“Biz hizmetkâr olmaya geldik.”
Hakan Şükür
“Biz memleketimizin metrosuna bile hastayız.”
Nihat Doğan
"Biz doğrudan doğruya millet severiz ve Türk milliyetçisiyiz.”
Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk
“Biz onu böyle açık açık âyetler halinde indirdik.”
Hac Suresi (16)
“Biz biliriz.”
Recep Tayyip Erdoğan
“Bis biliyos. Hobbits için güvenli yolusu biliyos bis. Karanlığın içisindeki güvenli yol!”
Gollum, Yüzüklerin Efendisi
“Buralar ‘biz’den sorulur.”
Ağır abi, Anonim
'Biz' derken...?
Bağlı olduğumuz topluluk arkamızdadır ‘biz’ olduğumuzda.
‘Ben’ demek utanılacak şeydir çoğu zaman.
Mütevazı bir yanı da yok değil ‘biz’ demenin.
Aynı zamanda tenezzülsüzlük mü?
Akademide kuraldır ‘ben’den bahsetmeksizin ‘ben’in yaptığı araştırmayı sunmak.
İyi ki otoetnografi var: Subjektif olanı koruyor.
‘Ben’ demek kendini övme halidir; öyle algılanır.
Bu yüzden mi politikacılar ‘biz’ deyip ciddiyeti elden bırakmazlar?
‘Ben böyle düşünüyorum’ demezler; aksi, hafiflik sayılır.
‘Biz’ kalabalıktır.
Çoktur, birden fazladır.
Yalnızlık azalır ‘biz’ olunca.
Güvenli sularda yüzülür.
Edilen beyan kuvvetlenir.
Senden ‘biz’e ne?
‘Biz’ olan, düşünüp yazarsa, bu, kocamandır.
‘Ben’ diyerek ifade edildiğinde ise ‘senden bize ne’ olur.
Karşı tarafa göz dağı verilir ‘biz’ deyince:
Aile, cemaat, okul, dernek, site, tarikat, parti, takım, örgüt, tabur, şirket, toplum, devlet ‘biz’ olandır.
E, ‘ben’ zaten, bütün o bayramlarda konuşturulmayan çocuktum.
Yaş hiyerarşisinin uygulanıp durduğuydum.
El öpendim. Düşünceleri, merak edilmeyendim.
Adorno, “biz’ derken aslında ‘ben’i kast etmek, hakaretlerin en örtülüsüdür” der.
Sahi, fazla tevazu kibirden mi?
‘Ben’ demek tekinsiz,
‘Biz’ demek kraliyet ağzı...
Birçok kişi aynı yöne yürüdüğünde sorgulamak daha zor olur.
Haklı olurlar. Bütündürler.
Aidiyet duygusu yayılır.
Genellikle ait olunan o topluluk da yüce bir amaca sahiptir.
‘Ben’ demek ise o kadar iddialı değildir.
‘Biz’ olunca -her nasılsa- ilkeli görünüm kazanılır.
‘Ben’ demek sesimizi arama çabasıdır oysa.
Hani o vik dediğimizde höyt diye içeri tıktıkları sesimiz...
‘Ben’ vurgusu, kendini yüceltmek olarak görülür.
Bencil derler ısrar edenlere.
Tam tersi: Yaptıklarımın sorumluluğunu alıyorum, demektir ‘ben’ diyerek paylaşmak.
Topluluk içinde, hatta zihnin içinde dâhi, soru soramayanlar...
Kendinden bahsetmesi ayıp sayılır insanın.
Dava -artık her ne ise- tek başına savunmak yalnızlık getirir.
Elbette kişinin kendi tercihi...
‘Ben’ iken kendine ‘biz’ demek, özellikle de yazarken, hitap ederken, elbette kişinin kendi tercihidir.
“Biz bunu demedik mi? Dedikkkkk!”
“Biz sizi uyarmadık mı? Uyardıkkkkk!”
Bu cümleleri kuranlar tek kişi değil mi?
Tam da böyle yaptıkları için -ilginçtir- kabul edilebilirlikleri, kitlelerin huzurunda artar.
Kredileri çoğalır. Devam ederler.
Objektif olunmamıştır ‘ben’ derken. Öyle düşünürler.
Oysa, objektif olan tek şey, kameranın lensidir.
Geri kalanı, onun üzerine kurarız.
Kişisel olana -nedense hep- ‘bir genç kızın günlüğü edası’ ile yaklaşılır ve bu sıklıkla küçümsenir, sonra.
Özel olan / ‘ben’ olan politiktir!
O kilidi açmak yürek ister.
Açmayınca, ‘biz’den koyuca bahsetmeye devam edince, ‘ben’e hiç ama hiç girmeyince ve hatta dışlayınca, kişisel deneyim paylaşmayınca, zarar -o kadar da- gelmez. Hasar alınmaz.
Kişiliğinize, seçimlerinize kolay kolay saldıramazlar o zaman.
‘Sorumlu değilim, ait olduğum muhitin / geleneğin kurallarıdır bunlar’ demek iyi hissettirir; ve bu fazlasıyla yeterlidir.
Mafya dizilerinde racon keserken ‘biz’ denir.
Kutsal kitaplarda da öyle seslenilir.
‘Ben’ yerine ‘biz’ dersem, arkam, sözüm ona sağlamdır.
Orada, en az bir kaç ‘ben’ daha vardır, hatta bir güruh!
Böylece, bu yolla da güçlüyümdür artık!
Bireyi bölmek, sonra toplayıp çarpıp çoğaltmak şizofreni ile ilgili mi?
Bireysellik hep mi kaka?
‘Ben’ olan hep mi tek düze?
Deneyimsiz? Eksik?
Onay ihtiyacı duymaksızın bir başıma, ‘ben’ olana güvenip var olabilir miyim?
Yoksa rastgele kafa mı sallıyorum ‘biz’e karışıp?
Oralı olmadan...
Özellikle, köşe yazılarında ‘ben’ değil de ‘biz’ diye yazanlar...
Neden kendinize ‘biz’ diyorsunuz?
Sadece “saygı, görgü, ‘öyledir, öyle gördük’ edep, adap” gibi gelmiyor bu bana; tehlikeli buluyorum hatta. Bir sarmalın habercisi, sistemin kuvvetlendirici bir vidası adeta.
İşte, yine elinizi öptürüyorsunuz...
Yanıbaşınızdakini merak etmiyorsunuz.
Dinlemiyorsunuz; çünkü siz, tek başınıza, büyük bir ‘biz’siniz.
‘Biz’ olanda o kadar kaybolmuşsunuz ki...
Karşınızda beliriveren bir ‘ben’in, size yaklaşması nasıl da zor!
Duvarlarınız, bayım!
O sebeple, sesi tok ‘ben’lerle donanmış bir ‘biz’ olamıyoruz işte!