13 Ağustos 2018

Bir çocuğun Leonardo Da Vinci'yi, Salvador Dali'yi öğrenmesi…

Mini Art adındaki aplikasyonu tasarlayan Duygu Sezgin, başka çocukların sanatla erkenden tanışmasına olumlu katkı yapmayı umuyor

Duygu Sezgin otuz yaşında. Çanakkale’den İstanbul’a üniversite okumak için gelmiş ve buraya yerleşmiş. Lisans ve yüksek lisans eğitimini Işık Üniversitesi’nde Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarım alanında tamamlamış. Öğrenciliğinden itibaren reklâm ajanslarında tasarımcı olarak çalışmış ve sonra ajansın yerine akademiyi koymuş. Şu an İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü’nde araştırma görevlisi. Sezgin, hayatına giren ‘girişimcilik’ yolculuğundan her gün öğrendiğini ifade ediyor. Bu söyleşiyi yapma sebebimiz, kendisinin yüksek lisans tezinden yola çıkarak geliştirdiği Mini Art adındaki aplikasyon. Çocuklar bir yandan boyama yaparken bir yandan da Leonardo Da Vinci, Salvador Dali gibi ressamları öğreniyor. Görsel Sanatlar alanında çalışmak istediğini geç keşfettiğini paylaşan Sezgin, başka çocukların sanatla erkenden tanışmasına olumlu katkı yapmayı umuyor. Uygulamayı İTÜ Çekirdek’te geliştiren Sezgin’in tutkusuna şahit olunca sizlerle paylaşmak istedim. Genç yaşta teknolojinin içine dalıp aplikasyon geliştirip kendi işini kurma yolunda ilerlemek bana ilham verici geliyor. Umarım siz de böyle bir projeniz var ise pes etmez, Sezgin gibi onu ince ince işleyerek yolunuza devam edersiniz.

Yüksek lisans tez projeniz aplikasyon oldu. Bu süreç nasıl yaşandı?

Görsel iletişim tasarımı, uygulamaya yönelik bir alan. Bu sebeple tez konumu belirlerken 360 derece düşünebileceğim, hayata geçirebileceğim bir proje hayal ettim. Süreç böyle başladı diyebilirim. Aplikasyona ait ilk prototip, mezuniyet dönemim ve sonrasında olumlu tepkiler alınca, kendimi girişimcilik macerasının içinde buldum. Böylece Mini Art, fikir olmaktan çıkıp aplikasyon haline geldi.

İTÜ Çekirdek (Erken Aşama Kuluçka Merkezi) hayatınıza nasıl dâhil oldu?

Yüksek lisans sonrasında kendimi, “Bir aplikasyon nasıl geliştirilir?”, “Nasıl hayata geçer?”, “Doğru kontaklar nasıl sağlanır?” gibi onlarca soru ile baş başa buldum. Üniversitelere ait Teknokent’lerin projelere destek sağladıklarını biliyordum. Biraz araştırınca İTÜ Çekirdek karşıma çıktı. Başvuru formunu doldurdum. Sonrasında online elemeyi geçtiğim ve jüri mülakatına hak kazandığım bilgisi geldi. Yüksek lisansımı, projemi, hayallerimi dört dakikaya sığdırdığım sunum sonrasında İTÜ Çekirdek’ten kabul aldım.

İTÜ Çekirdekte neler öğrendiniz? Projenizi nasıl geliştirdiniz?

Öncelikle, hayatımda doldurduğum en uzun başvuru formu ile sabrı, yaptığım en kısa sunum ile zamanı efektif kullanmayı öğrendim. İşin esprisi bir yana, İTÜ Çekirdek ekibi bu konuda gerçekten çok iyi çalışıyor. Fikir aşamasından başlayıp son kullanıcıya kadar olan sürece dair bilinmesi gereken ne varsa alanında uzman eğitmenler ve mentorlar tarafından size aktarılıyor. İş modeli, proje yönetimi, satış, pazarlama, tasarım, yatırımcı ilişkileri, hukuk gibi pek çok alanda yetkin geniş bir mentor havuzu mevcut. Projenize olan tutkunuz böyle bir ortamla birleşince güzel sonuçlar kaçınılmaz oluyor.

