne istediğimi sorguladım” diyenimiz kalbini açıyordu.
Boş zamanlarımızda yeni bir dil öğrenmek istiyorduk.
“Fikirlerimin çoğunun gerçekleştirilebilir olmaktan uzak veya yeterince yenilikçi olmadığını düşünerek peşlerini bırakıyorum” dendiğinde orada kendimizi görüyorduk. Birbirimize ayna oluyorduk. Yapabilirsin diyorduk.
Kendi iş yerim olsa, kızımla iyi vakit geçirebilirim, diyordu birimiz: Saatlerimi ben kendim belirlerim.
Eşimin eline bakmayayım, diyordu bir kadın.
“Bu duruma çok üzülüyorum. Ondan harçlık istemek beni çok yaralıyor.”
“Benim gibi evde oturan ev kadınlarını aktif hâle getirip kendilerinin ne kadar başarılı ve güçlü hissetmelerini sağlamak istiyorum.”
“Çünkü ben çocuğum için yaşayan bir örnek olmak ve kadınların neler başardığını göstermek isterim” diyordu.
Diğer yandan “Yalnız yaşıyorum ve hayatımın iplerini elimde tutuyorum. İstediğim her şeyi yapabilmek için tek eksiğim bir iş” deyip gelenimiz de oradaydı.
Liderlik, yöneticilik ve müzakere yeteneklerimizi geliştirmek istiyorduk.
İzmir Karşıyaka Zübeyde Hanım İlköğretim Okulu’nu birincilik derecesi ile tamamlayan arkadaşımız vardı bizim.
Türkiye Kadın Girişimciler Derneği tarafından düzenlenen Geleceğin Kadın Liderleri mezunumuz vardı.
Kadıköy Kent Konseyi Gıda Çalışma Grubu Üyesi’ydi birimiz.
“Bir kadın olarak kendi ayaklarımın üstünde durmak istiyorum” diyordu bir yürek.
İş hayatının içinde güçlü bireyler olabilmeyi diliyorduk.
Vefa duygumuz kocamandı. Okuyabilmem ve kendi ayaklarımın üzerinde durup güçlü bir kadın olabilmem için beni okutan ailemi ve kendimi mutlu etmek istiyorum, diyordu bir parçamız.
“Mutlu olmadığımı anladım, ayrıldım” diyordu kadınlar.
“Çocuk yuvası açma fikrim var.”
“Sürdürülebilirlik ve çevre konularıyla yakından ilgileniyorum.”
“İstanbul'da ayak basmadığım yer kalmayacak, dedim ve bu doğrultuda her pazar farklı yerleri geziyorum” diyordu gezginimiz.
“İstanbul’da üniversiteden beri yalnız yaşamaktayım” dendiğinde hopluyordum yerimden. Bunun ne demek olduğunu ne badireler atlatıp öğrenmiştim çünkü.
“İşimin evime uzak olması sebebiyle yeni bir iş arayışı içerisindeyim” diyordu bir diğerimiz.
“Kendine ve çalıştığım yere katkı sağlamak istiyorum” diyordu ışıl ışıl gözler.
Çocukları çok seviyorduk. Toplumsal cinsiyet eşitliğini deştiğimiz dersimizde, o gün sessiz kalmak istemeyen bebişkoyu sırayla sallayıp onu ve annesini sakinleştirendik biz.
“Kariyerime mühendis olarak tüm günümü bilgisayar başında geçirerek değil, sosyal ilişkilerin daha ön planda olduğu bir alanda devam etmek istiyorum” diyordu birimiz.
“Öğrendiğim her şeyi teorik ortamda öğrendim; ama pratik hayatta bunun ne kadar karşılığını göreceğimden emin değilim” diye fısıldıyordu bir ses.
“Sorumluluk almak istiyorum. Farkındalık yaratmak istiyorum.”
Bunlardı dilimizden dökülenler.
Sivil toplum, siyasi iletişim, kadın hak ve özgürlükleri, sosyal medya, tanıtım ve dijital pazarlama konularına ilgi duyuyorduk.
Planlı, programlı, hedef odaklı düşünebilme ve hareket edebilme kabiliyeti kazanmak istiyorduk.
Hamileliğimizin altıncı ayında işten çıkarılsak da yılmadık.
Bir artı bir artı bir artı bir… Dünyalar kadardık. İsteyince yapamayacağımız şey yoktu.
Bedriye Hülya büyükannesinin cımbızı ile ta derinlerimize inmeye davet ediyordu bizi. Nilgün Öztunalı daha ilk gün demişti ki “Neyi isteyip neyi istemediğinize burada birlikte karar vereceğiz.” Bu sırada Müge Yamanyılmaz yanı başımızdaydı. Ne kadar da sabırlı, serinkanlı, çalışkan. Birbirimize destek oluyorduk BizBizze’de. Örnek oluyorduk. Dayanışıyorduk.
Öyle büyük güç bulmuş olmalıyım ki, bir gün, ders çıkışında, aniden, dolmuş sırasının en önüne geçen heybetli insanları, hak etmedikleri yerlerinden etmeyi başarmıştım. Gün içinde böyle davranışlar sergilemek iş kurmaktan daha zor görünür bazen gözüme. Albatros olmuştum.
Göz yummamıştım. Kabullenmemiştim. Boş vermemiştim.
Yolda yürürken derin bir iç çekip başımı gökyüzüne doğru kaldırıyorum. Onu verdi bana işte BizBizze. Üzerimde biriken tozların üstüne, ışıl ışıl olayım diye, bir püf de onlar üfledi.
Teşekkür ederim.
Canım kadınlar, sizi çok seviyorum.
BizBizze’nin parçası olduğum için onur duyuyorum.
BizBizze 2017 İstihdam Programı Katılımcıları’nı takdim ederim.
Yolumuz açık olsun. Ve de öyle zaten.
Not: BizBizze Kadınlar İçin Destek Ve Fikir Ünitesi, 2017 Girişimcilik Programı Katılımcıları’ndan biri olarak, BizBizze’nin bir yayını için bu yazıyı kaleme aldım.
http://bizbizze.com