2006 yılının yaz aylarıydı. Amerika’da 9 yıllık bir yaşantıyı, can dostları, anıları, çok sevdiğim ve ikinci memleketim bellediğim Bloomington’u ve Bloomington’un bana sunduğu son sevgiliyi geride bırakarak yurda temelli dönüş yapmıştım.
Adı Lisa-Marie’di. 6 yıllık arkadaşımdı. Başlangıçta birbirimize başka gözle bakmamıştık. İkimiz de tanıştıktan sonra başka insanlarla evlenmiş, birbirimizin nikahında bulunmuş, sonra boşanmıştık. Hatta o benim nikah törenimi yönetmişti (başka bir hikaye;) Her ne kadar asıl işi üniversitede arabuluculuk olsa da, tanışmamıza vesile olan müzikti. Ben geleneksel Orta Doğu müzikleri yapan Salaam adlı bir grupta kanun çalıyordum, o ise ara sıra Salaam’la birlikte sahne alan Blue Nile dans kumpanyasında oryantal tarzda dans ediyordu.
Lisa-Marie’yle tanıştığımız yıl Salaam'la birlikte bir yaz turnesine çıkmıştık. Ekonomik bir turneydi, konser verdikten sonra çaldığımız şehirlerin dışındaki kamp alanlarında çadır kurup konaklıyorduk. Amerika’nın "Midwest" (Ortabatı) diye anılan yaşadığımız bölgesi sık ormanlarla kaplıdır. Bu ormanlarda çokça kamp alanı bulunur; hepsi birer tabiat parkı gibi temiz, bakımlı, keyiflidir. Bu turne sırasında bir gece konakladığımız kamp alanında bulunan gölün kenarında, yıldızların altında ona Kaptanzade Ali Rıza Bey’in “Yıldızların altında” şarkısını çalmışlığım var. Vallahi sadece dostça bir anın paylaşımıydı; o sırada başka bir niyetim yoktu!
Çok zarif, ince düşünceli, hayata aydınlık bir pencereden bakan, şefkat ve sevgi dolu bir kadındı Lisa-Marie. Daima güler yüzlüydü. Dans ederken çocuk gibi neşelenirdi. Spiritüel bir yanı da vardı.
Yıllar geçti ve ben türlü nedenlerden dolayı yurda dönmeye karar verdim. Uçak biletimi almış, eşyalarımı elden çıkarmış, her şeyi ayarlamıştım ki, ayrılışımdan 7 hafta önce Lisa-Marie’le birbirimize aşık olduk. O 7 hafta boyunca ötesini hiç düşünmeden, iki sevgilinin yaşayabileceği ne varsa dolu dolu yaşadık. Onun evine taşındım. Birlikte tatile gittik. Onu insanlara "hayatımın kadını" olarak tanıttım. Gündüzleri o çalışırken ben de gitmeden önce halledilecek son işleri yoluna koyuyordum, akşamları keyfimize diyecek yoktu. Bir gün bisikletimle bir yere giderken baharın kuş cıvıltıları içime işledi, hemen piyano başına koştum ve onun için "Baharda Aşk" adında coşkulu bir vals yazmaya koyuldum. 15 dakikalık bir eser. Yazması günlerce sürdü. Bitirip de ona sunduğumda çok duygulandı. Kalan günlerimizde ben o valsi ne zaman çalsam o da dans ederek eşlik ediyordu.
Sonra malum gün geldi. Bir daha ne zaman, nerede, ne şekilde buluşabileceğiz; hayatlarımızı birleştirebilecek miyiz? Bunların cevaplarını bilmeden, sadece umarak kendimizi hayatın akışına bırakarak vedalaştık ve ben gittim. Sevgili sıfatıyla onu son görüşüm olacaktı, ama o an bunu bilmiyorduk.
Bir süre Ankara'da anne babamın evinde kaldım. O yaz o evde bir gece uykuya dalmak üzereyken, uykuyla uyanıklık arası yarı bilinçli halde bir ezgi geldi bana. Bilirsiniz, o anlarda insan rüya görmekle rüyayı kurgulamak (hayal kurmak) arasındadır; dahası duygularla görüntüler birbirine karışmıştır, gördüğünüz veya duyduğunuz şeyler doğrudan duyguların kendisiymiş gibi gelebilir. O ezginin gelişi de böyle bir haldeyken oldu. Çok doğal bir akışı ve benim için çok net bir anlamı vardı: okyanus ötesinde bıraktığım sevgiliye özlem. Kalktım ve notaya aldım.