Silikon Vadisini merak ediyor musunuz?

Elbette ediyorum. Biraz girişimciliğe biraz da teknolojiye ilginiz varsa etmemeniz mümkün değil diye düşünüyorum. Hatta yakın zamanda Silikon Vadisindeki Türkler belgeselini izlemiştim. İnsan ister istemez hayal kuruyor.

Hayalleriniz neler?

Hayallerimin en başında Mini Art ve serisini sırayla hayata geçirmek var. Bunu farklı dillerde yaparak global bir proje planlıyorum. Mini Art dünyaya açılırken ben de yerimde duracağımı sanmıyorum. Yeni yerler görmek, öğrenmek, dünyayı gezmek istiyorum.

Beş sene içinde hayatınızda sizce neler olacak?

Milyonlarca çocuğa ulaşmış ve bir şekilde hayatlarına dokunmuş olacağım.

Yüksek lisans tezinize başlarken işlerin bu kadar ilerleyeceğini tahmin etmiş miydiniz?

Hayır, etmemiştim; ama iyi ki etmemişim. Hayat sürprizlerle daha güzel.

Tasarımcılar problem çözen kişilerdir. Siz bu uygulama ile neyi çözdünüz?

Özellikle tezimi yazarken çocuklar için sayısız aplikasyon inceledim. Eğitici içeriklerin ve görsel kaygının yeterince önemsenmediğini fark ettim. Bu anlamda bir çözüm ürettiğimizi düşünüyorum. Ek olarak, dijital dünya ve çocuk ilişkisi günümüzün en çok tartışılan konularından biri. Uzmanlar doğru içerikler seçildiğinde ve zaman sınırlaması yapıldığında teknolojinin faydalı olduğunu savunuyor. Bu bağlamda da iyi bir çözüm önerisi sunduğumuza inanıyorum.

Yatırımcı bulma sürecinden geçiyorsunuz. Nasıl bir süreç bu?

Girişimci ve yatırımcı ilişkisini bin parçalık bir yapboza benzetiyorum. Resmi duvara asılacak hâle getiren son iki parçadan biri girişimci ise biri de yatırımcı. Doğru iki parçanın doğru yerde birleşmesi gerekiyor. Düşünsenize sabah akşam kurduğunuz bir hayal var ve sizi hiç tanımayan biri hayalinize inansın, hatta inanmakla kalmayıp gerçek olması için para versin istiyorsunuz. Tabii bu yeterli olmuyor; çünkü yatırımcılar oldukça gerçekçi insanlar. Bu yüzden hayallerinizin geleceğe dair net bir matematik sunup ayaklarının sağlam bir şekilde yere basıyor olması gerekiyor.

İTÜ Çekirdeke bir sene boyunca ne kadar vakit ayırdınız?

İlk olarak haftada bir gün gittiğiniz yedi haftalık bir eğitim programı var. Eğitim sonu jürisinden geçerseniz süreç sizin için devam ediyor. İTÜ Çekirdek oldukça aktif bir yapıya sahip. Size her hafta farklı konularda seminerlere katılma imkânı sunuyor. Onun dışında mentor görüşmelerine katılabiliyorsunuz. Ben bulabildiğim tüm vakitlerimi orada geçirmeye çalışıyorum. Orası 7/24 çalışmanız ve işinizi geliştirmeniz için açık bir alan. Nasıl değerlendireceğiniz tamamen size kalmış.

Pedudi nedir?

