03 Haziran 2020

Türk-Rus ilişkilerinin bugünü: Suriye ve Libya'da savaş, gaz ticaretinde düşüş, turizmde yasak…

Türkiye ile Rusya arasında diplomatik ilişkiler kurulmasının 100. yıldönümünde, artık devletler ya da ülkeler arası değil iki lider arasındaki ilişkilerden söz edebiliyoruz

Ankara ile Moskova arasında "bahar havası" olduğunu hâlâ savunan kaldı mı, kaldıysa bu iyimser sözleri kullanırken neler düşünüyor, gerçekten merak ediyorum.

İyimserlik karşıtı olduğumdan değil. Sadece gerçeklere saygım daha fazla.

Türk-Rus yıllık ticaret hacminin "100 milyar dolara çıkarılması" da, ilk söylendiğinde iyimserlik veren bir hedefti. Ama yıllardır temcit pilavı gibi ısıtılmasına rağmen başarılı olamadı. Vaktiyle (2008'de) 38 milyar dolara ulaşmış olan ikili ticaret, son zamanlarda 26 milyar civarındayken, bu konu da artık boş bir söylem gibi geliyor kulağa.

Bugün, 3 Haziran, Türkiye ile Rusya arasında diplomatik ilişkiler kurulmasının 100. yıldönümü. Rusya'nın Ankara Büyükelçiliği sosyal medyada ilginç görsellerler eşliğinde bu tarihi hatırlatıyor. Ne güzel!

Ama bütün bu hoş ve yaldızlı anlatımları bir kenara bırakıp son yıllarda ikili ilişkilerde nerelerdeyiz, yarın nerelere gelebiliriz, diye baktığımızda iyimserlikten çok kaygı kaplıyor insanın içini.

Her şey Suriye'deki gidişe bağlı

2011'e kadar iki ülke arasındaki ilişkiler diplomasiden ticarete, enerjiden turizme kadar geniş bir yelpazeden oluşurdu. Daha sonra Suriye öne çıktı. 2015 sonrasında ise bütün konular Suriye'deki duruma bağlandı, oradaki risklerin gölgesinde her şeyin uçurumun kenarına dizildiği güvensiz bir tablo oluştu. Artık devletler ya da ülkeler arasındaki değil iki lider arasındaki ilişkilerden söz edebiliyoruz

Hem Putin hem de Erdoğan Suriye'de birbirine zıt amaçlarla geçici bir işbirliği yapma macerasına girdiler. Bu arada elbette, el sıkışmalar, gülüşmeler, "dostum Vladimir ve Recep"ler, karşılıklı övgüler… İki siyaset cambazının birbirini başkalarına karşı maksimum kullanma isteği…

Liderlerden Rus olanı Türk olana göre daha uzun vadeli düşünüp stratejik adımlar atabiliyor, sahnedeki diğer oyuncularla da ortak dil bulabiliyor; diğeri ise daha sinirli ve kısa vadeli gelgitlere göre sorunlarına çözüm arıyor. Ara sıra ciddi anlaşmazlıklar yaşasalar da şimdilik "işbirliği içinde" yürüyor gibiler.

Ama nereye kadar? Yolun sonu çok net olmasa da göründü sanki. Finale doğru kahramanlarımızı ayrılık sahnesi bekliyor.

Ayrıca anlaşılan Suriye yetmedi ki, iki ülke yönetimi kendi topraklarından çok daha uzakta, Libya'da da tehlikeli bir denkleme girdi. Nereye kadar?.. 

Başka konular da bugün eskisi gibi neon ışıkları altında parıldamıyor. Türkiye doğalgazda Rusya'nın en büyük alıcılarından biri değil artık. Bu Mart ayında Türkiye'nin Gazprom'dan aldığı gaz, geçen yılın aynı dönemine göre 7 kat azalmış durumdaydı. Türkiye artık daha çok LPG'yi, Azerbaycan gazını tercih ediyor. Mavi Akım'dan sonra büyük PR kampanyalarıyla açılmış olan Türk Akımı Boru Hattı'nın geleceği belirsizleşti. Rusya basını hem doğalgaz alanında, hem de nükleer santral konusunda Türkiye'ye yapılan devasa Rus yatırımlarının karşılığını sorguluyor.

Koronavirüs: S-400'e ve turizme engel 

Bütün bunlara son yılların en popüler konularından S-400 hava savunma sistemini de ekleyelim. Ticari reklam üslubunda iyice ustalaşan Rus tarafı ikinci S-400 satışı konusunda iyimser mesajlar verirken, ilk ticaretin sonucu olarak alınan S-400 kompleksi "Koronavirüs gerekçesiyle" (?) aktifleştirilmiyor. İlginç, Covid-19 şartlarında Suriye'de ve Libya'da savaşa devam etmek mümkün, ama füzelerin düğmesini açmak sakıncalı, öyle mi?

2,5 milyar dolara alınan füzelere şimdiki bu aşırı "sosyal mesafeli" duruş, sakın giderek ağırlaşan ekonomik kriz şartlarında ve dış politikanın iyice çıkmaza girdiği bir ortamda ABD'yle bozulan ilişkileri düzeltme çabası olmasın?

Koronavirüs'ü S-400 ile ilişkilendirmek biraz zor. Ama turizm ile daha kolay. Rus-Türk ilişkilerin en renkli alanlarından biri olan turizmdeki durum, 2015'te düşürülen uçak sonrasındaki gibi bir sessizliğin egemen olduğu uçsuz bucaksız bir kumsala dönüştü sanki.

Oradan bakınca Rusya yurttaşlarının yurtdışı tatil tercihinde açık ara farkla başta gelen Türkiye birdenbire uzaklaşıverdi. Buradan bakınca da Türk turizm sektörünün bir numaralı müşterisi Ruslar kayboluverdi ve bir süre daha ortalarda görünmeyeceğe benziyor.

Gerekçe Covid-19. Sadece o mu? Belki daha fazlası da vardır. Örneğin, Moskova'nın yurttaşlarını iç turizme yönlendirme çabaları... Ve Ankara ile yaşanan bunca sorundan sonra Türkiye'ye milyonlarca turist gönderme konusunda çok istekli olmayabilir. Yasaklamasa da "zamanlama" ve çeşitli sınırlama tercihleriyle bu sezonu tümüyle ya da büyük ölçüde ıssız bırakabilir.

Köşe yazarları yazılarını iyimser mesajla bitirmeyi severler. Bu ortamda ne desek diye düşünüyorum da, aklıma yine bugünün Türkiye ile Rusya arasında diplomatik ilişkiler kurulmasının 100. yıldönümü olduğu geliyor. Bu tarih içinde güzel günler de yaşadık elbette. Ve bakarsınız ilerde daha güzelleri de vardır…

Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"