Ertesi gün üzerinde biraz daha çalıştım. Yazdığım şey bana çok tanıdık geldi! Başka birinin eserinden mi arakladım diye çok araştırdım ama öyle bir sonuca varamadım. Pek çok eserde rastlanan bazı klişe kalıpları kullanmıştım, ancak bütün olarak orijinal bir yaratıydı. Son halini verince Lisa-Marie'yi telefonla aradım. "Dinle, bunu senin için yazdım. Adı ne olsun?" dedim ve ona çaldım. "Bu müzik bana kendimi çok rahat hissettiriyor. Aşkın beni kucaklayıp taşıyormuş gibi, aşk divanında uzanıp dinleniyormuş gibi hissediyorum" dedi. Ağzından dökülen cümlenin sonunu aldım ve parçanın başlığı yaptım. İngilizcesi tam olarak: "Reclining in the Love Lounge".
Bayramda İstanbul'da mısınız? 29 Mart Cumartesi akşamı Reclining in The Love Lounge'u ve aşk ilhamıyla yaptığım diğer bestelerden oluşan anlatımlı bir caz konserini KMK Sanat'ta dinleyebilirsiniz. Programda şarkılarım da olacak. Hepsinin hikayesi var. Sahnede anlatacağım. Bana katılacak olan genç ve değerli müzisyenler:
Efe Erdem, vokal
İsmail Aşkın, alto saksofon
Habib Haznedar, bas gitar
Ömer Ardos, bateri
Lisa-Marie'ye ne mi oldu? İkimiz de ister istemez farklı denizlere yelken açtık, diyelim. Daha sonra onu bir kere daha gördüm; Amerika'ya bazı konserler için gittiğimde. Ankara'da onu özlerken yazdığım başka parçalar da oldu. Salaam'la birlikte verdiğimiz bir konserde bunları seslendirdik, o da dans etti. Ancak bedenlerimiz bir daha kavuşmadı.
Hakan Ali Toker kimdir?
Hakan Ali Toker, 1976 doğumlu, Mersinlidir. İlk adını kullanmaktadır. Piyano çalmaya ve beste yapmaya küçük yaşta başladı. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı çello bölümünde kısa bir başlangıç yapıp, ardından ortaokul, lise ve lisan eğitiminin bir bölümünü Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi'nde okuduktan sonra ABD'de Indiana Üniversitesi Müzik Fakültesi Piyano ve Bestecilik dallarından mezun oldu.
Klasik eğitiminin yanı sıra Caz, Türk müziği ve klasik doğaçlama alanlarında kendi kendini yetiştirdi. Piyanonun yanı sıra kanun, akordeon, klavsen ve org çalmayı öğrendi.
Bugüne kadar 29 ülkede konserler verdi, pek çok yerli ve yabancı eleştirmenin övgülerini aldı. 17 yaşında katıldığı İstanbul Festivali'nde yılın en genç sanatçısıydı. Aynı yıl Ukrayna'da düzenlenen Virtüözler Festivali'nde yer alan ilk Türk sanatçıydı.
2011'de Türk makamlarına göre akortlanmış piyanoyla ilk Türk müziği resitalini veren piyanist oldu. 2022'de yazıp 33 müzisyenle birlikte CRR'de seslendirdiği "Türk Rapsodisi"yle ilk kez tüm çalgılarda makamsal mikrotonalitenin duyulduğu bir senfonik konsere imza atmış oldu.
Türkiye'de "Yaşayan Değerlerimiz" (2013), ABD'de "Yılın Yorumcusu" (2019) gibi ödüllere layık görüldü. Hırvatistan'da "Hırvat-Türk Dostluk" nişanıyla onurlandırıldı.
Hem yorumcu hem besteci olarak, hem klasik Batı müziği hem de caz ve Türk müziği alanlarında eserler veren sanatçının, bu müzik türlerini bazen ayrı ayrı ele aldığı, bazen de sentezlediği pek çok bestesi, düzenlemesi ve albümü vardır.
|