Ekip olarak ürünlerimizi topladığımız çatının ismi. İngilizce ‘pedagogy’, ‘education’ ve ‘digital’ kelimelerinden yola çıkarak oluşturduk. Pedudi, bilişim çağı bebek ve çocuklarının zihinsel, duygusal ve motor beceri gelişimleri için kaliteli zaman geçirmeyi mobil platformların doğru kullanımı ile misyon edinen dijital dünyadır. Neler yaptığımızı öğrenmek isterseniz www.pedudi.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Mini Art uygulamasında Kaplumbağa Terbiyecisi Osman Hamdi Bey de var, Mona Lisa da. Bu içeriğe nasıl karar verdiniz?

Dünyanın en değerli sanatçılarından ve eserlerinden yola çıktım. Sanatla yoğun bir ilişkisi olmayan birinin bile bu eserlerden en az bir iki tanesini bildiğini düşünüyorum. Eserleri seçerken ve çocuksu versiyonlarını çizerken pedagojik olarak uygun olmalarına dikkat ettim.

Nasıl dikkat ettiniz?

Konusunda uzman pedagoglar ile çalışıyoruz.

Çocuklar için proje yapma fikri ilk nasıl ortaya çıktı?

Çocukluğuma dayanıyor. Küçük bir yerde doğmuş, büyümüş ve üniversiteye hazırlık döneminde Güzel Sanatlar okumak istediğini fark etmiş biri olarak kendimi hep geç keşfettiğimi düşünmüşümdür. Bir çocuğun erken yaşta Leonardo Da Vinci, Salvador Dali gibi isimleri öğrenmesi ve bu işte benim parmağımın olması fikri çok heyecan vericiydi.

Gelir modelinizden bahsedebilir misiniz?

Mini Art şu anda ücretsiz olarak yayında. Yeni içerikler ve görseller geldikçe ücretli versiyonlar planlıyoruz. Ancak hedeflerimden biri kurumlar ile iş birliği yapmak. Örneğin bir okul ile anlaşıp onların müfredatlarına uygun içerikte Mini Art ile benzer modelde yeni aplikasyonlar geliştirme projelerimiz var. Bu bir çocuk markası, müze ya da spor kulübü olabilir. Bu alanlarda görüşmeler yapıyoruz.

Girişimcilik yolunda ilerleyenlere ne söylemek istersiniz?

Düzenli işi olan, ancak hayalini gerçekleştirmek için bu işi bırakan bir girişimcinin “Girişimcilik haftada kırk saat çalışmayı reddedip seksen saat çalışmayı kabul etmektir” cümlesini okumuştum, gerçekten de öyle. Sanırım önce bu mantığı benimsemek gerekiyor.

Ben tasarımcıyım mesela ama iş planı da yapıyorum, satış-pazarlama ile de uğraşmaya çalışıyorum, içerik geliştiriyorum, yeri geliyor finansal konulara bulaşıyorum. Hepsinde yetkin olamazsınız tabii ama pek çok alanda bilgili olmanız gerekiyor. Dolayısıyla sürekli araştırmak ve öğrenmek çok önemli diye düşünüyorum.

Hayatınızın düzeni değişiyor, mesela buna hazır olmanız lazım. Eskiye nazaran daha az ya da daha çok yaptığım şeyler var. Daha az uyuyorum, daha az bir şeyler izliyorum, daha az evimde vakit geçirebiliyorum. Daha çok yeni kişi ile tanışıyorum, neredeyse her tanıştığıma projeyi anlattığım için daha çok konuşuyorum, yapacaklarımı unutmamak için daha çok not alıyorum. Ek olarak sürekli bir yerlere toplantıya, sunuma ya da eğitime gittiğim için normalden daha çok yürüyorum. Bu yürüyüşlerde sırt çantamda laptop ve birden fazla tablet taşıdığımı ve bunu bütün yaz boyunca yaptığımı düşünürsek daha çok spor yaptığım gibi iyimser bir sonuca varabiliriz. Eğer düzenli bir işiniz ve hayatınız varsa, girişimcilik bu rahatı bozmak olur; ama ektiğiniz tohumun günden güne büyüdüğünü, meyve verdiğini görmek iyi ki bu rahatı bozmuşum dedirtiyor.

Özetle hayatınız, her bölümünde ayrı heyecan yaşayacağınız, yeni karakterlerin girip çıkacağı, zaman zaman dram zaman zaman komedi hatta gerilim dalında senaryosu olan bir diziye dönüşecek; ancak senaristi siz olduğunuz için doğru oyuncuları bulmak ve mutlu sonu yazmak da sizin elinizde.

Yazılımcılarla iş birliğiniz nasıl gelişti?

Dijital tabanlı bir iş geliştiriyorsanız sanırım en büyük soru işareti yazılım konusunda oluşuyor. İTÜ Çekirdek’te tahminimce on ekipten sekizi yazılım problemi yaşamıştır. Ben başlarda arkadaş desteği ile ilerledim; ancak bir yerden sonra işin profesyonelleşmesi gerekiyor. Bu projeyi kim yazacak diye yana yakıla ararken, İTÜ’nün sosyal paylaşım platformlarına bu arayışıma dair bir ilan yazdım. Sancılı bir süreç sonunda şansım yaver gitti ve şu anki ekip arkadaşlarım ile tanıştım. Onlar da çocuklar için eğitici içerikli ve dijital tabanlı ürünler hazırlayan girişimciler. Ne tesadüf ki benim yazılımcı aradığım dönemde ekiplerine dahil etmek için bir tasarımcı arıyorlarmış. Bu şekilde ortak çalışmaya başlayan bir ekip haline geldik.

Mini Art uygulamasında bizi neler bekliyor?

Mini Art sanat eğitimi için hazırlanmış, dünyanın en değerli sanatçılarını ve eserlerini öyküler ile anlatan bir boyama uygulaması. Çocukların hayatının merkezlerinden biri olan ‘oyun’ kelimesini esas alarak oluşturduğumuz, öğretirken eğlendiren dijital bir platform.

Erken yaşlarda sanat farkındalığı oluşturmak ve genel kültür seviyesini artırmak için dünyanın en popüler sanatçılarından ve eserlerinden yola çıktık. Boyama yapma ve hikâye dinleme olanaklarını aynı anda sunması sayesinde fark yaratıyor, çocuğun görsel ve işitsel becerilerinin gelişimine katkı sağlıyor. Farklı boyama fonksiyonları, hikâye ve müzik alternatifleri ile çocuklara zengin bir içerik sunuyor. Üç yaş ve üzeri için uzman gözetiminde hazırlanmış içeriği var. Sanatı seven, sanatla ilgilenen, yaratıcı ve özgün bireylerin yetişmesine yardımcı oluyor.

Sırada hangi projeler var?

Mini Art işin birinci basamağı. İlgi alanlarını keşfetmeye çalışan küçük kâşifler için sanattan sonra, bilim, tarih, spor, dil öğrenimi gibi pek çok içeriği çocuklarla buluşturmayı hedefliyoruz.


Mini Art’a App Store ve Google Play Store üzerinden ya da şu linkten http://onelink.to/qqn6ad ücretsiz ulaşabilirsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları

Otoetnografi: Bildiğimizi nasıl biliriz?

Akademik yazılardan her ne kadar belirli bir ciddiyete sahip olması beklense de, bu durum yaratıcı ifade biçimlerinden tamamen uzak durmayı gerektirmez. Otoetnografi, ‘ben dili’ ile teoriyi buluşturmak isteyenlerin, öğrencilerin ve araştırmacıların ilgisini çekebilir

Akademik sinema dünyasından dört önemli konferans

Bu konferansların, oluşumların ve dergilerin köklü bir geçmişe sahip olduğunu düşünüyorum ve dünya genelindeki çalışmalara bakmak için iyi bir başlangıç noktası ve referans kaynağı olabileceğine inanıyorum

İran’ın cesur kadınları: Jin, Jiyan, Azadi!

Çoğu İranlı temel özgürlükler ve demokrasi uğruna canını feda etti

"
"