“Ne verdiğimiz değil, verirken ne kadar sevgiyle verdiğimiz önemlidir.”
—Rahibe Teresa
“Selâm verdim rüşvet değildir deyü almadılar.”
—Fuzûlî
Bu iki sözden hangisi doğru? Yoksa gerçek bunların arasında bir yerlerde mi gizli?
Uzmanlara göre hediye vermenin arkasında kişisel motivasyonlar yer alıyor. Hatta hediye verenin aslında kendini tatmin ettiğini dahi söyleyenler var.
Araştırmalara göre kadınların hediye verme ritüellerinde daha aktif olduğu ortaya çıkmış. Bunun nedeni sevgi ve ilgi göstermeye olan merakları olarak gösterilmiş.
Kimisi de diyor ki hediye verirken ‘ne kadar yaratıcı’ olduğumuzu gösterirmişiz.
Hediyeyi alan beğenmez bazen. “Anlam veremedim” der. “Niçin bana bunu veriyorsun?” Teşekkür etmeyi bilmez. Evet, niçin verirsiniz o şeyleri?
Kendi imkânlarım dâhilinde “seni düşünüyorum”, “seni hatırlıyorum”, “çaba gösteriyorum”, “seni seviyorum” mu demektir hediyeler?
O kişinin en çok beğeneceği hediyeyi bulamayabilirsiniz. Bütçeniz el vermez. Bazen eşantiyon bir kupa sunarsınız.
Veriliş şekli midir değerli olan? Ardındaki niyet midir? Karşı tarafa geçip geçmemesi midir? Maddi değeri ile ölçmek belirleyici midir?
Ne zordur hediye vermek. Bir diğerini mutlu etmek. Hele ki mutsuzsa oldum olası. Ne zordur bu kişilerin yüzünü güldürmek.
Pek çok kişiye bölüştürmeye çalıştığınızda memnuniyetsizlik daha da artar. “Ona almış, bana almamış.” Böyle anlarda kendini değersiz hissetmek için tepinir insan.
Kimisi kendi egosunu inşa etmek için kullanır hediyeyi. Kabul etmek istemezsiniz. Altında kalmak… Baskı kurar üzerinizde. Vakti geldiğinde o eşyadan/alışkanlıklardan vazgeçemezseniz de vay halinize.
Baldızınız veya kayınvalideniz özel alanınıza müdahil olur. Her yeri “hediye veriyorum” başlığı altında kendi zevkine ait şeylerle doldurur. Bu eşyalar içinde soluk dahi alamayacağınızı düşünemeyecek kadar kör ve kendine odaklıdır.
Sonra boşanırken mesela, verilen ‘hediye’ler geri alınır.
Kimisi bir evi hediye olarak kabul ederken kimisi bir kurşun kalemi dahi benimseyemez.
Bir de o ‘özel’ günler var. Mecburen yaptığımız “ayıp olmasın” debelenmeleri.
Peki, kalbimde uçan kuşların ifadesi hangi hediye ile vücut bulabilir?
Elle yapılan, vakit harcanan hediyeler de revaçta.
Aslında bir insanın değerler sistemini ve o günlerde nasıl hissettiğini görmek isterseniz ona bir hediye verebilirsiniz. Ya da başkalarına/kendinize aldığınız hediyeleri gözden geçirin. Bakalım ne çıkacak?
Paketi var mı? Not iliştirilmiş mi? Kaç lira harcanmış? Kalpten mi gelmiş? Zorunluluk sıkıntısı mı? Markalı mı? Elle mi yapılmış? İlgi alanınıza uygun mu? “Seni seviyorum” diyor mu?
“Beni sev” mi demektir hediye vermek? Sizi hediyelere boğan birini daha mı zor atarsınız hayatınızdan?
Not verme dönemine yakın hediyelerle gelen öğrencinizi reddeder miydiniz?
Hastalarınızın getirdiği teşekkür baklavalarını almak işinizin gereği midir?
En son ne zaman birine hediye verdiniz?
Özdemir Asaf’ın dediği gibi hayattaki en tatlı hediye zaman; kime hediye ettiğinize dikkat edin.
Hediye işi bıçak sırtında ve pek de masum olmayan bir konu. Diğer pek çok konu gibi.
Hepimize kolay gelsin.
Kaynaklar:
J.F. Sherry Jr. Gift giving in anthropological perspective. Journal of Consumer Research, 10 (2) (1983), pp. 157-168.
M.F. Wolfinbarger. Motivations and symbolism in gift-giving behavior. Advances in Consumer Research, 17 (1) (1990), pp. 699-706.
124. Minowa, S.J. Gould. Love my gift, love me or is it love me, love my gift: A study of the cultural construction of romantic gift-giving among Japanese couples. Advances in Consumer Research, 26 (1) (1999), pp. 119-124.