Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz.
Ama olacağına inanabilir.
Olmak için her şeyi yapabilir.
Yalanı, yasağı, göz korkutmayı, dayak atmayı, silah kullanmayı...
Eşkıyadan korkulur.
Çünkü eşkıya tehlikelidir.
Hem hırsızlık yapar, hem de şiddet kullanır.
Hırsızlığa boyun eğersen, eşkıya sana dokunmayabilir.
Sesini çıkarırsan tepene biner.
Ama hayatta her şeyin ve herkesin olduğu gibi eşkıyanın da bir vadesi vardır.
O çoğu kez gücünün ve hırsının etkisiyle, bir de eski suçlarının hesabını asla veremeyeceğini bildiğinden dolayı imkânsızı ister:
Ölümsüzlüğe talip olur.
Tanrı ile yarışmaya kalkar.
Ve elbette kaybeder.
Çünkü hiçbir eşkıyanın sürgit dünyaya hâkim olması mümkün değildir.
Gücünü kaybettiği için, daha düne kadar ezip soyduğu insanlar artık direnmeye başladığı için, kendisine bağlı haramilerin bazıları başkaldırdığı için sarsılır, dengesini kaybeder.
Kendisine sınırsız görünen geçmiş iktidarı ve keyfiyeti, bugünkü durumla kıyaslandığında onun aklının ve ruhunun bütün dengelerini bozduğu için çıldırır; olmadık hesaplara bel bağlar; beklenmedik hatalar yapar.
Ve sonunda oyunu kaybeder.
* * *
Türkiye çok çekti.
Çok fazla, çoook...
Ölümler, hırsızlıklar, baskılar, yalanlar, yasaklamalar, tutuklamalar, korkutmalar...
Çok öldü Türkiye, çoook...
Çok fazla insanını kaybetti.
Çok çocuğunu ve gencini toprağa verdi.
Çok gözyaşı döktü.
Çok acı çekti, çok içine attı, çok sabretti.
Çoook...
Ama artık bütün bunlar çok fazla oldu.
Bardakların bir kısmı taştı, bir kısmı da son damlasını beklerken bir yay gibi gerildi.
İktidarın tepesi fazla yükseldiği için bulutların arasında her şeyi net göremiyor.
Elbette görecek, ama gördüğü an kendisi için çok geç olacak gibi.
Gidişin farkında olmadığı için tam da seçimlerin arifesinde aşırı derecede iddialı ve riskli adımlar atıyor.
* * *
Dün İpek Medya Grubu'nun yayınlarına yönelik karartma ve el koyma işleminin nasıl kaba ve zalimce yapıldığına bütün Türkiye tanık oldu.
Sırada demokrasi ve muhalefet kokusunun sindiği daha birçok gazete ve televizyon var.
İstiyorlar ki bütün medya kurumları, pis kokulu "havuz"larının birer parçası olsun.
Bu uğurda zulmetmekten çekinmiyorlar.
Zulüm elbette korkutur.
Ama biliyor musunuz, kelimelerle anlatılması ve anlaşılması zor bir şey var:
Toplum korkuyor korkmasına...
Ama...
Korkmaktan da yoruldu, bıktı, usandı!
Ve "Artık yeter!" deme aşamasında.
* * *
Bu pazar seçim sandıklarına dikkatle bakın!
AKP'ye karşı kullanılacak oylar, kağıttan zarf olarak girdikleri sandıkların dibine demir birer yumruk gibi düşecek.
Duyan kulak ve yürek, o sesi hissedecek.
Tıpkı uzun süredir sessizce gerilen yayın biriken enerjisini duyup hissettiği gibi.
Bunu herkes duyamaz, herkes hissedemez.
Duyamayanlar ve hissedemeyenler, nelerin nasıl birdenbire değişeceğini çok geç anlayacaklar.
Anlamak, duymak, görmek, dinlemek istemeyenlere uzun uzun açıklamanın gereği yok.
Belki tek bir cümle yeter:
Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz!