03 Haziran 2012

Yine Nâzım, yine 3 Haziran, yine Moskova

Onun adını kaç yaşımdayken öğrendiğimi hatırlamam bir mümkün olabilse

 

Bir mümkün olabilse…

Onun adını kaç yaşımdayken öğrendiğimi hatırlamam bir mümkün olabilse…

İlk şiirini ne zaman duyduğumu çıkarabilmek bir mümkün olabilse…

Hatırlayabilsem…

İlk ezberlediğim şiiri hangisiydi?

“Kerem gibi” mi? “Vatan haini” mi? Yoksa “Bulutlar adam öldürmesin” mi?

Çok zaman geçti…

Çocukluk erken bitmiş, siyaset çabuk başlamıştı.

Acımasız bir kavgaydı bu.

Evet, okuyup öğrendiğimiz bir şeyler vardı; ama işin aslı duygularımızdı.

Bütün “–izm”lerimizin ve tüm faaliyetlerimizin gerisinde adalet, doğruluk, idealistlik ve daha bir sürü duygu vardı.

Bu kadar duygunun olduğu yerde şiir olmaz mı?

İlkokul müfredatını saymazsak hayatımıza ilk kez şiir giriyordu.

Ve o şiir (her ne ise artık), Nâzım Hikmet’in şiiriydi mutlaka.

Miting yapıyorduk, afişe çıkıyorduk, yazı yazıyorduk, polisten kaçıyorduk… Her zamana uygun dizeler (belki de aynı birkaç şiir) Nâzım’ındı.

Hayatımız Nâzım doluydu.

Öylesine Nâzım doluydu ki her şey…

Şiir Nâzım, şair Nâzım, şarkı yine Nâzım’dı…

Öteki şairlere ve şiirlere pek fazla ilgi gösterememiştik; bunun “sorumlusu” yine

Nâzım’dı, onunla dopdolu olmamızdı.

Öylesine acımasız, öylesine kanlı yıllardı ki…

Gerçekten de “hava kurşun gibi ağır”dı…

Bu ağırlığın altında ezilmemek için Nâzım’ın dizelerine sarılmıştık.

Bu arada Nâzım’ın epeyce şiiri ve birçok özelliği gölgede kalmıştı.

Nâzım’ın insan, doğa ve sevgi şiirlerini fazla görememiştik. Belki de göstermemişlerdi bize “büyüklerimiz”.

Özellikle de aşk şiirlerini.

İçimizde fazla yer etmemişti sevdanın bir kadına yönelik olanı üzerine yazılan yüzlerce dize.

Çünkü 70’li yıllarda yalnızca siyaset vardı hayatlarımızda.

Çok sonradan öğrenebildik Nâzım’ın kadınlarını ne kadar çılgınca sevdiğini ve aşkını ne kadar tutkulu bir şekilde kâğıda döktüğünü.

Gerçek aşkı politik mücadelenin mengenelerinden sıyırıp özümseyebilmemiz de büyük gecikmeyle oldu ne yazık ki.

Kendi Münevver’imizi, Vera’mızı, hatta Astoria otelindeki garson kızımızı bulmamız çok zaman aldı.

Yıllar geçti.

Tam olarak kaç yıl, hatırlayamıyorum.

Bir gün kendimi Nâzım’ın başucunda buldum.

“Rüzgâra karşı yürüyen adam” heykelinin altında yatan büyük şairin mezarında yani.

Heyecandan tüylerim diken diken, gözüm dolu, sesim titrek…

İşte burada yatıyor Nâzım…

Biz ne kadar inanmasak da ruh var mıdır, Nâzım bu mezarın yanında bir yerlerden bakar mı bizlere diye (bunu yüksek sesle dile getiremesek de) bu mezar başında bir şeyler aradık.

Yıllardır… On yıllardır...

Özellikle de ölümünün yıldönümü olan 3 haziranlarda.

