25 Ocak 2019

Siz satış yapacaksınız diye biz burada şeker komasına mı girelim?

Nasıl besleneceğinizi size öğreten biri oldu mu?

Çocuğunuza sigara içirmiyorsunuz, alkol aldırmıyorsunuz; fakat şeker yediriyorsunuz.

Oysa diyabet ve hipertansiyonun altından şeker çıkıyor.

Görme kaybı, böbrek yetmezliği, kalp ve damar hastalıkları da öyle.

Bu konuda belgeseller* izleyince bir kez daha sordum: Nasıl besleneceğinizi size öğreten biri oldu mu?

Kenevir tohumu yağının bitkisel Omega3 kaynağı olduğunu söylediler mi? Kabak çekirdeğinin protein deposu olduğunu?

Hangi besinin hücrelerimizi beslediğini ve bize enerji verdiğini araştırdınız mı?

Paketlenmiş yiyeceklerin üzerinde yazan içerikte adını bilmediğimiz maddelerle karşılaşıyoruz. Bu maddelerin vücudunuza ne yaptığını biliyor musunuz?

Mesela şekerin başka isimleri var: Agave nektarı, arpa maltı, mısır tatlandırıcısı, fruktoz, maltodekstrin, darı şurubu, esmer pirinç şurubu, sükroz…

Aldığımız ürünün üzerinde ‘şeker’ yazmıyor diye ‘şeker içermiyor’ anlamına gelmiyor.

Siz o gün tatlı yemediğinizi düşünürken konserve, cips, sushi, ketçap ile bünyenize giren şeker miktarı arttıkça artıyor.

330 ml gazlı içecekte yaklaşık üç yemek kaşığı şeker olduğu biliniyor.

Kaliforniya Üniversitesi’nin şeker araştırmacıları** şekerin karaciğerimize alkol kadar zarar verdiğini söylüyor. Araştırmalarına göre Amerikadaki yetişkinlerin yüzde 31i ve çocukların yüzde 13’ü alkolik olmayan yağlı karaciğer hastalığına (NAFLD) sahip.

Yiyecek endüstrisi elbette kapitalizmden nasibini aldı. Sağ olsunlar, porsiyonumlarımızı üç kişilik sunuyorlar.

İşin tuhaf yanı, geçenlerde bir arkadaşımla -çiğ ağırlıklı yemek hazırlanan- vegan bir restorana gittik. Gece boyunca önümüze beş, altı çeşit dev porsiyon sebzeler ve bakliyat geldi. Bu ziyafetin sonunda kıpırdayamaz olduk. Arkadaşım sordu: “Neden o kadar fazlaydı yemekler? Ziyan oldu. Fikrimi sorsalar söyleyeceğim tek şey bu olurdu.” Haklıydı. Sağlıklı da olsa çok olacak ki ürün satışı olsun.

Üstelik etkinliğin saati sindirim sistemimiz için hiç de uygun değildi.

Sonuç: Uyanık olmamız gerek. Satışçılarla kuşatıldığımız şu dünyada kendimize nefes alacak alan açabilirsek ne mutlu bize.

Bunun yolu ise araştırmacı olmaktan geçiyor.


Beyond Food (Tomas Reyes, 2017)

Fat, Sick and Nearly Dead (Joe Cross, Kurt Engfehr, 2010)

Food Matters (James Colquhoun, Carlo Ledesma, 2008)

Hungry for Change (Colquhoun, Bosch, Ledesma, 2012)

Unsupersize Me (Juan-Carlos Asse, 2013)

Perfect Human Diet (C.J. Hunt, 2012)

Vegucated (Marisa Miller Wolfson, 2011)

** http://sugarscience.ucsf.edu/hidden-in-plain-sight/#.XEjcEs_7SnY

 

Yazarın Diğer Yazıları

İran’ın cesur kadınları: Jin, Jiyan, Azadi!

Çoğu İranlı temel özgürlükler ve demokrasi uğruna canını feda etti

Mad Pride ya da ‘Delilerin’ Onur Yürüyüşü

Mad Pride’ın amacı stigma ile mücadele etmek, ‘delilerin’ haklarını savunmak, çeşitli politikalara etki etmek, beraberce güçlenmek, bazen biraz eğlenmek ve misal ‘psikopat’, ‘manyak’, ‘şizo’, ‘deli misin nesin’ demeden önce bir kez daha düşünmeyi hatırlatmak

LGBTİQA+ hakları insan haklarıdır!

Kendimiz dışındaki insanların var oluşlarını öldürmeye yeltenmekle övün(e)memeliyiz, bundan olsa olsa utanç duyulur.