11 Ocak 2021

Çocuğunuza yapabileceğiniz o kötülük

Ödevinizden A almasanız da, sevgiliniz saçınızı beğenmese de, patronunuz projenizi alkışlamasa da o hâliniz yeterli olabilir. Bu kişilerin çizdiği yoldan gitmek iyi de olabilir; fakat çıkış yolunu bulmak kendimizi tanımaktan geçiyor. Bu da inkâr kültüründen gelenlerimiz için meşakkatli bir yol

Bir çocuk düşünün. Dört, beş yaşlarında. Babası annesini döver. Anne ağlar. "Anneciğim niçin ağlıyorsun," der çocuk. "Ağlamıyorum yavrum," der anne. Çocuk düşünür. "Annemi ağlarken gördüm ama ağlamıyormuş. Herhalde benden büyük olduğuna göre o daha iyi biliyordur. Yanlış anlamışım." Sonra babası kardeşine hakaret eder. Kardeşi üzgün. Merak eder: "Babacığım, kardeşime niçin öyle dedin?" Babası, "Ben bir şey demedim, öyle bir şey olmadı," der ve kestirip atar.

Çocuklarını geçiştirirken cevap verdiğini düşünen bazı ebeveynler bu toksik tutumlarını yıllarca sürdürürler. Ve çocuk, kendi hislerine, gözlerine, duyduklarına inanmaz olur. Müthiş karmaşa yaşar iç dünyasında. Bildiklerine, alacağı kararlara, sunacağı projelere, yani kendine inanmaması gerektiği öğretiliyordur o esnada. İleriki yaşlarda hasbelkader (anadilimde yazmasam bu kelimeyi nasıl kullanırdım ki) iş bulur. (Kimileri de bulamaz ve aileleri bir yandan bu kişilere 'bakar' bir yandan da kendilerine bağımlı kıldıkları çocuklarını aşağılamaya devam eder.)

İş ya da arkadaş ortamında kafa karışıklığı ile baş başa kalınmıştır. Sünepe, ezik, loser gibi kelimeler kullanılır bu kişiler hakkında. Onlar da bazen duymamazlıktan gelir bunları. Nasıl başa çıkacağını bilemezler. Rockhurst Üniversitesi'nden psikoloji profesörü Dr. Risa Stein*, "Yaşam planlarımıza dış kriterler rehberlik ediyorsa, gerçekte ne istediğimizi bilmediğimizde endişeli, mutsuz oluruz. Hatta orta yaş krizi geçirip ciddi depresyon yaşayabiliriz," diyor.

Bazılarımız dış onay olmadan hareket edemez. Diyelim ki makalesini sundu. İyi olup olmadığını dışarıdan gelen tepkilerle anlamaya çalışır. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu kestiremediğinden bir o yana bir bu yana savrulur. Çevresindeki insanların saygısını yitirir. Ve kimse harekete geçmek için başkalarının gözünün içine bakan bir masumla uğraşmak istemez. Tıp doktoru ve bilim insanı Doç. Dr. Şafak Nakajima şöyle diyor: "Onaylanma ihtiyacınız nedeniyle gösterdiğiniz çabaların, başkalarının size saygı duymamasıyla sonuçlanması ne kadar ironik, değil mi?"*

Ödevinizden A almasanız da, sevgiliniz saçınızı beğenmese de, patronunuz projenizi alkışlamasa da o hâliniz yeterli olabilir. Bu kişilerin çizdiği yoldan gitmek iyi de olabilir; fakat çıkış yolunu bulmak kendimizi tanımaktan geçiyor. Bu da inkâr kültüründen gelenlerimiz için meşakkatli bir yol.

Çocuğunuza kötülük etmemek ve onun hayatını kaosa çevirmemek için size sorular sorduğunda gördüklerinizi/olmakta olanları teyit eden cümleler kurun. Bunu beceremeyecekseniz çocuk yapmayın.



* https://www.safaknakajima.com/Article/Detail?Id=65

** https://www.talkspace.com/blog/validation-opinions-stop-seeking/

Yazarın Diğer Yazıları

Otoetnografi: Bildiğimizi nasıl biliriz?

Akademik yazılardan her ne kadar belirli bir ciddiyete sahip olması beklense de, bu durum yaratıcı ifade biçimlerinden tamamen uzak durmayı gerektirmez. Otoetnografi, ‘ben dili’ ile teoriyi buluşturmak isteyenlerin, öğrencilerin ve araştırmacıların ilgisini çekebilir

Akademik sinema dünyasından dört önemli konferans

Bu konferansların, oluşumların ve dergilerin köklü bir geçmişe sahip olduğunu düşünüyorum ve dünya genelindeki çalışmalara bakmak için iyi bir başlangıç noktası ve referans kaynağı olabileceğine inanıyorum

İran’ın cesur kadınları: Jin, Jiyan, Azadi!

Çoğu İranlı temel özgürlükler ve demokrasi uğruna canını feda etti

"
"