Rus ve Türk Nâzım dostları, okurları 3 Haziran deyince Nâzım’ın mezarı başına gidiyordu. Kimisi sabah, kimisi akşam… Kimisi karanfille, kimisi gülle…

Bir gün (o günün tarihini aşağı yukarı hatırlıyorum, 1997’ydi) Moskova’daki tek sivil toplum kuruluşu sayılan Rus-Türk İşadamları Birliği’nin (RTİB) kurucu başkanıyla votka içmiştik. Ben konuşmuştum, o ağlamıştı. Eski solculuğunu hatırlamıştı. Galiba gecenin sonunda karar çıkmıştı.

“Nâzım için bir şeyler yapmalıydık”… Yani örgütlü bir şeyler…

Ve 3 Haziran sabahı herkes bir saatte toplanır, konuşmalar yapılır, şiirler söylenir, kitlesel anma törenleri düzenlenir oldu. Aynı günün akşamı da Nâzım geceleri organize ediliyordu.

Yıllar boyu bu işin organizatörü veya organizatörlerinden biri olmuştum.

İşadamlarının yorulduğu bir dönem, bizim kurduğumuz Rus-Türk Araştırmaları Merkezi (RUTAM) Nâzım’ı anma etkinliklerini devraldı. Ardından Moskova’daki Türk kadınları hareketi de omuz verdi.

Sonra RTİB dinlenmiş olarak yeniden döndü sahaya.

Nâzım’ı Moskova’da anma geleneği güçlendi.

Bugüne kadar o kadar çok konuk geldi ki Türkiye’den 3 haziranlara: Genco Erkal, Tarık Akan, Zülfü Livaneli, Şener Şen, Can Dündar ve daha birçoğu. Belki 250-300 sanatçı ve gazeteci… Birçok Türk ve Rus yayınına haber olduk. Nâzım’ın daha iyi hatırlanması yolunda bir tuğla da biz koyduk.

Bu arada kazanımlarımızdan biri, devletin büyük şairiyle arasına koyduğu mesafeyi kaldırmaya başlamasındaki bazı adımlardı. İlk yıllarda ne Nâzım törenlerine katılan, ne mesaj gönderen büyükelçiler, bakanlar bir gün ortaya çıkıverdiler. Bazıları yanımızda saf tuttu mezar başında.

Devlet özür dilemeye hazırlanıyordu.

Ve büyük özür geldi. Nâzım’ın Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığından atılması yolundaki 1951’de alınan utanç verici karar, 2009’da hükümet kararıyla iptal edildi. (Bu belki de Ertuğrul Günay’ın ve AKP hükümetinin attığı en olumlu adımlardan biriydi.) 

Bir başka kazanım da “Nâzım’ın özel hayatına karışacak kadar onu sevdiğini düşünen bazı ölçüsüz şahsiyetler”in kırdığı Vera Tulyakova’nın ölümünden kısa süre önce aramıza katılmasıydı. Evinde (yani Nâzım’ın evinde) onun ikna olduğu konuşmalarımızı, yumuşak bakışlarını ve sevgi dolu güzel gözlerini çok iyi hatırlıyorum.

Şimdi Vera da Nâzım’ın hemen yanı başında, onun mezarıyla el ele yatıyor.

Ve son yılların her 3 haziranında olduğu gibi bir kızıl karanfili şairimize, ikincisini onun son eşine armağan ediyoruz.

Bu yıl yine RTİB organize ediyor Nâzım’ı anma törenlerini.

Ve hepimiz bir yerlerden çıkıp Moskova’daki Novodeviçye Kabristan’ında, Nâzım’ın mezarı başında buluştuk yine.

Önceleri bir borçtu sanki bu bizim için. Sonra hayatımızın bir parçası oldu. Doğum günümüzü unutsak bile, 3 Haziran’ı unutamaz, bu mezar başında hiç olmazsa birkaç sessiz dakika ile arınmadan yaşayamaz olduk.

Bugün bir kez daha, bu kez ölümünün 49. yıldönümünde büyük şairimizi ne kadar çok sevdiğimizi hissediyoruz. Ve bu sevgiyi Moskova’dan, Novodeviçye’den dünyanın dört bir yanına haykırıyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"